Pazar günü Taraf'da bir haber okudum. Meclis'teki 23 Nisan
töreninde başörtülü Sayıştay üyesi hanımefendi başörtüsünden dolayı
salondan dışarı çıkarılmış.
Bu haber ciddi anlamda bir tek Taraf'da yer
bulmuş. Diğer gazetelerde ise ya hiç yok ya da çok küçük.
Küçük bir biçimde yer adığı gazetelerde de, " bir yanlış
anlaşılma"dan kaynaklandığını anlatmaya çalışan utangaç bir tavırla
ele alınmış.
Doğrusu bu olayın Taraf'da haber olmasına sevindim
diyemem. Çünkü Taraf'ın başörtüsü meselesini ele
alış biçiminden, başvurduğu gerekçelerden memnun
değilim.
Ama beni asıl rahatsız eden, diğer gazetelerin bu olayda haber
değeri görmemeleri. Özellikle de dindar -muhafazakar
medyanın.
Tuhaf bir durum var. Muhafazakar insanların yönettikleri
gazetelerin sayısı artıkça, kendi mahallelerinin meselelerine olan
ilgileri de o oranda azaldı. Eskiden birkaç dindar-muhafazakar
kimliğe sahip gazete, TV vardı. Şimdi medyanın neredeyse
yarısı bu mahalleden çıkan arkadaşlar tarafından
yönetiliyor. Gel gör ki bu tür sorunların "haber değeri"
de o oranda azalıyor. Bu arkadaşların ilgilendikleri daha ciddi (!)
meseleler var sanırım.
Bu olaydaki tuhaflık sizin de dikkatinizi çekmiyor mu?
Cumhurbaşkanının , başbakanın, meclis başkanın başörtüsüyle ilgili
ne düşündüklerini, bu meseleye nasıl baktıklarını biliyoruz, değil
mi? Peki kim, hangi el meclisteki bir törenden başörtülü
bir bürokratı çıkaracak gücü kendinde görüyor? Kim
yapmıştır bu saygısızlığı o hanımefendiye? En azından bunu
öğrenmek, bu bilgiye ulaşmak istemez miyiz? Bunda bir haber değeri
yok mu?
Genel olarak medya özelliklede Muhafazakar- dindar medya bu işin
sorumlusunu niçin merak etmiyor? Niçin orada gerçekte ne olduğu
konusuyla ilgilenilmiyor? Doğrusu izaha muhtaç bir durum.
Mahallenin medyasının 'gücü' hem kurumsal olarak, hem de
tirajı olarak artıkça mahallenin sorunlarına, değerlerine olan
ilgisi de kayboluyor. İlginç değil mi?
Böyle durumlar için Said Nursi'nin güzel bir sözü vardır:
Kemiyetin keyfiyete nispeten ehemmiyeti yok. 'Önemli olan
sayı, değil işlevdir' diyor Bediüzzaman. Öyle değil mi Ekrem
Dumanlı?