Bir ara. Gündelik yazı işini bırakmaya karar
vermiştim.
Yazmam gereken başka metinler vardı. Kafamda
yazılmayı bekleyen kitaplar.
Ve bir de. Okur denen kitlenin fazlaca vefasız olduğunu
da birçok yazar arkadaşım üzerinden test etme fırsatım
olmuştu.
Yazılarınıza en hayran olanı bile, üç gün yazmayın
dördüncü gün sizi hatırlamazdı.
Zaten. Yazsan ne olacaktı ki? Sizi, sizin gibi
düşünenler okuyordu. Sizin gibi düşünmeyenlerin de hem okuyup hem
söylenmesi de cabasıydı.
Ve. Fakat. Hadi Özışık dedi ki "gazeteciler.com için
yaz."
Düşündüm.
Anasının avutamadığının gazeteci olduğu dünya
için yazsam ne olurdu, yazmasam ne olurdu?
Herkesin herkesten çok şey bildiği bir alemin en çok bilmişleri
de medya içinde değil miydi?
Özeleştiriden yoksun, rekabetten derisi kalınlaşmış insanların
çalıştığı, medya yöneticisi bir dostumun dediği gibi
"demirden donun yoksa ayakta kalamazsın" dünyası
değil miydi medya?
Onlara söyleyecek çok şeyim olsa da, onların umursamaya niyeti
olmazdı.
Hadi'nin gazetecilik ve ilişkiler deneyimine
önem veririm. "Yaz" diyorsa. Bir bildiği
vardı.
"Olur" dedim.
İyi ki de "olur" demişim.
Meğer bu köşe ne kadar önemliymiş. Ne kadar
dikkatler altındaymış.
Burada yazılanlardan haylice esinlenip köşe yazanlar oluyor.
Canım sıkılıyor "hırsız var" diye bağırasım
geliyor. O derece.
Medya içeriğine ilişkin eleştirileri dikkate alan
gazeteciler var.
Danışmanlarının, bazı yazılarımın çıktısını liderlerin önüne
koyduğunu duyuyorum.
Önemli bir köşe yazarının "sizi okumadığını söyleyen bir
medya bilirkişisi varsa, bilin ki yalan söylüyor" dediği
kadar olmasa da okuması gerekenler okuyor.
Kafamın bir gücü var mı bilmiyorum, ama bu köşenin büyük
bir gücü var, o kesin.
Bu köşede bir yılı devirdik.
Önce Hadi Özışık'a, sonra okura, sonra
Bülent Tellan'a teşekkür etmek istedim, yaz
bitmeden.
DEMOKRASİNİN SAHTE
FOTOĞRAFÇILARI
Devlet Bahçeli'nin 3 bin kişilik "şerefsizler
listesi" varmış. Ki böyle bir listenin varlığına zerre
inanmıyorum.
Konunun elbette üslup boyutu var.
Siyaset dilimiz havuca benziyor, dibe doğru
gidiyor.
Hakaret, şiddetin bir türüdür ve bu dilin kabul
edilmesi mümkün değildir.
Belki de kötüye gösterdiğimiz rağbeti iyiye
göstermediğimizden oluyor bu.
Konunun, rakam boyutu da var. Listenin neden 3
binle sınırladığını anlamadım.
Bahçeli'nin gerekçesiyle "Aman AKP güçlenmesin diye
HDP'ye oy verenler"den söz edecekse o sayı nereden
bakarsan 3 milyonun üzerinde.
Kötü matematiğimle bile seçimlere katılım oranı, HDP'nin oy
artışı vs. hesaplanırsa 3 milyonu geçiyor.
Konunun. Esas üzerinde durduğum boyutu var bir
de.
Oyların bir tür "politik mühendislik" aracı
olarak kullanılıp demokrasiye büyük kötülük yapılması.
Gerçekte oy vermek istedikleri partiye vermeyip, manipülatif
oyunlara teslim olarak oylarını başka bir partiye verenlerin
yaptığı tek şey, ortaya sahte fotoğrafların çıkmasına neden
olmalarıdır.
Demokrasiye inananların yapması gereken şey (demokrasiyi korumak
gibi bir dertleri varsa), inandıkları partiye oy vermeleridir.
İnandıkları bir parti yoksa. Ya oy vermezler. Katılmama
da siyasi bir tavırdır.
Ya da oy vermek isteyecekleri bir siyasi oluşum için çalışmaları
gerekir.
Türkiye'de demokrasinin sağlam temellere oturamamasının bir
nedeni sağduyulu siyasetçilerin azlığı ise, diğer nedeni her
seçimde yaratılan yapay korkularla sahte oy kaymalarının yaşanması
ve ortaya gerçek resmin çıkmamasıdır.
BUYUR BURDAN YAK!
Yargıtay bir tecavüz davasında, "Hile ile girilmiş
ilişki cinsel saldırı sayılır" kararını verdi.
Şimdi. Toplam cinsel ilişki sayısından hile ile
gerçekleşenleri çıkarırsak insan neslini tehlikeye sokacak kadar az
sayıda cinsel ilişki kalır ortada.
Dahası. Cinsel ilişkiye girenlerin büyük çoğunluğu
cinsel saldırı suçundan tutuklanır ki, hapishaneler
almaz.
Neden derseniz...
"Hile ile" ifadesinden.
Çiftlerden birinin, diğerini sekse ikna etmek için yalan
söylemesi hiledir.
Birinin, diğerini yatağa atana kadar sevgi sözcükleri harcayarak
kandırması hile değil de nedir?
Açık konuşalım makyajla güzel görünmek bir
hiledir. Yatılan kadınla, kalkılan kadın arasındaki hayal
kırıklığı bu hileden kaynaklanabilir.
Silikonlu memeler, şişirilmiş dudaklar
hiledir.
Alınan hediyelerin çoğu hiledir.
Dolayısıyla.
Hile ile girilen ilişki cinsel saldırıysa. Cinsel
saldırı tecavüze girerse. Toptan tecavüzcü Coşkun olup çıkar
millet.
AKLIMDA KALAN
Canan Karatay'a yapılanları içime
sindiremeyişim: Televizyon ekranları diyet
soytarılıklarından geçilmezken. Diyet haberlerini çıkardığınızda
haber süreleri birkaç dakikaya inecekken. Mehmet
Öz gibi etik nedenlerle hakkında soruşturma açılmış
adamlar vazgeçilme olurken. "Beden makine gibidir, yağsız
bırakırsanız çalışmaz" diyen Canan
Karatay üzerinden oyunlar oynanması saçmalık değil de
nedir? Hayatta diyetle işi olmayan ben, sadece bu yüzden
Canan Karatay'cı olup çıktım.