Türkiye’nin bugün dış politikada verdiği görüntü bundan iki yıl
öncekinin tam zıttı.
İki yıl önce komşularımızla ne kadar iyi ilişkilere sahiptiysek
bugün de en az o derece kötü.
İki yıl önce dost düşman herkesin el üstünde tuttuğu Ahmet
Davutoğlu bugün dost düşman herkesin hedefinde.
İki yıl önce hükumete muhalif gazetecilere, partilere,
siyasilere hükumetin en başarılı olduğu alan hangisi diye sorulsa
herkes bir ağızdan “Dış politika” derdi.
İki yıl önce hükumetin dış politikasını övenlerin tamamı bugün
hükumeti dış politikada geldiği nokta üzerinden eleştiriyor.
Yani ‘büyük bir başarı’ iki yıl gibi kısa bir
sürede ‘büyük bir başarısızlığa’ dönüştü.
Peki bu kadar ‘parlak’ bir tablo, bu kadar
kıskanılan bir ‘başarı’ nasıl oldu da bu kadar
kısa sürede tersyüz oldu?
İki yıl öncesine kadar sıcak ilişkide olduğumuz ülkelerin tamamı
ile nasıl oldu da birden bire muarız haline geldik?
Suriye, İran, Irak ve son olarak da Rusya. Resmen bize bir
“sıfır sorun” tiyatrosu izletiyorlar. Hem de
‘sıfır sorun’un mimarının yönetiminde.
Bunu bir hakaret olsun diye değil. bir tespit yapmak için
söylüyorum: “komşularla sıfır sorun” açık bir
şekilde “sıfır komşu” haline geldi, getirildi.
Peki bütün bunları kim yaptı? Kim bir tabloyu iki yılda bu kadar
tersyüz etme kudretine sahip?
Bu tabloyu Ahmet Davutoğlu’nun ‘kişisel hırsı’
veyahut ‘kibri’ veyahut ‘siyasi
hesapları’yla açıklayabilir miyiz?
Ahmet Davutoğlu’nun gücü Türkiye’yi bu hale getirmeye yeter
mi?
Hadi diyelim Davutoğlu elde ettiği ‘başarı’nın
sarhoşluğuna kapıldı ve bir düzine hata yaptı. Peki ya Başbakan
Erdoğan’a ne oldu? Gidişatı o da mı göremedi? Gördüyse niçin
düzeltmek için değil de daha da germek için uğraşıyor.
Niçin altı büyük bir ateş olan ipin üzerinde yürüyerek bütün bir
toplumu tedirgin ediyor? Niçin o ipten aşağı bir türlü inmiyor?
Geçmişte yapılanlara ’başarı’, bugün
yapılanlara da ‘hata’ diyebilir miyiz?
Ortadoğu’da “Türkiye’nin yıldızını bu kadar
parlatan” bir iktidarın böyle bir başarının ardından bu
kadar vahim ‘hata’lar yapması inanılır bir şey
mi?
Son iki yılda sıra ile bütün komşularımızla ilişkilerimizin
bozulması sadece kişisel hatalar ile açıklanabilir mi?
Bu tabloyu bize Ahmet Davutoğlu’nun başarısızlığı diye
gösterenler bizim zekamız ile alay etmiş olmazlar mı? Bir ülkenin,
bir siyasetçinin, bir bilim adamını bu kadar
‘hata’yı peş peşe ve inatla yapıyor olması için
aklını kaybetmiş olması gerekmez mi?
Nasıl oluyor da iktidar şakşakçısı birkaç gazeteci dışında
onlarca gazeteci, onlarca siyasetçi, onlarca aydın bu gidişattaki
vahameti görüyor da bir tek iktidar göremiyor?
Mesela en son Rusya ile yaşadığımız uçak krizi.
Komşularla ‘sıfır sorun’ hedefleyen,
Türkiye’nin menfaati için çırpınan birinin yapacağı bir iş miydi
Allah aşkına? Uçak indirme olayının son kalan komşu Rusya ile
aramızı gereceğini, bozacağını görmek için üstün bir zekaya ihtiyaç
yok ki.
Peki niçin bu adımı atmaktan imtina etmediler? Kim o istihbaratı
verdi? Sadece istihbarat mı verdiler, yoksa üstelediler de mi?
Üstelik verilen bilginin yanlış çıktığı da ortada.
Bir sıraya göre devam ediyorlar. Önce Suriye, ardından Irak,
ardından İran, şimdi Rusya. Peki normal bir durum mu bu?
Bütün bunları niçin sordum? Nereye varmak istiyorum?
Kafama takılan asıl soruya siz de ortak etmek niyetindeyim.
Hükumetin son iki yıldır uyguladığı dış politikaya
‘hata’ demeyeceksek ne diyeceğiz?
Benim aklıma iki seçenek geliyor. Birincisi, ‘Dünya
sistemi’ bir plan uyguluyor ve Türkiye’nin bu plana karşı
duracak bir direnci de gücü de yok.
“Yok bu işler senin dediğin gibi komplo teorileri ile
açıklanmaz” diyenlerdenseniz o zaman bir diğer seçenek
var: Türkiye’yi yönetenler “ihanet içinde” ve bile
bile Türkiye’yi belaya sürüklüyorlar.
Buna da inanmıyorsanız, -kaldı ki ben de inanmayanlardanım- o
zaman zayıf da olsa son seçenek kaldı.
Bu iktidarda gerçekten akıl ve zeka yok. Yoksa bu kadar hatayı
göz göre göre yapmaz, herkesin gördüğü tehlikenin üzerine üzerine
gitmezdi.
Peki Hangisini tercih edersek içimiz rahatlar? Gerçekten
‘Dünya sistemi’nin planlarına
“hayır” diyemeyen bir ülkeysek halktan bu kadar
destek gören Tayyip Erdoğan bile “hayır”
diyemiyorsa, kim diyecek? Başka hangi iktidar Türkiye’yi bu
sarmaldan kurtaracak?
Bu sorun sadece AK Parti’nin ve ona destek verenlerin sorunu
değil herhalde, öyle değil mi?
Libya’da, önce NATO’nun ne işi var orada deyip ardından NATO’ya
destek vermek, Kürecik’e radar sistemi kurmak, “Esad Suriye
için en ideal lider” deyip ardından Esad’ın kellesini
istemek ve Rusya’dan gelen Suriye uçağını indirmek. Üstelik bütün
bu adımları yalnızca ABD destekliyor.
“Suriye sorununun temel gerekçesi ‘vicdan’dır ve bütün
bunları iktidar kendi aklı ve zekasıyla bilerek ve isteyerek
yapıyor” diyenlerdenseniz bu yazıyı kendinize dert
etmeyin.. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın