Başbakan'dan korkan köşe yazarları

Başbakan'dan korkan köşe yazarları

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Taraf gazetesi yayın yönetmeni Ahmet Altan geçtiğimiz günlerde 'köşe yazarlarının ruhuna sinen korkuyu' kaleme aldı. 

Ahmet Altan, Türkiye’de son zamanlarda gazeteciler arasında moda olan ‘sıra bende mi?’ korkusu üzerine esaslı şeyler söylüyor, okunmaya değer.

Ahmet Altan’a göre köşe yazarlarının Başbakan Erdoğan’dan korkması ‘ayıp ve yadırganacak’  bir durum. Fakat Altan yazıda meselenin diğer bir ayağını, yani patron katkısını eksik bırakmış.

Evet köşe yazarların büyük bir kısmı Başbakan Erdoğan’dan ciddi anlamda korkuyor. Bu apaçık ortada. Fakat bu korkunun asıl kaynağı medya patronlarının hükümet karşısındaki zayıf durumu. Bunu da göz ardı etmemek gerek.

Türkiye’de medyayla ilgilenen sermayedarların tek işleri Ahmet Altan’nınki gibi gazetecilik değil. Birçok medya patronunun hem basın sektörü dışında başka büyük işleri, hem de yıllardır ellerindeki güçle kazandıkları hukuksuz imtiyazları var.

Şimdi bu imtiyazları kaybetmek istemeyen medya patronları hükümetle sorun istemiyor. Dolayısıyla, hükümetle ilişkisini bozacak yazılara müsaade etmiyor.

Patronlarının bu yumuşak karınları  köşe yazarlarının korkularında  bir etken. Bir diğer etken de tabii köşe yazarlarının kendi içler acısı durumları. Ahmet Altan’ın dediği gibi ‘görüşü olmadan yazarlık yapanların’ yoğun olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Köşe yazarları ne yazık ki tuttukları köşeleri statü için basamak olarak kullanıyorlar. Köşelerini kaybettikleri anda sadece işsiz ve parasız değil, aynı zamanda  kaptıkları köşeyle toplumda elde ettikleri statülerini de kaybetmiş bulacaklar.

Şimdi patronunun hassas ilişkilerine çomak sokarak kaptığı köşeyi ve  o köşeyle elde ettiği statüyü kaybetmek istemeyen köşe yazarı ne yapar ? Başbakan’dan korkmaz mı?  Köşe gittiğinde  gördüğü kabul, yani ‘adamlığı’da gitmiş olacak! Genel olarak Türkiye’de, özellikle de medya sektöründe insanlar enerjilerini  iyi işler yapmaya değil, oturdukları koltukları korumaya harcıyorlar. Amaç koltuğu korumak olunca siz de olsanız korkmaz mısınız? 

Peki köşe yazarları arasında bu korkuyu yaşayanlar sadece bütün ekmeğini bu işten çıkaranlar mı? Elbette hayır. Ekmek endişesiyle korkanları ayıplamam zaten. Fakat büyük çoğunluğu bundan sonra hiç çalışmasa bile rahatça geçinebilecek durumda olanlar da bu korkuyu yaşıyor. Tuhaf olan bu. 

Köşe yazarları böyle de, Başbakan Erdoğan bu konuda sütten çıkmış ak kaşık mı? Ne yazık ki bu soruya evet diyecek durumda değiliz.

Başbakan Erdoğan medyanın bu zayıf ve zavallı halini kendi lehine kullanmaktan keyif alıyor. Başbakan kendisi hakkındaki sadece düşmanca ve kötü niyetle eleştiri yapanları değil,  yapıcı eleştiri yönelten, yazan köşe yazarlarına da anında ambargo uyguluyor. Uçağa davet etmiyor, davetlerde karşılaştığında ilgisini esirgiyor, kendi çevresinden uzak tutulmasını sağlıyor. 

Bu duruma düşen yazarlara  karşı ayrıca fanatik yandaşlar tarafından da linç kampanyası başlatıldığına şahit oluyoruz.

Bütün bu tehlikeleri göze alıp doğru bildiğini yazmaktan geri durmayacak gazeteci  de ne yazık ki yok denecek kadar az.

Çünkü devir uçağa binip resepsiyona çağrılma devri.

Fanatik yandaşların yapıcı bile olsa başbakana eleştiri yönelten yazarlara karşı açtıkları kampanyalara yakın bir örnek Star yazarı Ergun Babahan'dan geldi.

Başbakan Erdoğan eleştirisinde ölçüyü  kaçırmakla suçladığı Hasan Cemal’i Ergun Babahan bakın Cumartesi günkü yazısında hangi ‘ceza’yla uyarıyor: “Şimdi bir şey değil, Başbakan yazıyı yazan gerçekten sensin zannedip ceza kesecek, haydi aylarca daha davet yok.”  Ergun Babahan için o davetlerin önemini görüyorsunuz, değil mi? Hasan Cemal için de ne kadar önemli olduğunu bildiğinden, uyarıyı davet üzerinden yapmaktan çekinmiyor.

Medyanın hükümet karşısındaki zayıflığından yararlanan sadece Başbakan Erdoğan değil. Medyanın zayıflığı Erdoğan’ın birçok adamı tarafından da ayrı ayrı kullanılıyor.

Biliyorum, abarttığımı düşüneceksiniz  ama şahit olduğum birçok olay var. Mesela başbakanın yakınında olduğu bilinen bir isim bir medya patronuyla karşılaştığında ‘Beyefendi filandan hiç hazzetmiyor’ veyahut ‘aranızı düzeltmek istiyorsanız, filancayı kontrol etmelisiniz’ tarzı cümleleri kurmaktan imtina etmiyor.  Patrona bu tür telkinler, istenilen sonuç elde edilip beğenilmeyen sesler bastırılana dek devam ediyor.

Medyada bir şey olmak için değil, bir şey yapmak için çabalayan adamların yokluğu sektörü her geçen gün daha da itibarsız hale sokuyor.

Eh, köşe yazarların kişisel ikballerini sağlama almak için tüm sektör Başbakan Erdoğan’a feda olsun. Ne yapalım yani? Psikolojik bunalım ile yandaş olma arasında bir tercih yapmaya zorlanan arkadaşlarımızı bunalımı seçmeye mi zorlayalım?

Ben bu korkuyu duyan herkesi bir nebze olsun anlayabilirim. Fakat ‘Rızkı verenin Allah olduğuna’ inanan ve güya bir ideolojik derdi olduğunu sandığımız eski İslamcı arkadaşlar neden korkuyorlar, doğrusu onu çözebilmiş değilim.

Peki bazı köşe yazarları  Başbakan Erdoğan’dan korkuyor da, Ahmet Altan hiçbir şeyden korkmuyor mu?

Yok canım, daha neler.

Not: Kurban Bayramınızı tebrik ediyor keyifli ve huzurlu bir bayram geçirmenizi diliyorum.