Bu kararı bir cümle ile anlat derseniz derim ki
Ekrem İmamoğlu’na verilen bu mantıksız, insafsız ve izansız kararı
bir cümle ile özetle derseniz, derim ki:
(*) Bu bir 12 Eylül askeri darbe kararının sivil
tıpkıbasımıdır.
Yani 12 Eylül’den sonraki ilk serbest seçimde rahmetli Turgut Özal
ve arkadaşlarının bir bölümünün, bazı sosyal demokrat adayların
seçime girmesinin askerlerce vetosuna benzer bir girişimdir.
Bana Ekrem İmamoğlu kararı ile ilgili ikinci bir cümle ekle
derseniz, ona da derim ki;
(*) Bu, 28 Şubat döneminde İstanbul Belediye Başkanı Tayyip
Erdoğan’ın parti kurup siyasete girmesini engelleme kararının
tıpkıbasımıdır.
Üçüncü bir cümle ekle derseniz cümlemi şöyle tamamlardım:
(*) Bu Türkiye’de askeri vesayetin bitip onun yerine yargı yoluyla
sivil vesayetin başladığının bütün Türkiye’ye ve bütün dünyaya ilan
eden post modern bir siyaset mühendisliği faciasıdır.
Öylesine post modern bir mühendislik ki, kararın açıklanması için
Borsa’nın kapanması beklendi.
Bunun sonucu ne olur?
Bundan 23 yıl önce halkın yüzde 26 oyu ile seçilen İstanbul
Belediye Başkanı'nın siyaset yolu ne kadar kesilebilmişse, halkın
yüzde 56 oyu ile seçilen yeni ve genç belediye başkanın yolu da o
kadar kesilebilir.
Askeri vesayetin yargı yoluyla siyaset mühendisliği ne kadar
başarılı olabilmişse, sivil vesayetin yargı yoluyla siyasi siyaset
mühendisliği de o kadar başarılı olabilir.
Türk medya tarihinin en hızlı kadük olan cümlesi, Erdoğan için
söylenen “Muhtar bile olamaz” sözüydü.
Türkiye tarihinin en güçlü Cumhurbaşkanı oldu.
Bu karardan sonra İmamoğlu için söylenecek aynı cümlenin ömrü daha
da kısa olacaktır.
Bunu en iyi bilen insanlar da AKP’nin kurucu kadrolarıdır.
O nedenle bu karardan en çok rahatsızlık duyan insanların da onlar
olduğuna eminim.
Bundan 22 yıl önce Erdoğan’a yapılan haksızlık, Deniz Baykal ve
CHP’nin verdiği destekle ortadan kaldırılmıştı.
Bugün kendine hâlâ demokrat diyen AKP’lilere düşen demokrasi görevi
de budur.