Türkiye’de medyanın dikkatini bir drama, bir acıya, bir faciaya
çekmek gerçekten çok zor.
Hikayenin mağduru eğer etnik veyahut ideolojik kimliğiyle ön
plana çıkmıyorsa, o dramın ilgi görmesi neredeyse imkansız.
Medyadaki bazı kalemler yaşanan acılara, haksızlıklara,
vicdansızlıklara ancak tribünler ayağı kalkmışsa ilgi gösteriyor.
Yoksa sade bir vatandaşın başına gelen ama mevcut
"trend"lerle ilgisi olmayan dramın,
haksızlığın takipçisi olmuyorlar. İlgi göstermiyorlar.
Bazı gazetecilerin vicdanları hazin bir olayda ancak
birileri o olaya bakıyorsa harekete geçiyor.
Bu tuhaf durum sadece medya mensupları için değil, ne yazık ki,
sorumlu makamlarda oturanlar için de geçerli. Genel bir
vurdumduymazlık hakim.
Evet, ülkeyi yönetenlerin de yaşanan bir drama ilgisini çekmek
deveye hendek atlatmaktan daha zor.
Onların da vicdanı popüler olmamış haksızlıklarda, acılarda,
facialarda kolay kolay harekete geçmiyor. Ancak popüler olduğunda,
medyada bir kampanyaya döndürüldüğünde ilgi gösteriyorlar.
İşte böyle bir dramdan, Perşembe günü Fehmi Koru’nun köşesini
okuduğumda haberim oldu.
Sanırım daha önce bir iki gazetede de haber olmuş.
Ama bu hikaye, bu haksızlık; genel, topyekûn bir tepki
çekemediği için sorumlular şu ana kadar herhangi bir girişimde
bulunmadılar. Bulundularsa da medyaya yansımadı.
Ben bu yazıyı yazana kadar bir adım atıldığını, çözüme
dönük bir çaba sarf edildiğini duymadım.
19 yaşında bir gencin, bir hakime hakaret ettiği için 17 yıl
hapis cezası alan Özgür Uygun’un dramından bahsediyorum.
Perşembe günü bu hikayeyi okuduğumda canım fena halde sıkıldı,
ayarım bozuldu.
Bir kere daha bu ülkede, bir hakaretten, yani neticede bir
sözden 17 yıl ceza çıkaran insanlarla beraber yaşıyor olmaktan
utandım.
Hikayeyi kısaca özetleyeyim.
19 yaşında, ateş gibi bir genç Özgür Uygun. Önce polise
mukavemetten gözaltına alınıp mahkemeye çıkarılıyor. Mahkemede
hakime de hakaret ettiği için tam 17 yıl hapis cezası alıyor.
İlk 5 yılı Manisa Cezaevi’nde geçirdikten sonra Isparta Kapalı
Cezaevi’ne naklediliyor.
Burada üç mahkum bu genci merdiven boşluğundan atınca iki beyin
ameliyatına rağmen felç oluyor.
İşte bu felçli Özgür, şimdi hapiste, yatalak halde yatıyor.
Ailesi bakmış olacağı yok, bir ağabeyi işten çıkıp
Özgür’ün yanında refakatçi olarak hapis yatmaya başlamış.
Ağabeyi hapisteki felçli Özgür’ün altını temizliyor, yemeğini
yediriyor.
Medyaya yansıyan demecine bakılırsa refakatçi olarak hapse giren
ağabey, içeride olmaktan şikayet etmiyor. Fakat işten çıktığı için
çocukları sahipsiz kalmış. Kardeşinin tedavisini hastanede
yaptırmak istediği için de bir yardım eli uzansın diye
bekliyor.
Bu kadarını herkes doğruluyor. “Yok canım, başka bir şey
vardır” demeyin. Olayın özü bu.
Bu hikaye birkaç gün önce gazetelere yansıdı. Fakat kimse doğru
düzgün üzerine gitmedi.
Genel bir tepki oluşmadı. Bu korkunç haksızlığa karşı bir
kampanyaya şekillenmedi. Kampanya olmayınca da,
“kimsesizlerin kimsesiyiz” diyerek bazı makamlara
gelenlerin dikkatini de çekmedi.
Olay neredeyse kapanmak üzere.
Ben yazıyı yazana kadar yetkililerin herhangi bir adım attığına
dair bir habere rastlamadım.
İnşallah, medyaya yansımayan bir adım atılmıştır.
İnşallah o ailenin dramına bir el atan olmuştur.
Fakat 19 yaşında bir gence 17 yıl hapis veren bir hakimin nasıl
bir insan olduğunu gerçekten merak ediyorum. Nerede yaşıyor, ne
yapıyor? Sebep olduğu dramın farkında mı?
Gerçi insanda vicdan olmadıktan sonra, farkında olsa bile ne
yazar… Öyle değil mi?
www.twitter.com/acikcenk