Son genel seçimlerde bazı başörtülü arkadaşların öncülük ettiği
“Başörtülü aday yoksa oy da yok” kampanyası
yeniden hareketlenmek üzere.
Bu sefer, daha önce böyle bir kampanyaya karşı olduğunu söyleyen
Ali Bulaç başlatmış.
Başörtülülerin seçilme hakkını savunmayı, bunun için verilen çabayı
anlarım. Çünkü gerçekten çok sıkıntıya maruz kaldılar. Hayatları
çekilmez kılındı. Memleketlerini terk ettiler. Aileleri ile araları
açıldı. Dışlandılar, ötekileştirildiler.
Siyasi kariyerini başörtüsü sorunu gibi meselelerin yarattığı
toplumsal mazlumiyete borçlu olan bir siyasi partinin, bu sorunu
çözmemesini ben de anlamıyorum.
Bu konuda her türlü mücadelenin bir haklılık payı var.
Fakat iş “Başörtülü aday yoksa oy da yok” türü
bir ‘rest’e vardığında insanların aklına başka
sorular gelebilir.
Sanırım “Filan iş olmazsa ben AK Parti’ye oy
vermem” diyenler, bu sloganla kendilerini tartışmalı bir
zemine çektiklerinin farkında değiller.
Nasıl mı? Anlatayım.
“Başörtülü aday yoksa oy da yok” diyenlerin,
niçin başka önemli meselelerde de oy vermeme resti çekmedikleri
sorgulanır hale gelecek.
Tekrar edeyim, mecliste başörtülü bir vekil görmek için mücadele
sürdürmek ile meseleyi rest boyutuna taşımak… İkisi çok farklı
anlamlara geliyor.
İnsanlar soracaklar: Başörtülüler için tek mesele, uğruna rest
çekilecek tek değer başörtüsü müdür?
- Mesela “Şehirlerimizi modern gecekonduya
çevirmeye son vermeyecekse AK Parti’ye oy yok”
diyebiliyorlar mı?
- AK Parti’li büyükşehir belediye başkanı İstanbul’un
silueti bozdu. “Bu sorun çözülmezse ya da İstanbul’u
modern bir köye dönüştüren Kadir Topbaş belediye başkanı olursa
artık oy yok” diyebiliyorlar mı?
- “Uludere’de 35 gencecik çocuk öldürüldü. Bu
mesele çözülmeyene kadar AK Parti’ye oy yok”
diyebiliyorlar mı?
- Deniz Feneri davası sumen altı edilerek bir camia, bir
topluluk, bu ülkenin dindar insanları büyük bir töhmet altında
bırakıldı. “Deniz Feneri davası berrak bir şekilde çözülene
kadar oy yok” diyorlar mı?
- Yolsuzluk, siyasetin alamet-i farikası
oldu. “Dindarlıkları siyasetin sermayesi olmuş bu
insanlar yolsuzluğu tamamen ortadan kaldırana kadar oy
yok” diyorlar mı?
- AK Parti’nin esaslı bir kültür projesi yok.
“Toplumsal bilincini yükseltmeye katkı sağlayacak bir
kültür politikası oluşturana kadar AK Parti’ye oy yok”
diyorlar mı?
- Yargı eliyle yüzlerce insana zulüm edildi.
“Haksız bir şekilde içeride tutulan insanların hakkı teslim
edilene kadar AK Parti’ye oy yok” diyorlar mı?
- Eğitimdeki tablo ortada. 10 yıldır bu soruna kalıcı bir
çözüm getirecek dirayeti de vizyonu da ortaya koyamadılar.
“Eğitim sorununa kalıcı bir çözüm getirene kadar AK
Parti’ye oy yok” diyorlar mı?
- İktidar olmadan önce dış politikada esas olanın
dürüstlük, vicdan, ahlak olduğunu düşünüyorduk. Fakat son
zamanlarda dış politika denince aklımıza çıkar, kibir, bölgesel
liderlik hesapları geliyor. “AK Parti dış politikada ahlaki
temeli esas alana kadar oy yok” diyorlar mı?
Bütün bunlar duruyorken bazı aydın, yazar ve gazetecilerin
hükümete restlerini başörtüsü üzerinden çekmeleri, başörtüsünü ve
onun temsil ettiği değerleri geriletmez mi?
Yukarıda saydığım hangi madde başörtülü birinin vekil olmasından
daha önemsiz?
Zaten “başörtülü” demek, dünya görüşünü bir
siyasi kimlik haline getirdiği için yukarıdaki sorunları da dert
edinen kişi demek değil midir?
Bence başörtüsüne yüklenen anlamı yeniden konuşmak lazım.
Başörtüsüne bir kimlik, bir tutum, bir tavır, bir dünya görüşü
belirtisi olarak mı bakacağız, yoksa kişisel bir tercih, bir
aksesuar olarak mı? Hangisi?
Önce bu netleşmeli.
Başörtüsü takanlar bunu bir tutum, bir tavır, bir dünya görüşü
olarak görüyorlarsa; taşıdıkları dünya görüşü yukarıda saydığım
hangi meseleyi başörtüsünden daha kıymetsiz görüyor?
Hem mecliste hem medyada, hem siyasette sıradanlık, tavırsızlık,
kişiliksizlik, bayağılık genel geçer bir kural halini almışken;
başörtülülerin bu fotoğrafta yer alma çabalarını ve isteklerini bir
‘rest’ mertebesine vardırmaları biraz tuhaf
kaçmıyor mu?
“Siyasetteki tablonun gayri ciddiliği bizim için önemli
değil, biz de orada görünmek istiyoruz” diyorlarsa buna
diyecek sözümüz yok.
Tekrar edeyim AK Parti’nin bugüne kadar bu sorunu çözmesi
gerekiyordu. Fakat çözmedi.
Ama sadece bunu değil, kendisinden beklediğimiz daha onlarca
çözümü de sunamadı.
Diğerlerini görmezden gelip sadece başörtüsü üzerinden rest
çekmek bence başörtüsüne yüklenen anlama vurulmuş büyük
darbedir.
Öte taraftan AK Parti’yi Uludere meselesinde, dış politikada,
ekonomide, eğitimde, kültürde ve daha birçok icraatına rağmen
destekleyen arkadaşların bir tek başörtüsü meselesindeki tutumunu
samimi bulmamaları da ayrıca ilginç.
Siyasetin içinde bulunduğu bu bayağı fotoğrafta bir başörtülünün
olması, siyaseti değerli yapmaz, başörtülüyü değersizleştirir.
Umarım ne demek istediğimi anlatabildim. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın