Bence gitsin felsefe yapsın...

Bence gitsin felsefe yapsın...

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com

Twitter haber ajanslarının yerini almış görünüyor. Alabilir mi, o başlı başına bir tartışma konusu.

Önemli kişilerin hemen hepsi başkalarının bilmesini istediği bir şey varsa tweet atıp kurtuluyor.

Gazeteciler de haber kovalamak yerine, tweet takip ediyor.

Yeryüzünün en etkin mesleklerinden biri olan gazetecilik, edilgin olup çıktı.

Dolayısıyla da birbirinin aynı haberler, birbirinden farklı medyada yer alıyor.

Konumuz bu değil.

Konumuz, yeryüzünün en son oyuncağının politik çarpışma için arenaya çevrilmesi.

Dün de. MHP Genel Başkanı Bahçeli aklından geçen her cümleyi tweet atıvermiş.

MHP içi muhalefete, olası genel başkan adaylarına göndermelerle dolu tweet'lerinde geçen ifadelere bakın:

"Korku ve dehşet objesine teslim olanlar..."

"Doğumdan ölüme kadar seçim yaparız. Seçimlerimiz hayat tercihimizin alametidir. Ne isek onu seçer, onu sever, onunla seviniriz."

"O zaman seçimlerimizi gönül terazisinde tartmalı, vicdan eleğinden geçirmeliyiz."

"Geleceğimizin şifreleri seçimlerimizin ruhunda gizlidir."

"Her insan, kendi hikâyesini seçen, yazan ve başrol oynayandır."

"Tarih boyunca sahtelik gerçeğe hakimiyet kuramamıştır. Kopya aslına diş geçirememiştir."

"Su her zaman yatağında akmış, menziline varmıştır. Bulanmadan durulmak, çalkalanmadan sakinleşmek hiç görülmemiştir."

Bu satırları okuyunca insanın "Sayın Bahçeli gelin şöyle oturalım, postmodern dünyada, Lyotard ya da Bauman üzerinden bu dediklerinizi tartışalım" diyesi geliyor.

"Şu obje mobje konusunu açalım" diyesi geliyor.

"Tarih boyunca sahtelik gerçeğe hakimiyet kuramamış olsa da bugün gerçeklik ölmüştür" diyesi geliyor.

"En azından oturup Matrix izleseydiniz bari" diyesi geliyor.

Yani. Bahçeli ile entelektüel bir sohbet edesiniz geliyor ama siyaset konuşasınız gelmiyor.

Yani. Bahçeli için bir filozof, bir sufi, bir romantik, bir entelektüel, bir demagog diyebilirsiniz. Ama bir siyasetçi demeye gelince, orada duracaksınız.

AHMET HAKAN'A KIZMAYIN

Ahmet "Başkanlık sistemi"ni savundu diye, ona ateş püskürenler var. Gereksiz ve saçma kızgınlık.

Hem adamın en önemli özelliği "döneklik" diyeceksiniz, hem de döndüğü için kızacaksınız.

"Hem Doğan Grubu Erdoğan'a teslim olmazsa bitecek" diyeceksiniz, hem de en çok okunan yazarı teslimiyete en önemli konudan başlayınca suçlayacaksınız.

Bence Ahmet Hakan durum içindeki tavır alışlarında son derece tutarlıdır. Kimden ne bekleyeceğinizi bilmiyorsanız siz kendinize bakın.

ANLAMADIM GİTTİ

Bilmem fark ettiniz mi, geçen hafta Antalya Film Festivali vardı.

Festival, belki de tarihinde en çok sayıda dünya starını bu yıl ağırladı.

Katleen Turner'dan, Jeremy Irons'a, Catharine Denuve'den, Vanessa Redgrave'e kadar herkes oradaydı.

Yine de kimsenin pek umuru olmadı. Geçen yıl, kriz çıkmış herkes festival konuşmuştu.

Demek ki. Kriz bağımlısı olup çıktık. Kriz varsa ilgileniyoruz, yoksa sanat manat boş veriyoruz.

BURADAN ERDAL İPEKEŞEN'E DAVETİMDİR

İzmir'de. Kahvaltı yaptığım kafede. Masadaki servis kağıdında "Hürriyet'in Türkiye'nin en iyi 10 kahvaltı mekanından biri" yazıyordu.

Oysa kahvaltı fazlasıyla sıradandı.

Hafta sonu da Hürriyet'te. Türkiye'nin en iyi dönercilerinin listesi yer almıştı. Listede İstanbul beş, Ankara ve Erzurum birer mekanla yer almıştı.

Malum kör fili tuttuğu yerden tarif edermiş.

Ankara'dan listeye giren dönerci, adı lezzetinden önde bir yer. Marka olmuş, fiyat katlamış ama içi boş.

Seçici kurulda Ankara'dan Erdal İpekeşen dostum da var.

Sanırım sevgili Erdal İpekeşen, "Özler Döner"de, Cebeci'deki Kebap 9'da döner yememiş. Kendisini buradan davet ediyorum. Hadi gidip döner yiyelim.

BOŞVERSENE

Nobel'li yazar Orhan Pamuk, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanması nedeniyle üzgün ve kızgın olduğunu söylemiş.

Söylediği değerli şeyleri, bu kadar değersizleştiren başka bir ağız var mıdır bilemiyorum.

Ne kadar önemli şeyler söylerse söylesin, kendi ülkesinde bu kadar etkisiz başka Nobel'li edebiyatçı var mıdır bilemiyorum.

AKLIMDA KALAN

Aldatılan kadının intikam yolu:Duman grubunun solisti Kaan Tangöze'nin karısını aldattığını cümle alem öğrendi. Adam sokak ortasında sevgilisinin dudaklarına yapışmış! Saklamaya, gizlemeye gerek duymadan. İkinci kadının tavrı da, adamın evli oluşunu pek umursuyor görünmüyor. Şimdilerde yaptığımız yanlışlarda pek bir rahat olup çıktık. Utanma, çekinme gibi duyguları bir yerlerde unuttuk. İşin aslı, kim kimi aldatıyorsa durum üç kişi ve çocukları dışında kimseyi ilgilendirmiyor. Sadece. Bu olayın medyada yer alışından bir iki gün sonra, esas kadın Seçkin Piriler'in kocasıyla mutlu aile pozu vermesi hoştu. İkinci kadından bundan daha iyi intikam alınmazdı sanırım. Yeni dünya, yeni ilişki biçimleri böyle.