Bu köşeyi fazla ciddiye almıyordum

Bu köşeyi fazla ciddiye almıyordum

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com
Bir ara. Gündelik yazı işini bırakmaya karar vermiştim.

Yazmam gereken başka metinler vardı. Kafamda yazılmayı bekleyen kitaplar.

Ve bir de. Okur denen kitlenin fazlaca vefasız olduğunu da birçok yazar arkadaşım üzerinden test etme fırsatım olmuştu.

Yazılarınıza en hayran olanı bile, üç gün yazmayın dördüncü gün sizi hatırlamazdı.

Zaten. Yazsan ne olacaktı ki? Sizi, sizin gibi düşünenler okuyordu. Sizin gibi düşünmeyenlerin de hem okuyup hem söylenmesi de cabasıydı.

Ve. Fakat. Hadi Özışık dedi ki "gazeteciler.com için yaz."

Düşündüm.

Anasının avutamadığının gazeteci olduğu dünya için yazsam ne olurdu, yazmasam ne olurdu?

Herkesin herkesten çok şey bildiği bir alemin en çok bilmişleri de medya içinde değil miydi?

Özeleştiriden yoksun, rekabetten derisi kalınlaşmış insanların çalıştığı, medya yöneticisi bir dostumun dediği gibi "demirden donun yoksa ayakta kalamazsın" dünyası değil miydi medya?

Onlara söyleyecek çok şeyim olsa da, onların umursamaya niyeti olmazdı.

Hadi'nin gazetecilik ve ilişkiler deneyimine önem veririm. "Yaz" diyorsa. Bir bildiği vardı.

"Olur" dedim.

İyi ki de "olur" demişim.

Meğer bu köşe ne kadar önemliymiş. Ne kadar dikkatler altındaymış.

Burada yazılanlardan haylice esinlenip köşe yazanlar oluyor. Canım sıkılıyor "hırsız var" diye bağırasım geliyor. O derece.

Medya içeriğine ilişkin eleştirileri dikkate alan gazeteciler var.

Danışmanlarının, bazı yazılarımın çıktısını liderlerin önüne koyduğunu duyuyorum.

Önemli bir köşe yazarının "sizi okumadığını söyleyen bir medya bilirkişisi varsa, bilin ki yalan söylüyor" dediği kadar olmasa da okuması gerekenler okuyor.

Kafamın bir gücü var mı bilmiyorum, ama bu köşenin büyük bir gücü var, o kesin.

Bu köşede bir yılı devirdik.

Önce Hadi Özışık'a, sonra okura, sonra Bülent Tellan'a teşekkür etmek istedim, yaz bitmeden.

DEMOKRASİNİN SAHTE FOTOĞRAFÇILARI

Devlet Bahçeli'nin 3 bin kişilik "şerefsizler listesi" varmış. Ki böyle bir listenin varlığına zerre inanmıyorum.


Konunun elbette üslup boyutu var.

Siyaset dilimiz havuca benziyor, dibe doğru gidiyor.

Hakaret, şiddetin bir türüdür ve bu dilin kabul edilmesi mümkün değildir.

Belki de kötüye gösterdiğimiz rağbeti iyiye göstermediğimizden oluyor bu.

Konunun, rakam boyutu da var. Listenin neden 3 binle sınırladığını anlamadım.

Bahçeli'nin gerekçesiyle "Aman AKP güçlenmesin diye HDP'ye oy verenler"den söz edecekse o sayı nereden bakarsan 3 milyonun üzerinde.

Kötü matematiğimle bile seçimlere katılım oranı, HDP'nin oy artışı vs. hesaplanırsa 3 milyonu geçiyor.

Konunun. Esas üzerinde durduğum boyutu var bir de.

Oyların bir tür "politik mühendislik" aracı olarak kullanılıp demokrasiye büyük kötülük yapılması.

Gerçekte oy vermek istedikleri partiye vermeyip, manipülatif oyunlara teslim olarak oylarını başka bir partiye verenlerin yaptığı tek şey, ortaya sahte fotoğrafların çıkmasına neden olmalarıdır.

Demokrasiye inananların yapması gereken şey (demokrasiyi korumak gibi bir dertleri varsa), inandıkları partiye oy vermeleridir.

İnandıkları bir parti yoksa. Ya oy vermezler. Katılmama da siyasi bir tavırdır.

Ya da oy vermek isteyecekleri bir siyasi oluşum için çalışmaları gerekir.

Türkiye'de demokrasinin sağlam temellere oturamamasının bir nedeni sağduyulu siyasetçilerin azlığı ise, diğer nedeni her seçimde yaratılan yapay korkularla sahte oy kaymalarının yaşanması ve ortaya gerçek resmin çıkmamasıdır.


BUYUR BURDAN YAK!

Yargıtay bir tecavüz davasında, "Hile ile girilmiş ilişki cinsel saldırı sayılır" kararını verdi.

Şimdi. Toplam cinsel ilişki sayısından hile ile gerçekleşenleri çıkarırsak insan neslini tehlikeye sokacak kadar az sayıda cinsel ilişki kalır ortada.

Dahası. Cinsel ilişkiye girenlerin büyük çoğunluğu cinsel saldırı suçundan tutuklanır ki, hapishaneler almaz.

Neden derseniz...

"Hile ile" ifadesinden.

Çiftlerden birinin, diğerini sekse ikna etmek için yalan söylemesi hiledir.

Birinin, diğerini yatağa atana kadar sevgi sözcükleri harcayarak kandırması hile değil de nedir?

Açık konuşalım makyajla güzel görünmek bir hiledir. Yatılan kadınla, kalkılan kadın arasındaki hayal kırıklığı bu hileden kaynaklanabilir.

Silikonlu memeler, şişirilmiş dudaklar hiledir.

Alınan hediyelerin çoğu hiledir.

Dolayısıyla.

Hile ile girilen ilişki cinsel saldırıysa. Cinsel saldırı tecavüze girerse. Toptan tecavüzcü Coşkun olup çıkar millet.

AKLIMDA KALAN

Canan Karatay'a yapılanları içime sindiremeyişim: Televizyon ekranları diyet soytarılıklarından geçilmezken. Diyet haberlerini çıkardığınızda haber süreleri birkaç dakikaya inecekken. Mehmet Öz gibi etik nedenlerle hakkında soruşturma açılmış adamlar vazgeçilme olurken. "Beden makine gibidir, yağsız bırakırsanız çalışmaz" diyen Canan Karatay üzerinden oyunlar oynanması saçmalık değil de nedir? Hayatta diyetle işi olmayan ben, sadece bu yüzden Canan Karatay'cı olup çıktım.