Hepsi tanıdık ifadeler.
Nereden tanıdık derseniz, bazı köşe yazarlarının, müthiş bir belagat şehvetiyle kullandıkları kavramlar bunlar.
Bu kavramlara “Hain, cahil, şebek, aptal” gibi kelimeleri de ekleyebilirsiniz…
Ben en azından kendim için sık sık okuyorum bu hakaretleri…
Ama tabi bu kelimeleri Cumhurbaşkanının ağzından işitince başka bir anlam kazanıyor.
Cumhurbaşkanı kaç kişi için sürtük dedi?
Bunlardan biri üzerinde özellikle durmak istiyorum.
“Sürtük…”
Kelimenin sözlük ifadesine baktım.
“Durmadan, konu komşu, sokak gezen, evinde pek durmayan, sürtüp duran bir kadın…”
Ama hemen altında da şu ifade var:
Hakaret olarak kullanılır:
“Bayağı kadın, orospu…”
Şimdi bu kelime kim için kullanıldı?
Medyadan okuduğuma göre “Gezi olayına katılan kadınları kastederek söylemiş bunu.
Gezi’ye bütün Türkiye’de milyonlarca kadın katıldı.
Dolayısıyla hitabın adresi çok kalabalık…
AK Partili Ayşe Böhürler için kendi mahallesinden biri 'sürtük' demişti
Tabi insanın aklına şu soru geliyor.
“Sürtük" ifadesi AKP yandaşı bir kadın için kullanılsa, mesela bir AKP mitingine katılan kadınlar için kullanılsa ne olurdu?
Ne olacağı belli…
27 Ağustos 2007 günü AKP MKYK üyesi Ayşe Böhürler Yeni Şafak’taki köşesinde, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıktığı için bir kişinin kendine “Sürtük” diye hakaret ettiğini yazdı.
Bu ifadeyi kullandığım için Ayşe Böhürler’den özür diliyorum, ama bizzat kendisi yazdığı için böyle dedim.
Böhürler'e destek vererek onun yanında duran 3 kadın kimdi?
Peki Böhürler bunu yazınca kim kendisine destek çıktı? Kim onun yanında durdu.
Bir çok kadın kuruluşu.
Ama aralarından üç kadın var ki önemli.
Bu ifadeye karşı çıkıp Ayşe Böhürler’in yanında yer alaan 3 kadının adını veriyorum:
(*) Fatma Şahin… (O dönemde AKP Merkez Kadın Kolları Başkanıydı.)
(*) Güldal Akşit… (O dönemde AKP MKYK üyesiydi.)
Veee…
(*) Nesrin Baytok (O dönemde CHP milletvekiliydi)
Hatırladığım kadarı ile o gün bir çok kadın kuruluşu, kadın köşe yazarı da bu ifadeyi eleştiren yazılar yazmıştı.
AK Partililerden 'sürtük' ifadesine karşı çıkmalarını beklemeli miyim!
Ayşe Böhürler benim ilgiyle izlediğim bir yazar.
Görüşlerine de çok önem veririm. O günlerde onun hakkındaki bu ifadeyi, onun deyişi ile “Kendi mahallesinden biri” kullanmıştı.
Yani bu kavram için “Yen kırılır içinde kalır” demiyen bir çok muhafazakar yazar da karşı çıkmıştı.
Şimdi onlardan aynı duyarlılığı, haklarında “Sürtük” denilen milyonlarca kadın için de bekliyorum demek isterdim ama demiyorum.
Çünkü bu gibi konularda kimsenin kimseye baskı anlamına gelecek bir yaklaşımda bulunmasını doğru bulmuyorum.
Yani kendi vicdanlarına ve özgür iradelerine kalmış bir şey.
Laik mahalleden biri kendi mahallesinden birine 'sürtük' derse
Muhafazakar olmayan mahalleye gelince…
Geçmişte o tarafta da birkaç “sürtük” davası yaşadık.
Mesela oyunca Ceren Hindistan…
Şarkıcı Lerzan Mutlu’ya sosyal medyada “Sürtük” dediği için dava açılmış ve 1160 TL gibi hafifi bir para cezası almıştı.
Keza Antalya Barosu’nda bir kadın avukat için “Sürtük” diyen biri yargılandı ve o da küçük bir para cezası aldı.
Yani “Yahu cezası pek hafifmiş” deyip siz de girişebilirsiniz…
Ama tavsiye etmem.
Adalet terazisinin hangi mahallenin “Sürtük” davasında kimden yana ağır basacağını tahmin etmek kolay değil.
Asıl mesele hakaretin sıradanlaşması
Ancak burada asıl sorun, bu gibi kelimelerin hem siyasette hem bazı köşe yazarlarının dilinde neredeyse sıradan hale gelmesi.
Seçime giderken bu “Sıradanlaşmayı” içimize sindirecek miyiz?
Cumhurbaşkanları kanunla korunmuş kişiler.
Yani onlar toplumun bir kesimine “Sürtük” dediği zaman hakkında dava açılması mümkün değil.
Ama aynı ifade onun yandaşları için kullanıldığında aynı hoşgörüyü gösterebilecek mi…
Mesela biri AKP’li bir kadın için “Sürtük” dese, ve biri de hemen CİMER’e şikayet etse, CİMER ne yapacak?
Unutmayalım; Okay Ekşi benzer bir ifade nedeniyle canı gibi sevdiği Hürriyet gazetesine ve yazarlık mesleğinden ayrılmak zorunda bırakıldı.
AKP’nin neredeyse bütün milletvekilleri ona dava açmıştı.
Ve son bir soru da RTÜK'e
Bir son soru da şu…
Mahkemece ve kamuoyunca hakaret olarak kabul edilen bu sözleri haberleştiren televizyon kanalları için RTÜK’ün tepkisi ne olacak…
Güzel bir tartışma konusu değil mi…