Başkası güçlü olduğu için değil, siz zayıf olduğunuz için...

Başkası güçlü olduğu için değil, siz zayıf olduğunuz için...

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com

Evde. Sobanın yanında. Yoksa şömine mi demeli? Ya da bahçeye bakan pencerenin önünde. Dizinizde battaniye. Etrafınızda sizi dinleme rolüne zorlanan aile efradına anlatsanız. Anlaşılabilir.

"Ben bir zamanlar..."la başlayan. Geçmişte yaşadıklarınızdan giderek politikayı, dünyayı tanımlayan cümleleri ulu orta anlatmaya başlamanız. Anlaşılamaz.

Derya Sazak ve Enis Berberoğlu'ndan söz ediyorum. Keşke eski yayın yönetmenlerini toplumdan tecrit eden bir mekanizma kurulsa.

Mesela Derya Sazak. Bir dönemin saygı uyandıran gazetecisi. Şimdi. Eski patronunu yerlere vuran bir mahalle dedikoducusuna dönüşüverdi. Ne o susuyor, ne de ona vuranlar.

Mesela Enis Berberoğlu. Gün geçmiyor ki yayın yönetmeni olduğu Hürriyet'in içinde geçmediği cümleler kurmasın.

Köşe komşum Hadi Özışık gibi sert girmek istemem konuya.

Enis'in en iyi hali sanırım en az konuştuğu haliydi.

Bir partinin genel başkan yardımcısı olması sıfatı, ona kendi geçmişinin dedikodusunu yapmaktan öte, politik meselelere odaklanması görevini vermez mi?

İçinde "Aydın Doğan" geçen cümleler kurmak yerine, "tutuklu gazeteciler" geçen cümleler kurması akıllıca olmaz mı?

Bu arkadaşların unuttukları şeyler var;

Bir, çıktığın kapıyı hızla çarpmayacaksın, hayat tuhaf, yeniden açmak zorunda kalabilirsin.

İki, dedikodu kadın için bir aksesuar olabilir ama erkek için acıklı bir haldir.

Üç, geçmişin simsarlığını yapan, bugün ne kadar zavallı olunduğunu kanıtlar.

Dört, atalarımız der ki (genelde doğru der), ekmek yediğin kapıya pislemeyeceksin.

Beş, bu kadar çene ishali salgını günlerde susmak halâ en önemli erdemdir.

Altı, geçmişi kaşımaya başlarsan, hiç unutma düşmanların dostlarından daha çoktur. Uyuyan düşmanları uyandırmaya da başlarsın.

Yedi, herkesin geçmişi kendi kamburudur. Onu taşımayı öğren ki insanlar sana özürlü muamelesi yapmasın.

Sekiz, kimse yaşadıklarından başkasını suçlayan insana iyi gözle bakmaz.

Dokuz, şimdi şikâyet ettiğin geçmiş meselelerin, bugünkü seni yaratan şeylerdir. Onlar kötüyse, emin ol sen de iyi değilsin.

Ve. İnsan başkası güçlü olduğu için değil, kendisi zayıf olduğu için kaybeder.

İKİ ÖLÜM, İKİ DÜŞÜNCE...

Zeki Alasya'nın ölümüne en güzel cümleyi Ayşen Gruda söyledi: "Zeki'nin ölümüyle bugün her evden bir cenaze çıktı..." Bitti.

Ve Metin Akpınar'ın acısına baktıkça, aklımdan geçen "iki her zaman birden iyidir" düşüncesi. Hayatımızda bizi biz yapan başka biridir. O yoksa anlam da biter...

Kenan Evren'e gelince. Onunla ilgili olumsuz konuşma hakkı, sadece 12 Eylül 1980'de de onunla ilgili olumsuz düşünenlere aittir. Bitti.

AKLIMDA KALAN

Eşek sütünün yararları: Gazetede okudum. Eşek sütü satışa çıkıyormuş. Dünyalar benim oldu, sevincim o kadar. Eşek çiftliği kurulmuş. Bir eşekten, günde bir litre süt. Uzun uzun yararları sıralanıyor. Kanserden gençliğe. İçer miyim? İçmem. Beslenme konusunda tutucuyum. Peki sevincim neden büyük? Çünkü eşek sütünün gazetede sıralanmayan bir yararı daha var: Artık eşekler ölüme terk edilmeyecek, kıymete binecek. Yaşasın eşekler! Elbette dört ayaklı, uzun kulaklı olanlar...