Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un
tutuklanması ilginç bir tabloyu ortaya çıkardı.
Bu tabloya en ilginç yorum ise eski istihbaratçı Mahir
Kaynak’tan geldi.
Mahir Kaynak’ın yorumuna geçmeden önce ortaya çıkan resme
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Biliyorsunuz, İlker Başbuğ ‘hükümeti yıkmak için
internet siteleri kurdurmak ve kara propaganda yaptırmak’
suçlamasıyla tutuklandı.
İlker Başbuğ’un bu suçlamayla tutuklanmış olması en çok hükümet
kanadını, yani olayın asıl mağdurunu mutlu etmeliydi ama öyle
olmadı.
Verilen demeçlere bakılırsa hükümet kanadı İlker Başbuğ’un
tutuklanmasından pek hoşnut değil. Hatta rahatsız.
Nasıl hoşnut olsun ki? Tüm bu iddialar orta yerdeyken Başbuğ’u
önce Kara Kuvvetleri Komutanı, sonra da Genel Kurmay
Başkanı olarak atayan ve beraberce ülkenin önemli meselelerini
konuşan, karar alan AK Parti hükümetiydi.
Fakat asıl mağdur konumundaki AK Parti İlker Başbuğ'un
tutuklanmasına olumsuz bakıyorken, meseleyle direkt ilgisi olmayan
bir kesim ise tutuklama üzerinden demokrasi zaferi ilan ediyor.
İşte bu bana pek mantıklı gelmiyor.
Daha da tuhafı, Başbuğ’un tutuklanmasına en çok heyecan
duyanlar, asıl mağdur pozisyonundaki AK Parti ile arası açık olan
yazarlar.
Sakın hemen komplo teorisi ürettiğim hissine kapılmayın.
Birazdan dikkatinizi çekeceğim resmi gördüğünüzde eminim siz de en
az benim kadar şaşıracaksınız.
Bu tutuklamaya en çok sevinenlerin son zamanlarda hükümetle
ciddi kavgaya giren yazarlar ve gazeteler olması, dikkat çekmeyecek
türden bir durum değil.
Bu gazetecilerin bir kısmı ‘yargı kararı’ ile
tutuklanan gazeteciler nedeniyle hükümete kızgınlar. Mesela Ahmet
Şık- Nedim Şener olayı ve KCK operasyonlarında gözaltına alınan
gazetecilere veyahut Aziz Yıldırım’a yöneltilen
‘terör örgütü’ yöneticisi suçlamasından ve bu
kişilerin tutuklu yargılanmalarından fena halde rahatsız olanlar,
Başbuğ’a ‘terörist’ denilmesi ve tutuklanması
dolayısıyla sevinç gösterisinde bulunuyorlar.
Bahsettiğim çarpık duruma birkaç örnek vereyim.
Mesela Ahmet Altan, Hasan Cemal, Soli Özel, Gülay Göktürk,
Mehmet Altan gibi bazi yazarlar ve son zamanlarda hükümete ağır
eleştirler getiren Taraf’ın iki kamuflajlı yazarı ve Taraf,
Zaman, Bugün gazetesi Başbuğ’un tutuklanmasından duydukları
heyecanı gizlemiyorlar.
Görünen gerekçe ‘demokrasi zaferi’ ve
‘vesayet rejiminin bitişi’.
Tamam, hu arkadaşların sevinmesinde bir bit yeniği aramam size
komplo teorisi gibi gelebilir ama Başbuğ’un yaptıklarının
asıl mağduru olan hükümetin hoşnutsuzluğu sizi bilemem ama beni
fena halde işkillendiriyor.
Bu arkadaşları bu kadar heyecanlandıranın aslında ne
olduğunu da gerçekten anlamıyorum.
Nasıl bir hesap, nasıl bir niyet, nasıl bir gelecek tasavvuru
var onu da bilmiyorum.
İş bununla da kalmıyor. hükümete meydan okuyup artık oy
vermeyeceğini ilan eden gazeteciler Başbuğ’un tutuklanmasından
keyif alıyorken, hükümete yakın isimlerden Akif Beki Cumartesi
Radikal’de yayınlanan yazısında hükümet üzerinden girilen bir
hesaplaşma ihtimaline vurgu yapıyor. Beki 'öç'
alma duygusuyla hareket edenlerin varlığına dikkat çekiyor.
Hadi gel de bu işin içinde bir bit yeniği arama.
İşte kendi kendime ‘ne oluyor’ diye sorarken,
Star yazarı eski istihbaratçı Mahir Kaynak’ın Başbuğ’un
tutuklanmasıyla ilgili yorumunu okudum.
Bakın olup bitene Mahir Kaynak ne diyor: "Ortadoğu’nun,
Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın bu kadar karışık olduğu bir dönemde
askerle hükümetin uyumundan rahatsız olan iç ve dış bir çevre
yargı üzerinden hükümeti sıkıntıya sokmak
istiyor."
Hükümetin askerle uyumu iyi bir şey midir yoksa kötü bir şey
midir onu bilemem. Bahsedilen bu kargaşada hükümet nerede, asker
nerede duruyor onu da bilmiyorum.
Fakat bu tutuklama karşısında asıl mağdurdan daha fazla
sevinenlerin durumu, kimliği, olaylara yaklaşımları ve içine
girdikleri çifte standartlı tutum beni fazlasıyla rahatsız
ediyor..
Yoksa İlker Başbuğ’un tutuklanmasına ağıt yakacak değilim. Böyle
sembolik işlerden kendilerine mutluluk, başarı, sevinç çıkaran
izleyici konumundakilerin zekadan yoksun, sefil ruhlu insanlar
olduğunu düşünüyorum.
www.twitter.com/acikcenk