Başbakan Erdoğan’ın Numan Kurtulmuş’u ABD ziyaretine dahil
etmesi “Erdoğan Numan Kurtulmuş’u AK Parti genel
başkanlığına hazırlıyor” yorumlarına neden oldu.
Peki Numan Kurtulmuş’un AK Parti’nin başına geçmesi için ABD
başkanıyla verdiği poz yeterli mi?
Bu yorumlar bana eskiden okuduğum bir hikayeyi hatırlattı.
Süleyman Demirel siyasete girmeye karar verdiğinde toplumda
tanınmıyor olmanın ciddi sıkıntısını çekiyor.
Bunun üzerine ABD’ye gidip bir yolunu bularak o dönemin ABD
başkanıyla fotoğraf çektiriyor. Fotoğrafları Türkiye’deki siyasi
çalışmalarında kullanınca sonunda insanların da ilgisini çekmeyi
başarıyor.
Haliyle Demirel’i tanımayan halk “bu adam ABD başkanıyla
görüşebildiğine, fotoğraf çektirebildiğine göre çok önemli biri
olsa gerek” diyerek dikkatlerini Demirel’e yöneltiyor.
Gerisi zaten Demirel’in kişisel hüneri.
Demirel bu pozlardan itibar devşirmeyi cumhurbaşkanlığı
makamında da sürdürdü.
Gazetelere yansıyan makam odası görüntülerinden en dikkatimi
çeken ABD başkanları ile verdiği pozların çerçeveli hallerinin
odanın farklı köşelerini süslemesiydi.
Numan Kurtulmuş’un Obama ile verdiği fotoğraf insanların bu tür
yorumlar yapmasına neden oluyorsa, demek ki ABD başkanları ile poz
vermenin hala bir kıymeti var.
Ama oluşan hava, bu fotoğraflar, Numan Kurtulmuş’u AK Parti’ye
genel başkan yapmaya yeter mi?
Fotoğrafların etkisi ne kadar olur bilemem ama Numan
Kurtulmuş’un da bu fotoğrafların yanında ekstra
‘hüner’e ihtiyacı var.
Çünkü AK Parti içerisindeki dengelerin bu fotoğraf kareleri ile
değiştirilmeyecek kadar karmaşık olduğunu düşünüyorum.
Kabul etmek lazım ki AK Parti’de Numan Kurtulmuş’a karşı bir
direnç var. Bunu hem Kızılcahamam toplantısındaki Burhan Kuzu’nun
Numan beyi de rahatsız eden konuşmasından, hem de geçtiğimiz
günlerde AK Parti’nin önemli isimlerinden Mehmet Ali Şahin’in
“AK Parti’de genel başkanlık Gül veyahut Arınç’ın
hakkıdır.” mealindeki açıklamasından anlıyoruz.
AK Parti içerisinde özellikle 3. Dönem mağduru ağır topların
Numan Kurtulmuş’un genel başkanlığına ciddi anlamda muhalefet
edecekleri konuşuluyor.
Teşkilatların da pek benimsediği söylenemez.
Kulislerde konuşulanlara göre genel başkan adayı olarak adı
geçenler içerisinde en büyük direnç Numan Kurtulmuş’a
gösteriliyor.
Başbakan Erdoğan bu direnci dikkate almadan bir adım atar mı,
atarsa sonuçları ne olur şimdiden kestirmek güç.
Kulislerde konuşulanlara göre AK Parti için yeni genel başkan
belirleme süreci ciddi sonuçlara gebe.
Başkanlık sistemi inadının verdiği
tahribat
Başbakan Erdoğan’ın başkanlık sistemi hayali hem Türkiye’ye hem
de Başbakan Erdoğan’ın kendisine çok pahalıya mal oldu.
Başörtüsü sorunu, alevi sorunu, özgürlüklerin artırılması,
bağımsız yargı gibi birçok köklü sorunun çözümü yeni anayasaya
bırakılmıştı. Yeni anayasa da başkanlık sistemine
endekslenince hiçbir mesafe kat edilemedi.
“Başkanlık sistemi isteği sadece Türkiye’ye değil
Başbakan Erdoğan’ın kendisine de ciddi zarar verdi”
diyorum.
Çünkü kabul etmek lazım ki AK Parti iktidarı döneminde
azımsanmayacak derecede önemli işler yapılıyor.
Başkanlık sistemi inadı başbakanın bütün icraatını da gölgeler
nitelikte. Yaptığı birçok önemli iş başkanlık sistemi ile
irtibatlandırılarak değersizleştiriliyor.
Hepsini bir tarafa bıraksak bile ‘barış süreci’
gibi önemli bir çaba “Bütün bunlar başkanlık isteği için
yapılıyor” kampanyasının altında değersizleştiriliyor.
Gerçekten ülke için çok yazık oldu.
Ne başkanlık sistemi getirildi, ne de sorunlar çözüldü.
Halbuki başkanlık sistemi bu kadar merkeze konulmayıp bütün çaba
sorunları çözecek yeni bir anayasa için gösterilseydi her şey
farklı olabilirdi.
Yeni anayasa yapmış, bu anayasa ile birçok sorunu çözmüş,
ardından da ‘barış süreci’ni tamama erdirmiş bir
Erdoğan hiç kuşkusuz şimdikinden daha farklı pozisyonda
olabilirdi.
O zaman başkanlık sistemi ‘şüphelerden’ uzak
daha sağlıklı şekilde tartışılırdı.
Toplumda da gerekli ilgiyi görmedi, çünkü insanlar kendi
sorunlarının başkanlık sistemi için rehin alındığı kanaatine
vardılar.
Olmadı. Artık olabileceğine de kimse ihtimal vermiyor. Buna
Başbakan Erdoğan da dahil.
Çünkü Başbakan Erdoğan’ın ABD’den yaptığı açıklamada
“Bizim hazırladığımız anayasa taslağına içimizden de hayır
oyu verenler çıkacaktır” açıklaması bu konudaki
umutsuzluğunun belirtisiydi.
Şimdi geldiğimiz noktada cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır
değişikliğini getiren mini bir paket hazırlığı var.
Kısacası yazık oldu ülkeye.
Yaklaşık 8 ay önce “Başkanlık sistemine kurban edilen
Türkiye” başlıklı bir yazı yazmış, meselenin buraya
geleceğinin göründüğünü anlatmaya çalışmıştım.
Dış politikada elde edilen kazanımlar Suriye politikası ile heba
edildi. İç politikadaki başarılı icraatlar ise başkanlık sistemi
inadıyla.
Geldiğimiz nokta ne yazık ki hepimiz için büyük kayıp.
En başta da Başbakan Erdoğan için..
Söyleyin miydi Allah aşkına değer miyidi? Twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın