'Beş Kardeş'in neden bittiğini anlarsanız...

'Beş Kardeş'in neden bittiğini anlarsanız...

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com

Kanal D'nin "Beş Kardeş" dizisi bitti.

Bu saçma kararı protesto etmek istercesine, mütevazılığın simgesi kırmızı kamyoneti yaktılar son sahnede.

Diziyi yayından kaldırmak Kanal D yönetimi için hataydı.

Marka olmanın gerekleri arasında "prestiji korumak" vardır.

Yani. Bir kurumda. Her şeye reyting/satış gözüyle bakılmaz.

"Beş Kardeş" gibi diziler, istenen izlenme oranına ulaşamasa da kanala saygınlık kazandırır.

Ki bu, alınacak reklam kadar değerlidir.

Öyle programlar vardır ki, bütçenize yük gibi görünse de imajınızı kurtarır.

Sığ insanların anlamakta güçlük çekeceği bir cümle kuracağım:

"Beş Kardeş" neden bitti anlarsanız, terör neden bitmiyor onu da anlarsınız.

Açayım.

"Beş Kardeş";

Ayrı ayrı takılmanın anlamsız, "bütün" olmanın anlamlı olduğunu,

Şiddet, tecavüz, hakaret olmadan da hayatın sürebildiğini,

"Sevmek" fiilinin 140 karakterlik dünyada geyik malzemesi olmaktan daha gerçek bir şey olduğunu,

Her zaman, her şeye sahip olmak gerekmeden de mutlu olunabileceğini,

"İnsan sıcağı" denen hissi hiçbir markanın, hiçbir trendy mekanın veremeyeceğini,

Mütevazılığın, "sümsüklük" değil bir "değer" olduğunu,

Hayat mücadelesinin nefretle, düşmanlıkla değil, dostlukla, anlayışla yapılabileceğini,

Şefkatli bir bakışın cevapsız sorulara cevap olabileceğini,

Yalnızlığın ve kimsesizliğin, aile ve dostlarla tedavi edilebileceğini,

İçten bir gülümsemenin, köpürtülmüş tüm sevgi gösterilerinden daha çok şey anlatabileceğini,

Yani, kısaca

"Biz"in, "ben"den milyon kat değerli olduğunu anlatıyordu.


O NE KADAR MUHTAÇSA...

Koalisyon kurulmasına Kılıçdaroğlu ne kadar muhtaçsa, Davutoğlu da o kadar muhtaç.

Erken seçimin önlenmesine ekonomik göstergeler ne kadar muhtaçsa, yeni vekiller de o kadar muhtaç.

ACABA NEREDELER?

Benim kafama takılıyor, sizinkine takılmıyor mu?

Hani birkaç yıl önce. Her sözüyle yapı sallayan bir politikacımız vardı: Erkan Mumcu.

Cumhurbaşkanını halkın seçmesine yol açarak sistemi sarsan.

Şimdi. Sanki hiç yaşamıyor gibi oldu. Acaba nerelerde?

Hani uzun süre önce. Tuhaf üslubuyla sevsek mi sevmesek mi karar veremediğimiz bir Rüstem Batum vardı.

İlk talk show'lara imza atan. Şimdi. O nerelerde?

Hani bir Bahar Erdeniz vardı. Yörük kızlarını andırırdı. Yeşilçam'da o perdeye çıktı mı, erkeklerden ıslık yükselirdi.

Şimdi. O nerelerde?

Hani bir tiyatrocumuz vardı: Ayhan Kavas. Müthiş oyuncu. Harika ses. Onca saçma sapan oyuncu dizilerde boy gösterirken.

Şimdi. O nerelerde?

VEZİR DE EDER, REZİL DE..

Gün geçmiyor ki, Yavuz Bingöl'lü magazin haberi çıkmasın.

Sevgili Rahşan Gülşan'dan, Cengiz Semercioğlu'na magazin yazarlarına artık daral geldi.

Yavuz Bingöl'ün çöküşünün, Öykü Gürman'la karşılaşmasıyla bir ilgisi olmalı.

Adamı vezir de rezil de eden karısıdır demiyorum.

Bir sanatçıyı vezir de rezil de eden halkla ilişkiler şirketleridir. O değilse menejerleridir.

İletişim yönetiminden, marka yönetiminden, saygınlık yönetiminden anlamayan insanların elinde kaç sanatçı helak edilmişse, Yavuz Bingöl de hızla onlar arasına girmekte.

AKLIMDA KALAN

"Demiştik" köşesi şart oldu düşüncesi: Galatasaray'da iletişim krizlerinin sonu gelmiyor, gelmeyecek. Şimdi de. Başkan Özbek itiraf etti. İbrahimoviç'in transferi konusunda geç açıklama yapmışlarmış. Bu transfer konu bile olmamış meğerse. Açıklamada gecikmenin rakip takımların muhabirlerine malzeme verdiğini ima etti. Bence Galatasaray'da iletişim krizleri daha bitmedi. Bitmeyecek.