Evet, sosyal medya uzun süredir insanların, işverenlerin,
kurumların ve devletlerin özel istihbarat alanı olarak
kullanılıyor.
Arkadaş grubundan birinin dedikodusunu yapmak için de, "nerede,
hangi saatte ne yaptı, çevresi kimlerden oluşuyor, özel hayatı
nasıl?" gibi pek çok soruya cevap bulabilmek için de, işe
alacağınız birinin dünyasına ilişkin ipuçları elde etmek için de,
devlete bağlılığını "ölçümlemek" için de oldukça elverişli
malzemeler sunan bir mecra artık Twitter, Facebook, Instagram gibi
sosyal medya dünyası.
"Stalker" diye bir insan türü var mesela. Sosyal medya üzerinden
sürekli başkalarının hesaplarını didikleyen.
İnsanların paylaşımları üzerinden etiketlenmesi, kategorize
edilmesi, işe alınması, işten çıkarılması, dışlanması, fişlenmesi,
linç edilmesi falan alışıldık durumlar.
Buraya kadar yeni bir şey yok.
Yeni olan insanların "paylaşmadıkları" üzerinden artık bunların
yapılıyor olması.
Geçen gün Beyaz TV'de yayınlanan Söylemezsem Olmaz programında
ünlülerin sosyal medya hesapları canlı yayında tek tek
stalk'lanarak kimler Afrin Operasyonuyla ilgili paylaşım yapmamış
ona bakıldı.
Ünlülerin sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlar
elbette haber oluyor. Özellikle toplumu ilgilendiren, duyarlılık
beklentisi yüksek olaylarda ünlülerin attığı bir tweet, paylaştığı
bir fotoğraf iyi ya da kötü gündem de oluyor.
Ve fakat yapılmayan paylaşım üzerinden böyle bir şeyi ilk kez
gördüm.
Şimdi sözüm ne o kanala ne o programa.
Televizyon ekranına taşınan bu durum sosyal medyada
yaygınlaşmaya başlayan genel bir gidişatın sadece
numunesi.
Ben ortaya söyleyeceğim isteyen üstüne alınsın. Çünkü ben de
bunları söylemezsem olmaz.
"Ne kadar çok görünürsen, ne kadar çok paylaşırsan o kadar
varsın" mottosunun hakim olduğu bir çağda olabiliriz... Doğru.
"Neyi paylaşırsan sen aslında osun" algısının hücrelerimize
kadar sirayet ettiği bir algılar dünyasında yaşıyor olabiliriz...
Doğru.
"Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün" sözü artık
hiçbir şey ifade etmiyor olabilir... Bu da doğru.
Fakat bir insan sadece "sanal" bir dünyada "paylaştıkları"ndan
mı ibarettir?
Twitter'dan bir olayla ilgili iki tweet atmayınca o olayla
ilgili düşünmediğin, üzülmediğin, sevinmediğin, öfkelenmediğin,
hiçbir şekilde gündemine girmediği anlamına mı geliyor?
Sosyal medyada paylaşılmayan dua semada asılı mı kalıyor? Nedir
yani?
"Vatan, millet, Sakarya..." paylaşımı yapmadığın sürece vatan
sever sayılmıyor musun mesela?
Birine oturduğun yerden "hımm bunu niye paylaşmadın bakimm,
demek ki sen...." diyerek parmak sallamak çok konforlu olsa
gerek!
Bir kelam, bir fiil, bir duygu, bir düşünce sosyal mecradan
paylaşılmadığı sürece yok mu aslında?
Görünen o ki yok!
Bu durumda sosyal medya hesabı olmayan arkadaşların şimdiden
ruhuna Fatiha. Aslında onlar zaten yoklar!!!
Bir paylaşım üzerinden yapılan bütüncül bir konumlandırmayı
anlamak bir nebze mümkün ama paylaşılmayanlar üzerinden bir insanı
konumlandırmak hangi akla hizmet anlamak mümkün değil.
Hele bunu bir ayrıştırmanın aracı yapmak daha da vahim.
Üstelik gördüklerimizin gerçekliğinden ne kadar eminiz ki
görmediklerimiz üzerinden ahkam kesiyoruz?
Özellikle milli ve manevi değerlerimize dokunan birçok olayın
sosyal medya paylaşımları üzerinden birileri tarafından nasıl ranta
çevirilmeye çalışıldığına hepimiz şahitlik ediyoruz.
Sadece klavye başından sallayarak kendine bazı kesimlerde yer
edinen, çevre edinen, kariyer edinen insanlarla dolu etrafımız.
Misal 15 Temmuz'la ilgili ne kadar çok paylaşım yaparsan o kadar
darbe karşıtısın! Böyle bir kriter olabilir mi? Oluyor valla...
Daha geçenlerde bir inşaat firmasının basın açıklamasında
kendisine "FETÖ'yle mücadeleyi ve 15 Temmuz'u" nasıl kalkan
yaptığını gördük.
Vallahi içim acıdı...
Şirazesinden çıkmış bir algılar dünyasında bazı değerlerin bu
kadar rahat suistimal edilebiliyor olması dönüp dolaşıp yine aynı
noktaya "neyi ne kadar gösterirsen aslında osun" yanılgısına
geliyor.
Ne yazık ki gerçekliğin bir önemi yok... Gerçek
"paylaştığın"dır! Ve tabi bu gidişle paylaşmadığın... Artık her
neyse...
Sakın yanlış anlaşılmasın. Bu yazının amacı kendisinden bir
şehidin ardından duyarlılık beklenen, milli meselelerde duruşunu
göstermesi beklenen ve beklentiye cevap vermemiş ünlüleri savunmak
falan değil.
Zaten Alaska'yı görüp Afrin'i görmeyenin neyini
savunacaksın!
Mesele çok daha derin, çok daha sorunlu.
Sanalla gerçeğin iç içe geçtiği bir dünyada gördüklerimizle
yargılamak, hesap sormak kesmiyor artık bizi. Gösterilenle
yetinmiyoruz, görmediklerimizin hesabını sormaya varan bir
çılgınlık içerisinde hızla savruluyoruz.
Farkında mısınız?
twitter.com/Htckubra
Facebook Hatice
Kübra