Televizyon ekranı "çirkinlik" kaldırmaz...
Ekran yüzü "güzel" olmalı.
"Bakımlı" olmalı...
Sözünü ettiğim "güzellik" kaşdan gözden ibaret
değil... Tıpkı "bakımlı" olmanın estetikten ibaret
olmaması gibi...
Ekran güzelliği dediğimiz farklı bir kavram...
İzleyiciye saygıyı barındırır içinde.
Bir bayan spiker saçlarına fön
çektirmeden...
Makyajını yapmadan...
En salaş haliyle ekrana çıkabilir mi?
Var mı böyle bir "lüksü"...
Bu en hafif tabirle izleyiciye hakarettir.
Ekrana çıkan kişi evine misafir geldiğinde nasıl
süsleniyorsa...
Bir davete gittiğinde nasıl 'ortamına göre'
giyiniyorsa...
Ekrana çıkarken de öyle olmak mecburiyetinde.
Sadece bayan sunucular değil erkekler içinde geçerli bu
kural...
Ruşen Çakır içinde...
"Keyfine" göre değil "ekran
edebine" uygun olmak zorunda.
Ruşen Çakır'ı iki gündür izliyorum.
Ve iki gündür kendimi "hakarete" uğramış gibi
hissediyorum.
Gözüme "çirkinlik" çarpıyor.
'Kirli' sakalların yarattığı 'ekran
kirliliğini'ne maruz kalıyorum.
Kitap için verdiği arada görünen o ki fazla dağılmış,
dağıtmış.
O dağınıklığı izleyicisine yansıtma hakkı yok.
İlk gün "kirli" sakalın ekranda yaratacağı
"görüntü kirliliğini" tahmin edemedi diye
düşündüm.
İkinci gün daha da beter çıktı.
Saç sakal iyice birbirine girmiş.
Ekran için bu tür sakal her zaman risktir.
Çünkü kamera "kirli" görüntüyü sevmez.
Aynaya bakınca Ruşen Çakır kendini yakışıklı
buluyor olabilir.
Çıplak gözle bakanlar "yakışmış kirli sakal"
diyebilir.
Yakışmıştır da gerçekten...
Lakin kamera "kirli" gösteriyor...
Tez zamanda o yüzü "temizler" dileriz...