Geçen hafta Londra’daydım. Aslında bugün size İngiliz medyasına
dair gözlemlerimi aktarma niyetindeydim. Fakat medyada aydın
kesiminin entelektüel sefaletine örnek teşkil edecek büyük bir
tartışma yaşanıyor. ‘Türbanlı artist’ polemiğinden
bahsediyorum.
Açıkçası, bu konu, İngiliz medyasının içler acısı durumundan
daha çekici.
Önce, tartışmayı özetleyeyim:
Hürriyet’in magazin eki Kelebek yazarı Tuna Kiremitçi
“Dizilerde niçin türbanlı yok?” şeklinde bir soru
atmış ortaya.
Başörtülü başka bir magazin yazarı da “Reytingimiz yok
abi’ diyerek konuyu başka bir boyuta taşımış.
Bu tartışmaya Ertuğtul Özkök de dalınca mesele iyice karman
çorman bir hal aldı.
Ardından, muhafazakar mahallenin birçok önemli kalemi de
meseleye dahil oldu. İşin tuhaf tarafı, dahil olanların önemli bir
kısmı, mevzuyu Tuna Kiremitçi- Ertuğrul Özkök ikilisinin baktığı
zaviyeden ele aldılar.
Benim dikkatimi en çok Star yazarı Fehmi Koru’nun sorduğu
sorular çekti.
Tuna Kiremitçi’nin sorusu Fehmi Koru’nun elinde daha da dallanıp
budaklandı.
Fehmi bey soruyor: “Bırakın dizilerde başörtülü yazarı
niçin dindar karakterler yok?”
Bu soru size de acayip geliyor mu yoksa bende mi bir tuhaflık
var?
Böyle bir tartışmada yıllarını bu mahallede, bu düşünce sistemi
içerisinde geçirmiş birinin meseleyi bu şekilde ele alması
gerçekten tuhaf bir durum.
Evvela, konuya Tuna Kiremitçi’yle aynı zaviyeden bakan
muhafazakar arkadaşlara bir sorum olacak:
Hadi diyelim Ertuğrul Özkök’ün temsil ettiği medyanın,
başörtüsüyle bir doku uyuşmazlığı var ve bu nedenle yakınlarında
bir başörtülü istemiyorlar.
Peki ya muhafazakar arkadaşların yönettiği kanallarda niçin
yok?
‘Dindar’, namazında niyazında, eşi başörtülü
birçok arkadaşın yönettiği TV kanalı var. Peki siz bu kanalların
herhangi birinde Fehmi Koru’nun ve bu tartışmaya o pencereden
bakanların kafasına takılan sorulardan muaf bir tablo görüyor
musunuz?
Mesela başörtüsü bu kadar önemli bir sembol ise niçin başörtülü
bir haber spikeri yok?
Artık neredeyse medyanın yarısı 'dindarların'
elinde.
Haksız mıyım? Bu soruların muhatabı yalnızca Ertuğrul Özkök
mü?
Hadi diyelim başörtülü eleman bulmak zor. Peki bu arkadaşların
yönettiği, söz sahibi olduğu kanallarda niçin yüz ağartıcı bir
dindar karakterine rastlamıyoruz? Bırakın başörtülüleri oynatmayı
böyle bir figürü katabilecekleri tek dizleri var mı? Siz bu
kanallarda böyle bir çaba görüyor musunuz? Böyle bir amaç. Veyahut
bu tür bir hassasiyet?
Fakat tüm bu tabloya rağmen bu tartışmaya buradan bakanlardan
değilim.
Sakın yanlış anlaşılmasın. Başörtüsünün her yerde olmasını
savunanlardan da değilim. Başörtülü artist, başörtülü spiker,
başörtülü şarkıcı, başörtülü sporcu hayali kuranlardan hiç değilim.
Yukarıdaki soruları sadece tuhaflığı göresiniz diye sıraladım.
Gelelim ana fikre.
Birkaç gün bekledim. Başörtülü artist arzusuyla yanıp tutuşan bu
arkadaşlara kim şöyle esaslı bir cevap verecek diye. Fakat
okuduklarımda böyle bir cevaba rastlamadım. Siz gördünüz mü?
Birinin çıkıp “Ey millet ne zırvalıyorsunuz
başörtülülerin dizilerde ne işi var saçmalamayın.” Dahası
“Ortada başörtülülerin izleyeceği kalitede diziler var mı
ki o dizilerde başörtülüler niye yok sorusunu soralım.”
Demesini bekledim.
Baktım kimse demiyor o nedenle ben diyorum.
Çünkü başörtüsü bir aksesuar değil bir yaşam tarzıdır. Başörtüsü
takanlar bir hayat tarzı tercihinde bulunmuşlardır.
“Hem başörtüsü takarım hem de her tür yaşam alanında
bulunmaktan geri durmam” demek, başörtüsünün ruhuna ters
değil midir? Başörtülü biri “Ben kendimi bazı mesleklerden,
bazı ortamlardan, bazı insani ilişkilerden, bazı keyiflerden, bazı
eğlencelerden, bazı tutumlardan beri tutmak için bu şekilde
giyiniyorum” demiş olmuyor mu? Toplum böyle algılamıyor
mu? Başörtüsü takanlar Allah’la, dinle kurdukları ilişkiye
insanları şahit tutarak dindarlıklarını hayatlarında her şeyin
önüne koymuş olmuyorlar mı? Böyle bir algıyı rağmen günümüz
dizilerine başörtülü fügüler koyarsanız yadırganmaz mı?
Yadırgadığı için de reyting vermiyor.
Başörtüsünün yerini bulması, onu, ruhuna aykırı düzlemlerde
sergilemek olmasa gerek.
Diyelim, Özkök’ün orta yaş sendromu var. Peki ya muhafazakar
erkeklerin derdi ne?
Sanırım muhafazakar erkek yazarlar kendi hayatlarında
yöneldikleri liberalleşmenin, başörtülü kadınlarda da
yaygınlaşmasını istiyorlar. Belki de ‘dünya
nimetlerinden’ faydalanma konusunda çok yol kat ettikleri
için bir vicdan azabı çekiyorlardır. Ne dersiniz?
Başörtülü kadınlara çizilen profil bundan 10 yıl önceki haliyle
de sakattı şimdiki haliyle de. Başörtülüler bir uçtan diğerine
kaçmadan da şık, saygın, nezih, sosyal, taassuptan uzak, ağırbaşlı
bir hayat sürebilirler.
Böyle bir hayat sürmek için liberalleşmeye gerek yok ki.
Kimliği, kişiliği, kaliteyi, önceliklerini koruyarak
normalleşsinler yeter.
Halkın başörtüsüne verdiği değer başörtüsünü takanların verdiği
değerden daha fazla. Sizin de dikkatinizi çekiyor mu?