Başbakan Erdoğan’ın söz ve eylemlerinin motivasyon kaynağı
sanırım en çok tartışılan konuların başında geliyor.
Aldığı her tutum,tartışmaya açtığı her konunun altında bir bit
yeniği aranıyor.
Başbakanın son 2 yılını gözden geçirin, süreç içerisinde ne
kadar farklı vurguları, çizgisi, öncelikleri olduğunu
göreceksiniz.
Bir siyasetçinin 10 yılından, 15 yılından değil, 2 yılından
bahsediyoruz.
“Tek bayrak, tek millet, tek devlet vazgeçilmezimizdir,
en büyük milliyetçi benim.” “BDP’liler
terörden ve kandan beslenen bir odak"tan, “Türkiye
için eyalet sistemi çok faydalı olur, yeni anayasa için C planımız
BDP ile yapmaktır”a varan bir çizgisi var.
Özellikle muhalefet bu hızlı değişimi "başkanlık
hesabı"na bağlıyor.
Öyle ki bu düşünce "barış süreci"nin önündeki
en büyük engel haline geldi.
Kabul etmek lazım ki Başbakan Erdoğan’da hepimizi şok edecek
türden değişimler oluyor.
Benimsediği çizgi tam olarak hedefine varmadan farklı bir
istikamete yöneliyor.
Aldığı tutumlarda kısa süre aralıklarla büyük zıtlıklar
mevcut.
Mesela BDP’liler ve Abdullah Öcalan’ı ötekileştirme, sistem
dışına atma çabası çok belirgin ve keskindi. Bu çaba ancak birkaç
yıl sürdü. Sonra siyasi partner halini aldılar.
Tek Bayrak, tek devlet, tek millet en çok yaptığı
vurguların başında geliyordu. Bu da çok uzun sürmedi.
Artık bayrağın ve ülkenin adı tartışılıyor, eyalet sistemi
övülüyor.
“Acaba ülke bölünüyor mu?” endişesi had
safhada. Ne kadar ortak değer varsa hepsi tartışma konusu.
Adından, bayrağından, ortak değerlerinden, kimliğinden,
bütünlüğünden utanç duyan bir toplum haline geldik.
İnsanlar çıldırmış gibi bizi bir arada tutan ne kadar değer
varsa tartışma konusu etmekten imtina etmiyorlar.
Ortadoğu’da ülkeler birer birer dilimlere ayrılıyor.
Böyle bir ortamda eyalet sistemini tartışmaya açmanın, telaffuz
etmenin, akıldan geçirmenin mantıklı bir izahı olmalı.
“Özgürlükler artıyor, her şeyi tartışabiliriz”
safsatasından daha mantıklı bir izah lazım.
Paralı eğitim isteyenlere 8 yıl hapis veriliyor. Adalete güven
yerlerde sürünüyor. Konuşmak ve yazmak cesaret gerektiriyor. Seçim
barajını tartışımak akla bile gelmiyor. Siyasi partilerin yapısı ve
neden olduğu zararlar ortada.
Bütün bunlar varken, bayrağı ve ülkenin adını tartışmaya açmayı,
kimlikleri ön plana çıkarmayı ve eyalet sistemini övmeyi
"özgür ortam"a, ‘güçlü devlet’
gerekliliğine bağlamak toplumla alay etmekten başka bir şey
değildir.
"Barış çabası" ülke bütünlüğünün kabusu
olmak üzere.
Sanırım dünyada ayrışarak, kavga ederek
"barışan" ilk toplum biz olacağız.
Ortada kaliteli bir "barış"a varacak ne dil,
ne zeka, ne kültür, ne de sorumluluk duygusu var.
Her şeyi bir çırpıda değersizleştiren, gözden düşüren bir çark
işliyor.
Ne tam olarak "barış"ın riski alınıyor, ne de
tam olarak “savaş” ve çatışmanın.
Peki niçin hiçbir çaba esas hedefine varmıyor?
Niçin esaslı bir bütünlük, bir millet bilinci sağlayacak rota
tutturamıyoruz?
Başbakan Erdoğan niçin bu kadar çabuk çizgi değiştiriyor?
Bu ülke için hangisi doğru?
"En büyük Milliyetçi benim" derken vurgu
yaptığı değerler mi, yoksa BDP ile anayasa yapma çabasına girmek
mi? Hangisi?
Her aldığı tutumun, söylediği sözün, başlattığı tartışmanın bu
ülkenin çivilerini oynattığını görememesi mümkün mü?
“Eyalet sistemi” dediğinde tam da bir arada
yaşamayı tartışan bir toplumun kafasında nasıl bir iz bırakacağını
göremiyor olabilir mi?
İşte bütün bu tartışmalar gelip başkanlık sitemine
bağlanıyor.
Peki bu ne kadar doğru?
Ben doğru olmasını umut ediyorum. Umarım Başbakan Erdoğan
toplumun ve ülkenin ayarını bozan bu çıkışları salt siyasi
hesaplarla yapıyordur.
Umut ediyorum tek amacı başkanlığı almaktır.
Yoksa ortaya daha vahim bir tablo çıkıyor. Adını koymakta
zorlanacağımız bir tablo.
Eğer böyle olmasaydı “Barış ve toplumsal bütünlük
sağlanana kadar başkanlık sistemini askıya aldık” diyerek
bu "isnat" boşa çıkarılırdı.
Bunu demediğine, bu restorasyon çabalarına gölge düşürülmesine
müsaade ettiğine göre, amacı budur diye düşünüyorum.
Başkanlık için yapıyorsa, bence başkanlığı verelim ve
ülkeyi kurtaralım.
Yoksa Türkiye başkanlık sistemine kurban edilecek.
Ne demişti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: Umut ediyorum bu sürecin
sonunda bütünlüğümüz ve üniter yapımız zarar görmez.
Valla ne yalan söyleyeyim, ben de umut
ediyorum.. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın