Son dönemde Türkiye’nin canını yakan terör olaylarına herkes bir destekçi bulma çabasında.
Özellikle bazı yazarlara ve bazı siyasetçilere bakarsanız PKK’nın bu aralar yaptığı terör olaylarının arkasında Suriye ve İran var.
Dikkat ettim, medyada olsun, sosyal medyada olsun Türkiye’nin Suriye bataklığına dahil olmasını hararetle savunanların tamamı, neredeyse aynı hararetle son olayları da Suriye’ye bağlama derdindeler.
Türkiye’nin Suriye'deki silahlı muhalefeti desteklemesini savunup sonra da Suriye’nin PKK’yı desteklemesinden şikayet etmek nasıl bir ahlak ve vicdanın ürünüdür?
Sanırım bu arkadaşlar “PKK’nın arkasında Suriye var” diyerek kendilerini nasıl bir duruma soktuklarını göremiyorlar.
PKK’nın arkasında elbette Suriye de olabilir, İran da. Bu konuda ‘asla olmaz’ diyenlerden değilim.
Ülkeler arası ilişkilerde ahlakın da, vicdanın da, dinin de etkisinin olmadığını biliyoruz.
Fakat bu arkadaşların dediği gibi PKK’nın son eylemlerini Suriye ve İran destekliyorsa, niçin destekliyor? Önce bu soruya cevap vermemiz gerekmiyor mu? Nedir bizimle alıp veremedikleri? Ne istiyorlar bu gariban halktan?
Birkaç yıl önce Türkiye’ye “eğer istiyorsanız PKK’ya beraber operasyon yapalım” diyen bu iki ülke ne oldu da PKK destekçisi oldu?
PKK’nın arkasında bu ülkeleri işaret edenler meselenin bu yönünü niçin masaya yatırmıyorlar?
Yatıramıyorlar, çünkü kendi sorumluluklarının ortaya döküleceğinden çekiniyorlar.
Çünkü “PKK’nın terör eylemlerinin arkasında Suriye var” diyenler, Suriye’yi Türkiye’nin başına bela edenlerdir.
Eğer dedikleri gibi Suriye destekliyorsa, başımıza açtıkları bela yüzünden bu ülkede onlarca insan can veriyor. Bunu göremiyorlar mı?
Peki bu durumdan mahçubiyet ve suçluluk duymaları gerekmez mi? Haksız mıyım?
Bu arkadaşlar “Gaziantep’teki olayları Suriye yaptı” diyerek aynı zamanda oradaki ölenlerin sorumluluğuna ortak olmuş olmuyorlar mı?
Gelecek belayı engellemeye gücünüz yoksa bir diktatörün camına niçin taş attınız?
Böyle bir tablo çıkmıyor mu ortaya? Ben mi yanlış değerlendiriyorum?
Bu tablodan bir mahcubiyet çıkarmıyorlarsa, bir hesapları olduğundandır.
Bu hesabı anlatayım.
Türkiye’nin Suriye’de yeterince etkin olmadığını yazıp çizen kalemlerin bir kısmının şaibeli bir ilişki içinde olduğunu düşünüyorum.
“PKK’nın arkasında Suriye ve İran var” diyerek hükümeti kışkırtma ve başını daha büyük belaya sokma konusunda yeni bir çaba içierisindeler.
Sadece hükümeti değil, aynı zamanda halktan Suriye politikalarına bulamadıkları desteği bulma çabasındalar.
İstiyorlar ki bütün halk aklıselimin yanında değil, onlar gibi İstanbul’u kana bulayan El kaide teröristlerin de katıldığı Suriye’deki muhalefetin yanında olsun.
İstiyorlar ki Türkiye Suriye’ye savaş açsın.
Başbakan Erdoğan’ın bütün sıkıştırmalara rağmen Suriye konusunda daha fazla bir şey yapmama taraftarı olduğunu düşünüyorum. Büyük bir bataklığa çekilmek istendiğinin sanırım farkında.
Bu kadar kışkırtmaya rağmen Antep olayından sonra yaptığı açıklamada Suriye’ye atıf yapmaması tuzağı gördüğünün işaretidir.
Suriye konusunda bugüne kadar takındığı tavırdan daha ileri bir adım atmama konusunda direnen Başbakan Erdoğan’ın bu direncini önce uçak düşürme tuzağı ile kırmaya çalıştılar, bunda başarılı olamayınca şimdi farklı yöntemleri piyasaya sürüyorlar.
Uludere faciasını dezgahlayanlar ile düşen uçağı önce Suriye hava sahasına gönderip sonra da koordinatları değiştirip hükümeti yanıltanlar neyi amaçladılarsa, terörü Suriye’ye bağlayanlar da aynı şeyi amaçlıyorlar.
Farkında mısınız, eskiden bölgedeki olaylarda genelde ‘İsrail parmağı’ aranırdı. Son zamanlarda İsrail neredeyse gündemde yok. Bazı gazeteler, bazı gazeteciler Suriye, İran ve Irak muarızlığını o kadar abarttılar ki neredeyse İsrail’in bu bölgede tek dostumuz olduğu hissine kapılacağız.
Sanki İsrail’in bu bölgeye dönük bir hesabı yok. Sanki sicili çok temiz, sakin sakin olayları izliyor.
Medyada İsrail'in hesaplarına dikkat çeken tek bir yazı dahi çıkmıyor. Niçin?
Diyeceğim o dur ki Irak işgali döneminde Ecevit’in direncini kıramayınca, ekonomik kriz ile başını yemişlerdi. Şimdi de “PKK’nın arkasında İran ve Suriye var” diyenlerin derdi Başbakan Erdoğan’ın direncini kırmak ve hükümetin de Türkiye’nin de başını yemek.
Çünkü ‘dünya sistemi’ Esad’ın gitmesi için değil, bölgenin bütünüyle savaş alanına dönmesi için çabalıyor. Şimdilik tek engel Suriye’ye savaş açmayan Türkiye.
Bu direnci kırmak için çeşitli yolları deniyorlar, bunlardan biri de terörü artırmak.
Türkiye Suriye’de ‘silahlı grubu' destekleyerek tarihi bir hata yaptı. Bu tutumuyla ülkelerin terörü, teröristi, silahlı mücadeleyi desteklemesine meşruiyet kazandırdı.
Türkiye bundan sonra PKK’yı destekleyen ülkelere hangi 'söz' ile konuşacak doğrusu çok merak ediyorum.
Bazı gazetecilerin Suriye ve İran’ı hedefe koyarak girdikleri hesabı anlıyorum da, bazı AK Partililere ne oluyor? Bomba patladıktan 25 dakika sonra 'Bu işi Suriye yaptırdı' diyen AK Partililer hangi hesabın içinde?
Bir çift sözüm de beni mail yağmuruna tutan, İran’ın son günlerdeki negatif tavrını göstererek İran düşmanlığında ne kadar haklı olunduğunu anlatmaya çalışan okurlarıma:
Biz Saddam gibi vahşi bir diktatöre rağmen Irak düşmanı olmadık. Şimdi İran yöneticilerinin zekadan yoksun açıklamalarına bakarak İran düşmanı mı olacağız?
Komşuya tuzak kurmak, yağmalanmasına zemin hazırlamak, yöneticilerinin aptallıkları yüzünden bir halkın katledilmesine destek olmak ahlaklı, namuslu, vicdanlı insanların alacağı bir tutum mudur? Gözümüzün önünde çıkarılmaya çalışılan mezhep kavgasına bazıları gibi malzeme mi taşıyayım yani. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın