Suriye’de iç savaşın başlamasından 90 gün önce Şam’da Başkanlık Sarayı’nda Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la yaptığımız özel sohbetin resmi bölümüne geçiyorum.
Evet Suriye’de iç savaşın başlamasından, yani sınırımızın eli silahlı Cihadcıların Peşaverine dönüşmesinden sadece 3 ay önce; Esad’ın, İslam, laiklik, başörtüsü ve terörle ilgili sözlerini aktaracağım.
Biraz uzun bir yazı olacak ama, madem barışma sürecine girdik, barışacağımız insanı daha iyi tanıyalım.
İslam dünyasında gerçekten muhafazakarlık artıyor
mu?
(*) Sayın Başkan, Müslüman toplumların daha fazla muhafazakâr hale
geldiği söyleniyor. İslam’ın gelişimini nasıl görüyorsunuz?
“İslam dünyasında da bu tür tartışmalar sürüyor. Herkes daha kapalı
bir toplum olmaktan korkuyor. İslami uygulamalar açık olmalı. Her
dinde olması gerektiği gibi, İslam da açık olmalı. Bu uygulamalarla
alakalı bir konu. Buradaki problem, daha fazla umutsuzluk olduğu
zaman, daha fazla izole edilmiş hissetmenizden kaynaklanıyor. İzole
edildiğinizi düşündüğünüz zaman dinin gerçek amacından
çıkıyorsunuz. Bizim ülkelerimizde de durum bu.”
Laik toplumlar olarak bize düşen görev var
(*) Yani siz de muhafazakârlığın arttığını düşünüyorsunuz?
“Son 10 yılda birçok İslam toplumunda aşırılığın güçlendiğini
düşünüyorum. Bu konuda çok kararlı olmalıyız ve bir Müslüman olarak
vazifemiz aşırılıkla mücadele etmektir. Laik toplumlar olarak
ılımlı Müslüman kesime sahibiz. Tüm İslam ülkelerinde bu çeşitlilik
yok. Bu çeşitliliği bir arada bulunduran ülkeler, aşırılığın daha
da yayılmaması için mücadele etmeli. Dinimizin özüne gitmeliyiz.
Dinimizin özünde açıklık var çünkü. Diğer dinleri kabul etmeli,
onlarla birlikte yaşamalı, çatışmadan kaçınmalı, öldürmemeli, dinin
bütün kurallarını sadece kendimizin bildiğini düşünmemeliyiz.”
Laik Başkan olarak başörtülülerin artmasını mı
azalmasını mı istersiniz
(*) Bir laik Müslüman Başkan olarak, ülkenizde başörtülülerin
sayısının artmasını mı, azalmasını mı arzu edersiniz?
“Bahsettiğiniz detaylara girmek istemiyorum ama herkesin istediği
şekilde yaşama hakkı vardır. Bu bir haktır. Ancak bir kişi diğerini
kabul etmediği zaman problem ortaya çıkıyor. Bahsettiğiniz
çeşitlilik Suriye’de de var. Çok farklı hayatlar sürdüren kesimler
var. Ancak kimse kimseye karışmıyor. Belki birbirlerinin yaşam
tarzlarını sevmiyorlar ama sonuçta birbirlerine saygı duyuyorlar.
“
Suriye'de başı örtülü ama zihni açık çok kadın
var
(*) Tekrar sormak istiyorum. Toplumda başörtülü sayısını daha fazla
mı, daha az mı görmek istersiniz?
“ Ben de tekrar aynı cevabı vereceğim. Bu yaşam tarzıyla
ilgili. Örneğin Suriye’de başı örtülü ama açık görüşlü çok kadın
bulabilirsiniz. Tam tersi, başı açık ama zihni kapalı kadınları da
bulmak mümkün.
(*) Daha açık bir şey söylemeye çekiniyor musunuz?
Böyle bir hüküm vermek istemiyorum. . Eğer verirsem çok yüzeysel ve
şekilsel olurum. Biz Suriye’de olaya böyle bakmıyoruz. Zihinlerin
içi nasıl ona bakıyoruz, diğer kültürlere nasıl yaklaşıyor diye
değerlendiririz. Yani demek istiyorum ki, bizde çok farklı
kültürler, yaşam stilleri ya da inançlar mevcut. Başörtüsü ya da
sayısına göre hüküm vermiyoruz. Bu sadece bir görünüş ya da bazen
kimlik. Bazen muhafazakarlığın göstergesi. İslam’a saldırdığınız
zaman insanlar bazen kimliklerini ortaya koymak istiyor. Bazen
görünüşleriyle bunu yapıyor.”
Bu soruyu bana değil eşime sorun
(*) Ya eşiniz? Batı’da eğitim almış, başı açık modern bir
kadın. O bu konuda neler düşünüyor? Size neler söylüyor,
örneğin kadının İran’daki rolü ile ilgili?
“Sanırım bu soruyu kendisine sormanız gerekecek, çünkü eşime çok
saygı duyarım ve onun yerine cevaplar veremem. (Gülüyor)
Doğu Müslüman, Batı ise Hristiyan klişesi
kırılmalı
(*) Şu an Batı ile Doğu arasındaki mesele nedir?
“Evet işte problem tam burada yatıyor. Ne zaman Batı ve İslam’la
ilgili konuşmaya başlasak genellikle “yanlış anlama, bilgi
eksikliği, eksik açıklama” gibi şeyler söyleniyor. Bunların tümü
yanlış. Tanımlama, “Batı Hıristiyan, Doğu ise İslam” üzerine
kurulu. Ya da İslam sadece İslam. Oysa Suriye’de, benim ülkemde
Hıristiyanlar da yaşıyor. Yahudi vatandaşlarımız da var. Her ne
kadar azınlıkta olsalar da, çoğunlukta olan biz Müslümanlar da,
birçok mezhebe ayrılmış durumdayız. Biz birlikte yaşıyoruz. Yani
kullanılan terminoloji yanlış. Sizin sorunuza dönecek olursak,
Batı’nın öğrenmesi gereken çok şey var mı? Evet var. “
Bizi Ortadoğu'daki Hristiyanlara sorun, onlar biliyor
size anlatsın
(*) Batı bunu nasıl öğrenecek? Ne yapmalı mesela?
“Hıristiyanların, Ortadoğu’da yaşayan Hıristiyanlar’dan çok şey
öğrenmesi gerek, çünkü onlar 1400 yıldır Müslümanlarla birlikte
yaşıyor. Buradaki Hıristiyanlığın zenginliği sadece Hz. İsa’nın
Filistin’de olması ya da Aziz Paul’ün Hıristiyanlığı Şam’dan yola
çıkarak Avrupa’ya ulaştırmasından kaynaklanmıyor. Hristiyan
azizlerin bu bölgede yaşadığı deneyimler Hıristiyanlık ile İslam
arasındaki sınırları da belirliyor. Evet bu bölgeden çok şey
öğrenmeniz gerekli.
Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerinin iyi olması bizim de
lehimize
(*) Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Müslüman bir ülke olarak İsrail ile iyi ilişkilerinin olması sizi
rahatsız etmiyor mu?
“Prensip olarak şöyle düşünüyorum. Türkiye-İsrail ilişkilerinin iyi
olmasının Suriye’nin de çıkarınadır. Çünkü her zaman
Türkiye’nin Ortadoğu Barış sürecinde çok önemli bir rolü olduğunu
düşünüyorum. Türkler bölgeyi herkesten daha iyi biliyor bu da çok
normal, bu bölgede yaşıyorlar. Türkiye ile ilişkilerimizin iyi
olmasından dolayı söylemiyorum.”
Türkiye Batı'dan değil, Batı Türkiye'den
uzaklaşıyor
(*) Avrupa’nın bakış açısından bakarsak, Türkiye’nin Batı’dan
gittikçe uzaklaştığı yönünde bir algı var. NATO’dan ve ABD’den
uzaklaşarak İslam dünyasına yaklaşıyor diye düşünülüyor.
Türkiye’nin bugünkü durumu size göre nedir?
“Bence Batı Türkiye’den uzaklaşıyor. Sonuçta Türkiye burada
duruyor. Türkiye doğudadır, batıda değil ancak Batı ile ilişkileri
var, Batı’ya çok yakın bir yerde. Tabii Batı derken
bahsettiğimiz Doğu Avrupa değil. Zaten Doğu Avrupa, Batı Avrupa
gibi değil. Yani Türkiye’yi Batı’da diye tanımlamanız yanlış. Bence
Türkiye’nin son 3 yılda oynadığı rolü devam ettirmesi çok önemli.
Bu çalkantılı bölgede özellikle 11 Eylül’den sonra düşünülmeyecek,
çok farklı dengeler oluştu.
Tam aksine Asıl Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi davet
etmesi gerekir
(*) Sizce, Türkiye Avrupa Birliği’ne girmeli mi?
“Şunu açıkça söylemek gerekiyor. Asıl Avrupa
Birliği’nin (AB) Türkiye’yi birliğe katılması için davet
etmeli.. Aksi takdirde AB sadece bir Hıristiyan kulübü olur. Avrupa
kültürlerarası diyalogdan ve açıklıktan bahsediyor, sonra da
kendini kültürel olarak izole ediyor. Almanya’da 5 milyon,
Fransa’da 7 milyon Müslüman yaşıyor diyerek cevap
veremezsiniz. “
La Liga’yı izliyoruz ve oğlum Barça'yı
tutuyor
(*) Sayın Başkan şahsen çok merak ettiğim bir soruyu sormak
istiyorum. Sayın Tayyip Erdoğan’la birlikte Halep’te Al
İttihad-Fenerbahçe maçını izlerdiniz. Futbolu takip ediyor
musunuz, televizyonda maç izler misiniz?
“Evet oğlum nedeniyle sıklıkla izliyorum.”
(*) Daha çok hangi maçları?
“La Liga’yı. İspanya ligini…”
(*) Tuttuğunuz takım hangisi?
“Oğlum Barcelona’yı tutuyor. Ben de İspanyol takımlarını
tutuyorum.”
(*) Ya Suriye’de?
“Tabii ki Milli Takım. Asya’da bir şampiyonada birinci olan takımı
ziyaret ettiğimde de aynı soruyu sormuşlardı. Bir başkan olarak
tabii ki güçlü takımı tuttuğumu söylemiştim.”
Bana tembellik etti demeyin şu soruya cevap
arayalım:
Biz Türkler sınırımızda hangi komşuyu istiyoruz
Evet bu mülakatı, Almanya’nın o gün 5 milyon satan gazetesi Bild’in
genel yayın yönetmeni Kai Diekmann ile birlikte yapmış ve
yayınlamıştık.
Şimdi bunu yeniden yayınlamama bakıp lütfen “Tembellik etmiş gününü kurtarmış” diye düşünmeyin.
Madem Suriye ile yeni bir dönem başlayacak, orada devletin başında oturan Beşar Esad’ı iyi tanıyalım diye düşünüyorum.
Çünkü 10 yıldır yanlış bir politika izliyorduk ve şimdi şu sorunun mantıklı cevabını verme zamanı geldi.
Biz Türkler, sınırımızda eli silahlı Cihadcıları, bizden maaş alıp, daha geçtiğimiz günlerde Türk bayrağını yakan ÖSO’cuları, kafa kesen İŞİD’cileri mi istiyoruz?
Yoksa kendisine örnek olarak Türkiye’yi alan, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini iyi tutmasını dileyen, Avrupa Birliği’ne asıl siz Türkiye’yi almak için başvurun diyen, en önemlisi de başörtüsü ve başı açık kadınlara böylesine demokratik bir yaklaşımı olan, bu soruları eşime sorun diyecek kadar kadınlara saygılı, laik bir insanın yönettiği Suriye ile mi…
Sevgili Doğu lütfen Şam'da bu soruyu benim için Esad'a
sor
Tabii bir de şu soru var…
Bu kanlı ve insafsız iç savaştan sonra Esad hala böyle mi düşünüyordur?
Belki Doğu Perincek ve Ethem Sancak Şam’a gittiğinde bu soruyu özel olarak benim için sorarlar ve cevabını da burada ben yayınlarım.