Başörtülü yazarların en büyük sorunu

Başörtülü yazarların en büyük sorunu

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Başörtülü yazarlar meselesini uzun zamandır yazmayı istiyordum. Fakat kadın meselesine girmek pek akıl kârı değil diye de bu meseleden hep uzak durmaya çalıştım.

Gelgelelim bu uzak durma çabam,  başörtülü kadın yazarın birbirlerini yanlış anlayarak yaptıkları polemiği okuyunca  son buldu.  'Artık şu meseleye bir el atmanın vakti geldi' dedim kendi kendime.

Siz de farkında mısınız? Medyada genel olarak kadın yazarlarda, özel olarak da başörtülü yazarlarda ciddi anlamda bir dünya görüşü eksikliği var. Kadın gazeteciler gerçekten ne diyorlar diye merak edip okuyanınız var mı? Hani 'light bir yazı okuyayım, keyfim yerine gelsin' deyip bazı hanımefendileri okuyan arkadaşlar vardır elbette. Fakat yorumunu, bakış açısını merak edip okuduğunuz kadın yazar sayısı bir iki kişiyi geçiyor mu?

Tamam, buna 'normal' diyebilirsiniz. Ama ben genel olarak yazı yazan kişinin, kadın ya da erkek, bir fikrinin olmasını savunanlardanım.

Hem yazar, hem de başörtülü olunca 'eh, artık bu kişinin bir dünya görüşü vardır' dememek için herhalde deli olmamız gerekiyor, değil mi?

Ne yazık ki birçoğunda yok.  Başörtülüler ama başörtüleriyle irtibatlı bir dünya görüşleri yok.  

Başörtülü yazarların  Türkiye’nin meselelerini ele alış biçimlerini, olaylara yaklaşımlarını gördükçe, şaşkınlığım hergün biraz daha artıyor.

Bir bakıyorsunuz biri yazdığı  gazetenin yayın politikasıyla da uyumlu bir şekilde  zorunlu din dersinin kaldırılmasını  savunuyor, bir diğeri feminizmin bayraktarlığını kimseye bırakmıyor. Ya da bir çok önemli meseleyi es geçiyorlar.

Bir diğer kıdemli başörtülü gazeteci-siyasetçi arkadaşımız ise sektörde kadın kontenjanını artırmayı kendisine bir 'dünya görüşü' yapmış neredeyse. Onun için en önemli konu sektörde kaç kadın gazeteci daha 'iyi noktaya' geldi.  Kadın dayanışması meselesi.

Ben gerçekten anlamıyorum. Sorun bende mi acaba?  Yanlış bir beklenti içerisinde miyim? 'Başörtülü yazar' denince sizce de en baştan itibaren bir deoloji, bir fikir, bir görüş söz konusu değil midir? Başörtülü gazeteciler de diğer meslektaşları gibi meselelere salt moda liberal değerler çerçevesinden mi yaklaşmalı? 

Bu pencereden bakan bir çok kadın yazar zaten var. Peki nedir sizi onlardan ayıran? Bu soruyu sormaya hakkımız yok mu?

Başörtülü kadın yazarlara sesleniyorum.  Siz başörtüsü takarak ‘Ben bu ülkedeki herşeyi kendime mesele olarak görüyorum’ demiyor musunuz?  Başörtülü yazar olarak  ‘Bu ülkede her geçen gün daha da kötüleşen müzik tercihi benim meselem. Yaklaşık 20 yıldır bizim oy verdiğimiz kadroların yönettiği şehirlerin mimarisinin geldiği nokta benim meselem. Türkiye’nin geleceğini etkileyen eğitim sistemindeki yozlaşma benim meselem. İçinde yaşadığımız mahallenin azgelişmişliği  benim meselem’ demiyor musunuz?  Yoksa başörtüsünü ben mi gözümde büyütüyorum?

Bu arkadaşların yazılarına baktığımda neleri kendilerine dert edindiklerini anlamıyorum. Tek gördüğüm, son dönemde medyada genel geçer kural olan ‘o da olur bu da olurculuğu’  bu arkadaşların da canı gönülden benimsemiş olduklarıdır. 

Tam da bu nedenle başörtülü yazarlarımız çalıştıkları gazetelerde 'temsilci' kadrosunda görünmekten ya da çıkarıldıkları TV programlarında 'ilginç figür' olmaktan öteye gidemiyorlar.

Meselelere yaklaşımlarında farklı, sahici, esaslı olmayı ön plana almadıkları için  hiç kimse söylediklerine bir değer atfetmiyor.

Bu kadar büyük bir genelleme yaparak haksızlık mı  ediyorum?  Yok canım, her şey ortada, iftira atmıyorum ki. Yazılar ortada, arşive girip okuyun, bakın bakalım kaç  dişe dokunur yazı bulacaksınız?

Peki böyle mi olmalı? Elbette hayır. Niyetim zaten bu arkadaşları küçük düşürmek, yok saymak, pasifize etmek değil, bu niyetle yazmıyorum.  Ayna tutarak, içinde bulundukları tuhaf durumun farkına varmalarına yardım etmek istiyorum sadece.

Sizce ümit var mı?