Yanılmıyorsam yıl 1997'ydi.
Başbakan Erdoğan ile bir röportaj yaparken “Gelecekte
başbakan olmak gibi bir hedefiniz var mı?” diye
sordum.
Tayyip bey, “Biz kadere inanan insanlarız, Allah’ın
hakkımızda neyi tayin ettiğini bilemeyiz. Bu nedenle plan yapmaz,
işimize bakarız” diye cevap verdi.
Bunun üzerine “Peki 'Ya kaderimde başbakanlık varsa?
Hazırlıksız yakalanmayayım’ diye hazırlık yapmayı hiç düşündünüz
mü?" diye üsteledim.
Tayyip bey, "Bizler kadere inanırız, yapacağımız işlerin
kalitesi, tarzı, bizim kaderimizin de yol haritası olur”
mealinde cevap verdi.
15 yıl önce bunları söyleyen Başbakan Erdoğan’ın, bugün
başkanlık hedefine yönelik planlarını ve taşıdığı hırsı görünce,
gerçekten üzülüyorum.
Başbakan Erdoğan’ın başkanlık için ciddi bir çaba içinde olduğu,
attığı her adımın, yaptığı her hamlenin bu hedefini
gerçekleştirmeye matuf olduğu artık gizlenemez bir gerçek.
Öyle ki birçok sorunun çözümünü bile başkanlık için verdiği
çabaya feda etmiş durumda.
Türkiye’nin önemli sorunlarının çözümünü artık “ya
sabır” diyerek başkanlık sistemi dönemine erteliyor.
Başörtüsü yasağı da, 'Kürt sorunu'nun ve
‘Alevi sorunu’nun çözümü de, köklü ve sağlam bir
yargı reformu da, hepsi başkanlık dönemine ertelenmiş durumda.
Toplumun her kesimi mutlu olmak için Tayyip beyin başkanlık
hedefine ulaşmasını bekliyor.
Seçilme yaşını 18’e indirmek için anayasa değişikliği göze
alınıyorken, başörtüsü yasağının çözümü için yeni anayasa
bekleniyor.
Bazı illerin büyükşehir yapılmasının getirdiği tartışmalar
göze alınıyorken, yargıda köklü ve kalıcı bir reform
erteleniyor.
YÖK yasası gündeme alınmıyorken, askerlerin oy kullanması için
büyük çaba sarf ediliyor.
Seçilme yaşının 18’e inmesinin ne karşılığı var Allah
aşkına? Askerler oy kullansa ne olur, kullanmasa ne olur? 15 il
daha büyükşehir olunca başları göğe mi erecek? Şehirler büyükşehir
ilan edilmedikleri için mi bu haldeler?
Köklü sorunları bırakıp gücü ve enerjiyi bu tür
işlere harcamanın tek bir nedeni var: Başkanlık sistemine geçişi
kolaylaştırmak.
Başbakanın hedefi gerçekleşir ve Türkiye’nin
sorunlarını çözerse ne ala..
Peki ya hedef gerçekleşmezse? Ya bu planı bozacak bir kader
varsa?
Bu millete yazık olmayacak mı?
Bizler kadere inanırız. Ölümün her an kapımızı çalacağını
düşünürüz. Öyle değil mi?
Peki kadere ve ölümün her an kapımızı çalabileceğine inanan
birinin, esas misyonunu 2 yıl sonraya ertelemesinin anlaşılır bir
tarafı var mı?
Ya kaderde başkan olmak yoksa? Türkiye bir daha ne zaman böyle
bir ortam yakalayacak? Türkiye’de bir daha kim yüzde 50 gibi yüksek
bir oyla iktidar olacak? Türkiye’de hem başbakanın, hem
cumhurbaşkanının, hem TBMM başkanının, hem Anayasa mahkemesi
başkanının benzer düşündüğü bir dönemi biz bir daha ne zaman
göreceğiz? CHP’nin bu kadar orta çizgiye geldiği, MHP’nin eski
radikal söylemini bir tarafa bıraktığı böyle dönem bir daha ne
zaman oluşacak? Türkiye’de bir daha kim “PKK ile gerekirse
müzakere bile yaparım” dediğinde büyük destek alacak? Halk
10 yıldır sorunlarına kesin çözüm bulamadığı halde büyük
kararlılıkla başka kimin arkasında böyle duracak?
Medya sinik, TÜSAD ürkek. Problemlerin çözümünde engel
olabilecek bütün odaklar pasif durumda.
Peki bu ‘güç’ün ve ‘bu
hava’nın sorunların çözümüne değil de, başbakanın hedefine
ulaşmak için harcanması yazık değil mi?
Kader Tayyip Erdoğan’ın başkan olmasına engel olursa,
sorunların çözümü nasıl gerçekleşecek?
Bu iki yıl içinde anayasayı değiştiremiyorsak bile, bugün
toplumun her kesiminin şikayetçi olduğu yargıda reform yapılsa şık
olmaz mı?
İki yıl beklemeden YÖK yasası değişse fena mı olur?
İki yıl beklemeden başörtüsü yasağını kaldıracak bir çözüm
esaslı olmaz mı?
İki yıl beklemeden 'Kürt sorunu'yla ilgili
atılabilecek bütün adımlar atılsa bu toplum daha çok sevinmez
mi?
İki yıl beklemeden cemevi meselesi tatlıya bağlansa iyi olmaz
mı?
Bütün bu sorunların çözümünü başkanlık hedefine varma
şartına bağlamak doğru mu?
Erdoğan, tam da kendisinden beklenen çözümleri erteliyor. Halka,
“ancak beni başkan yaparsan isteklerinizi yerine
getiririm.” Demiş oluyor.
Bu pazarlık Erdoğan’a yakışmıyor. Başbakan, halkın sonsuz itimat
ve sevgisini kendi lehine kullanan biri görünümünde.
Halbuki Tayyip beyin dediği gibi kader inancı, işimizi yaparken
gösterdiğimiz çaba ve samimiyetin bizi taşıdığı yeri benimsemek
değil midir?
Peki Başbakan Erdoğan kadere rağmen gideceği yere varabilir
mi?
Ne demişler: Tanrı'yı güldürmek istiyorsanız, bol bol plan
yapın. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın