Son 10 yıldır yılın son haftasında geçen yılın 20 insanını
yazıyorum.
Hiç şüphesiz sübjektif, yani “Bana göre” diyeceğim bir liste.
Yine hiç şüphesiz aralarında katıldığınız, katılmadığınız hatta hiç
katılmadıklarınız olabilir.
Bunlar benim gözümde fark yaratan insanlar.
***
Yaptığım listenin bir özelliği de, bazı gözlerin görmediği,
bazılarının göremediği bazılarının ise görmezden geldikleri 20
insan bu.
Yaptıkları, başardıkları işle, duruşları ile, cesaretleri ve
vizyonları ile beni etkileyen, şaşırtan, düşündüren, “Acaba”
dedirten, umutlandıran kişileri aldım listeye.
***
Başlarındaki numaralara bakmayın…
Bir önem sıralaması yapmadım.
Sadece bir sıralama. İsterseniz 20 numaradaki ismi alıp 1 numaraya
da koyabilirsiniz.
***
Katılmıyorsanız veya az katılıyorsanız, veya sizin de “o değil
budur” dedikleriniz varsa…
Yılın son günlerinde siz de kendinizce bir liste yapın.
İyi oluyor…
Benim gözümde bu yılın 20 insanı şunlar…
Bir kadın…
Onu hala, adının ve soyadının baş harfleri ile tanıyoruz.
H.K.G…
Oysa onun için utanılacak bir şey yok, ama utandıracak çok şeyi
var.
Utanması gerekenler ise açık isimleri ve yüzleri ile geziyor.
Onun cesareti, savaşı ve direnişi sayesinde, kutuplaşmış;
iki, üç dört parçaya bölünmüş toplumsal vicdanımız, bir anda
yeniden bir milletin tek parça vicdanı haline dönüştü.
Sadece bir çocuğun, bir kadının dramını öğrenmedik. Aynı
zamanda “Tarikat” gerçeğinin aralanan perdesinin arkasındaki
o feci şeyleri gördük.
Gördük de uyandık mı, o belli değil.
Altı yaşında gelinlik giydirilen bir çocuk.
Çocuk yaşta evlendirilen, kemikleri daha kendi çocuk bedenini
taşımaya başlamadan karnında bir bebeği taşımak yükü yüklenen
bir insanın trajedisi…
Onun sayesinde öğrendik.
Onun ailesine başkaldırması, ailesinin mensubu olduğu tarikatı iki
eliyle itmesi reddetmesi, onun kurduğu baskıya karşı çıkması
sayesinde…
Hiç şüphesiz bu yılın insanlarının başında o var.
Bu yılın son ayının hiç şüphesiz en çok konuşulan ismi o.
Gazetecilik öldü denirken; amigo ve yandaş trollerin at pazarına
döndürdüğü bir mesleği yerli yerine oturttu.
Türkiye’nin ezeli ve ebedi dertlerinden biri olan tarikatların
iltihaplanmış yarasına öyle bir parmak bastı ki…
En muhafazakarı bile doğrusun dedi.
Altı yaşında evlendirilen, resmen tecavüze uğrayan bir kız
çocuğunun yıllar sonra gelen feryadını hepimize dinlettirdi.
Tüylerimiz diken diken oldu.
İçimizde yaşayan, toplumun vicdanını zehirleyen, COVİD’den
tehlikeli bir mikrobu ortaya çıkardı.
Hiç şüphesiz o sadece yılın gazetecisi değil.
Yılın insanlarından biri…
Mengen ekolünden gelip Michelin yıldızı alan ilk şefimiz o
oldu.
Restoranının adı Turk.
Milli Aşçılığı Küresel Michelin şefliğine çıkaran ustamız.
Üstelik Türk yemeklerine yepyeni bir yorum vererek, bildiğimiz
sarmayı, suşiyle aynı küresel kulvarlara sokan simyacımız.
Uzun yıllar Uzak Doğu’nun Michelin yıldızlı füzyon mutfaklarında
çalışıp oradan milli bir sentezle dönüp, kendi Michelin’ini doğduğu
kendi topraklarında kazanan yıldızımız.
2022 onun yılı oldu.
“Çıktık Açık Alınla” diye başlayan ve hepimizin en kolayca
ve yürekten söylediğimiz “Onuncu Yıl Marşımız” ne
diyordu?
“Türke durmak yaraşmaz..”
Şimdi Yüzüncü yılına giriyoruz.
Türk mizahına durmak da hiç yakışmazdı.
Yaşadığımız bu topraklar her dönemde yeni ve yaratıcı kendi
mizahını yarattı.
Metin Akpınarlar, Ferhan Şensoyları, Levent Kırcalar’ı…
Cem Yılmazlar, Ata Demirerler, Yılmaz Erdoğan’lar izledi.
Gülse Birseller mizahımızı Avrupa Yakasına taşıdı…
Şimdi “Gibi” geldi…
Exxen’de yayınlanan dizi, mizahı, Avrupa Yakası’ndan bu defa, büyük
şehirlerimizin orta halliden de orta halli apartman dairelerine
taşıdı..
Küresel bir “Friends” dizisine hepimizin Türk hallerini
vererek, modern bir mizah dönüştürdü…
Hiç kuşkusuz bu yıl mizahın yeni yaratıcı ekibi onlar…
Türk Siha’sı denince, Bayraktar denince aklımıza hep Selçuk
Bayraktar geldi.
Üç yıl onu yılın insanı seçtik.
Oysa onun yanında geniş bir aile var bu başarının arkasında.
Rahmetli bir kurucu baba…
Muhafazakar, atılımcı, adil ve özgürlükçü…
Hala bilgisayar başında çalışan bir anne var…
Türkiye’nin ilk yazılımcılarından.
Bir kardeş var; açık fikirli…
Bir de büyük abi..
Bu yıl özellikle Ukrayna’da onun adını duyduk.
Devlet nişanı aldı.
Bir süper gücün sivil asker tanımayan füzelerinin altına
boğulan Ukrayna halkının yanında oldu.
Bayraktar adına marşlar bestelendi.
Devlet nişanı aldı.
Bayraktar ailesi sadece göklerdeki askeri başarısı ile kalmadı.
Toprakları için kahramanca savaşan bir halkın gönüllerinde de en
yükseklerde uçtu.
Bu yılın bir insanı da işte o ailenin abisi Haluk Bayraktar.
Bu yıl sıra ondaydı…
9 Eylül 2022 gecesini dünya müzik tarihine yazdılar.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in girişimi ile bir
konser düzenlendi. Tarkan hiçbir maddi bedel istemeden sahneye
çıktı.
Amaç İzmir’in Kurtuluş gününü kutlamasıydı. Ama bir dünya olayı
haline geldi.
Bu listeye siyasetçileri almıyoruz, ama Tunç Soyer’i de siyasetçi
listesinden değil, müzik ve kutuplaşmış bir Türkiye’de 2 milyon
insanı müzik dinlemek için biraraya getirmesi nedeniyle alıyor ve
alkışlıyoruz.
Yılın insanları listesinde hangi kategoriye sokacağımıza zor
karar verdiğimiz bir kişi var. Türkiye onu bir kenar mahalle hödüğü
olarak tanıdı.
Afedersiniz, çoğumuz onu bir ayıya benzetti.
Çocuklar onu hep çok sevdi ama anne babalar o kadar değil.
Bazılarımız çocuğa kötü örnek oluyor dedi.
Sonra onu başka türlü tanıdık.
Önce o karakteri yaratan Şahan Gökbakar’ı, orman yangınlarında bir
itfaiyeci olarak gördük.
Sonra hayali kahramanı Recep İvedik yepyeni bir karakterle döndü
aramıza.
Sonra yeni Recep İvedik geldi.
İnsan hakları savunucusu, doğa aktivisti, kadına karşı şiddete
direnen, HES savaşçısı köylü kadınların yoldaşı…
Karşınızda yeni Recep İvedik…
“Milletin alnına koyan” Çökelek Holding patronuna hakettiği dersi
veren bir halk kahramanı.
İtiraf edelim, bu yıl onu biz büyükler de sevdik…
Tekstilci bir babanın oğlu, Koç Üniversitesi, sonra
İngiltere.
Babasının oğlu ama kendi işinin kurucu babası…
2013 yılında yarattığı Bluemint markası bugün Bodrum’dan İspanya
sahillerine kadar uzanan Akdeniz sayfiyelerinin vazgeçilmez yazlık
giysisi oldu.
Erkek mayosu, St Tropez sahillerinin, mega yatların sahiplerinin
büyük markası Vilebrequin’le yarıştı.
Artık Akdeniz ve Ege sahil yazlarının genç kralı o.
Ger Türk girişimciliğinin, Türk Startup başarı sembollerinden
biri…
Şimdi gözünü kışlara da dikti.
Onu bir zamanlar “Pop Star yarışmasının gaddar jüri üyesi olarak
tanıdık. Acımasız sorularla yarışmacıları yerin dibine sokup,
kahretme rolü onundu.
Sonra onu Türkiye’nin en başarılı Youtube programlarından birinin
kahramanı olarak gördük.
Kutuplaşmış, kamplaşmış, birbirinin mahallesinden geçmeyen,
birbirinin kapısını çalmayan, açmayan bir ülkede herkesin
kapısını çaldı.
Herkes kapısını ona açı.
Bu yıl bizi bir millet haline getiren az sayıda insanımızdan
biriydi.
Önyargıların, ebedi kin ve nefretlerin ne kadar kötü olduğunu
yüzümüze çarpa çarpa gösterdi.
Yıl sonunda hasta olduğunu açıkladı.
Hepimiz üzüldük.
Sonra iyi olduğunu öğrendik, sevgili köpeği ile sarmaş dolaş
selfilerine hepimiz sevindik.
“Tasada ve sevinçte bir olabileceğimizi ” gösterdi bize...
Bu yılın bir kahramanıydı, yeni yıl ona sağlık getirsin.
Onlar iki yapımcı.
İki eski dost, iki yeni rakip.
Biri Med Yapımın kurucusu, öteki Ay Yapım’ın…
Biri “Yasak Elma”, “Sadakatsız” gibi süper yapımların
yaratıcısı..
Öteki “Yargı”, “Çukur” gibi olağanüstü başarılara imza atmış.
Herkesin tanklarıyla, bomba yüklü savaş uçaklarıyla, ekonomik
gücüyle, finansal kudreti ile göğsünü bir orangutan gibi döverek
“Hard Power’ını”, yani bilek gücünü göstermeye çalıştığı bir
dünyada bir çağda…
O ikisi bir ülkenin “Soft Power’ının”, yani “yumuşak
gücünün”, yani gülen, güldüren, eğlendiren, düşündüren gücünü ispat
ettiler.
Bu yıl Hindistan’dan, Orta Doğu’ya; Savaşan Rusya’dan, savaştığı
Ukrayna’ya; Avrupa’dan Latin Amerikaya, Kuzey Amerika’ya
kadar Türk sinema sanatının, Türk oyunculuk kabiliyetinin,
Türk senaryo yazma ve uygulama yeteneğinin gücünü ispat
ettiler.
İki rakip ama bu yıl Türkiye için kolkola girdi.
Orta Doğu ve Afrika’nın en büyük eğlence gurubu MBC ile yaptıkları
300 milyon dolarlık ortak anlaşma, Cumhuriyetin 100’ncü yılında,
insansız savaş araçlarından da büyük bir Türk Soft Power’ı yüzyılı
açıldığını ilan ediyordu.
Rönesansı ıskalamış bir toplumun, dijital çağ sanatını herkesten
önce yakalamasının en büyük örneği o…
Video sanatını, bilimin datasıyla birleştirip, bunda Metaverse bir
sanat evreni yaratan kişi.
Dijital sanatçımız Refik Anadol.
Bu yeni sanat dalının dünyadaki en büyük temsilcisi…
Şu günlerde New York’ta modern sanatın Kabe’si MOMA’ya gidenler dış
duvar ekranında onun muazzam eserini seyrediyor.
MOMA’da sergi açmayı başaran ilk Türk sanatçısı…
Bu yüzyıl onun ve onun sanatının yüzyılı olacak.
O da bu yüzyılın bir sonrakine kalacak sanatını yaratan insanlardan
biri..
Babası Türkiye’nin terör yıllarında yurtdışına yerleşip,
“Kervansaray” adlı Türk yemekleri lokantasını kuran insandı.
O bu lokantadan çıkıp, Türk Hava Yolları’nın, Emirates’in,
Delta’nın, British Airways’in, yani gökyüzünün en büyük
şirketlerinin catering krallığına yükseldi.
Sadece o mu…
Formula 1 yarışlarının lüks loungeları da, Avrupa Şampiyon Kulüpler
final maçlarının da zengin loungeları da ondan soruluyor.
Katar’daki son Dünya Futbol Şampiyonası’nın VIP’lirenin,
VVIP’lerinin, lüks lounglerının gastronomi patronu da oydu.
O hiç kuşkusuz artık dünya semalarının ve spor sahalarının
gastronomi kralı.
Atilla Doğu’dan…
Adı büyüdükçe egosu küçülen; egosu küçüldükçe tevazuu büyüyen yeni
nesil bir iş insanı.
Bu yılın banko 20 insanı arasında o da var.
Genç bir adam.
Durmadan usanmadan bir hedefe kilitlenmiş yürüyor.
Başka bir vizyon onunki…
Kafasına koymuş, Kuzey Yarıküre’nin Akdeniz ülkesi Türkiye’yi bir
tropik meyve cenneti haline getirmek istiyor.
Türkiye’de mango yetişir mi diyenlere, “Sadece mango mu, ejder
meyvesi ve passion fruit da yetişir diye diye bugün Alanya’yı
dünyaca tanınmış bir “Mango şehri” haline getirdi.
Bugün o bölgemizde 72 tür tropik meyve yetiştiriyor.
Üstelik mangonun anavatanlarında mango hasadı bittiğinde
Türkiye’deki hasadı başlatıp, dünya pazarları açıyor.
Sosyal medyayı, geleneksel medyayı çok iyi kullanıyor.
Herkese hem kendi hikayesini, hem tropik meyvelerin hikayesini öyle
güzel ve tutkuyla anlatıyor ki…
O artık bir tropik meyve aktivisti ve bu yılın insanları
arasına girmeyi fazlasıyla haketti.
Şarapçılık erkek mesleğidir değil mi?
İçinde alkol olduğuna göre öyle diyorsanız yanılıyorsunuz.
Şarapçılıkta kadının yeri artık, o eski fotoğraf ve
tasvirlerde gördüğümüz, eteğini sıyırarak üzüm ezen kadın imajından
çok uzakta.
Kadın şarap üreticileri şarapçılık mesleğinin zirvelerine
çıkıyorlar.
Üç aile…
Denizli Pamukkale’nin Selda Tokat’ı…
Trakya’nın, Doluca ailesinin Sibel Kutman’ı..
Ve Ankara’nın Kavaklıdere ailesinin Cevza ve Aslı Başman
kardeşleri ile kuzenleri Zeynep…
Üstelik artık Türkiye sınırları dışına çıkıp Dünyanın şarap
Olimpos’u Bordeaux’da iki bağ ve şatoyu da onlar yönetiyor,
pazarlıyor.
Evet bu yılın 20 insanı içinde banko bu kadınlar da var…
Üstelik şaraptan hiç hazetmeyen bir iktidara rağmen yapıyorlar
bunu…
Belki çoğunuz onun adını hiç duymadınız.
Normaldir, çünkü İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nde
yaşıyor.
Boks ringlerinde olup bitenler size ilgilendirmiyorsa, duymamış
olmanız daha da normal.
Ama o dünya boks ringlerinin çok tanınmış bir siması.
Yumruk yumruğa bir erkek sporu olan boksun kardın savaşçısı o.
Ringlere çıkmıyor ama ringlere çıkan şampiyonların arkasında o
var.
Dünya boksunun en ağır isimlerinin medya ilişkileri ondan
soruluyor.
Hem de öyle sıradan isimler değil, en büyükleri…
Kha, Crawfort, Vasyl Lomachenko, Teofimo Lopez ve Fury gibi
isimlerin medya planlamacısı, PR uzmanı olarak inanılmaz işlere
imza atıyor.
İstanbul Erenköy’ylü bir anne ve babanın İngiltere’de doğan
kızı.
Las Vegas’taki Terence Crawfort-Amir Khan maçının perde arasındaki
medya kraliçesi de oydu.
“Elinin hamuru” lafını elinin tersiyle itip, oklavayı, erkeğin boks
eldivenine çeviren bir Türk kadını o…
Bu listede siyasetçilere yer vermiyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ve Gaziantep Belediye Başkanı
Fatma Şahin listeye siyasetçi kimlikleriyle değil, Türkiye
Arkeolojisine bir “İlk” getirmeleri nedeniyle giriyor.
Türkiye’de arkeolojik çalışmalar ve kazılar , Osmanlı
döneminden beri 8 yabancı kökenli Arkeoloji enstitülerinin
yönlendirmesi ve etkisi ile yürüyordu.
Bu iki insan biraraya gelerek, ilk defa bir Milli Arkeoloji
Ensitüsünü kurmayı başardılar.
Bugün 430 uzman bu Enstitü için çalışıyor.
Milyonlarca belge dijital ortama taşındı. Onlarca olağanüstü kitap
hazırlandı, eski kazı kitapları ve kazı günceleri yeniden ve özgün
biçimde yayınlandı.
Arkeolojiyi herkesin ilgi ve merak alanına sokan çalışmalardı
bunlar.
O nedenle siyasi şapkalarını çıkarıp, bu listeye öyle girdiler.
Yine o nedenle hangi partiden olduklarını da yazmaya ihtiyaç
duymuyorum.
Kadıköylü iki kardeş onlar.
Sema Öktem ve Oğuz Alper Öktem…
İstanbul’un Anadolu yakasındaki bu ilçesinde Scooter paylaşım diye
bir iş yarattılar.
Bir anda Scooter’ın UBER’i oldular.
İstanbul, Kayseri, Ankara, İzmir, Bursa, Yalova, Antalya,
Eskişehir, Ordu, Gaziantep derken büyüdüler.
Dünya mikromobil taşımacılığında ilk 5’e girdiler.
Trafiğin boğduğu, toplu taşımanın kurtaramadığı büyükşehirlerin
insanına yepyeni bir taşıma imkanı sağladılar.
Şimdi New York borsasına açılmaya hazırlanıyorlar.
Yeni girişimci genç Türk profilinin sadece iki örneği bu iki
kardeş.
Çok uğraştılar, çok engelle karşılaştılar..
Ama başardılar.
Henüz 38 yaşında bir genç adam…
Ama değişen medya dünyasının adı konmamış liderlerinden biri…
Medya değiştiği için 20’nci Yüzyılın “^Medya patronu” da değişti,
hatta kayboldu…
21’inci Yüzyıl medyası bu genç insanların…
Her biri kendi medyasının patronu…
Biçare bir iktidar medyası, “Konuşan kafa” esaretindeki bir muhalif
medya…
Milyonlarca lira yatırım, donanım, teknoloji…
Ve hiç birinin ulaşamayacağı rakamlar ve reytinglere ulaşan bir
genç nesil medyacısı…
Bir kamera bir mikrofon..
Ve soru soran gençler.
Metin Külünk’ü çıkardı. Gençler sordu. 6 milyon
görüntülenme…
Ümit Özdağ’ı çıkardı 8 milyon görüntülenme…
Bu yılın yükselen medyası hiç şüphesiz BaBaLa ve..
Tabii ki yılın 20 insanı arasında onun kurucusu Oğuzhan Uğur…
Google açıkladı.
Bu yıl orada en çok aradığımız 5 kelimeden biri “Kedi…”
Artık bütün dünya biliyor.
Biz harika bir “Kedici” milletiz.
Şu kutuplaşmış ülkemizde bizi birleştiren simgesel hayvan o…
Ve işte o kedinin bir de abidesi var.
Kadıköy’ün yan gelip keyif çatan, “Kedi ağası…”
Daha doğrusu bizim en sempatik “Göbeğini kaşıyan kedimiz…”
Bir banka sırtını vermiş yan gelip yatarken çekilen fotoğrafı
gülen, gülümseten yanımız oldu.
Yaşarken “Göbeğini kaşıyan kedinin” sembolüydü…
Öldü heykeli dikildi, bütün sempatik kedilerin sembolü oldu.
Tombili’nin kentsel değişim sırasında kaldırılan heykeli bu yıl
merasimle yine yerine kondu.
Artık sevdiğimiz bütün kediler için bir abidemiz var.
Üstelik hiç te meçhul değil…
Adıyla sanıyla Tombili….
En milli ve yerli sokak kedimiz o bizim.
Yılın 20 insanı listesine bileğinin hakkıyla girdi.