Barış olacak diye bunları konuşmayacak mıyız?

Barış olacak diye bunları konuşmayacak mıyız?

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Karadeniz’de BDP’lilere yönelik tepkiler doğrusu beni de çok rahatsız etti. “Keşke daha vakur bir tutum takınılsaydı” dedim.

Fakat başbakanın, BDP’lilerin, medyanın ve bazı AK Partililerin Sinop’taki göstericilere karşı takındıkları tavrı görünce de fena halde rahatsız oldum.

Sinopluları; şımarık, kaba, kibirli bir üslupla neredeyse vatan haini ilan edecekler.

Medya ve siyasetçiler toplumun duygu ve düşünceleri üzerinde resmen terör estiriyor. İnsanların ruhunda kopan fırtınaları anlayıp yatıştırmaya çalışacaklarına ateşe körükle gidiyorlar.

Ne demek istediğimi parça parça anlatayım.

Önce “BDP’liler bu ülkenin vekilleridir, sevmeyebilirsiniz ama saygı duymak zorundasınız. O gösterileri yapanlar CHP ve MHP’lilerdir” diyen Başbakan Erdoğan’ın ne söylediğine, ne yaptığına ve nereye geldiğine bir bakalım.

Çok değil daha birkaç ay  öncesine kadar BDP’lileri terörün meclisteki temsilcisi olarak gösteren, başbakan değil miydi?

2 ay öncesine dek Abdullah Öcalan’ı asmayı tartışmaya açarak toplumdaki milliyetçilik duygularını kim kabarttı?

Halkımıza “BDP’nin terörden beslenen siyasi organizasyon” olduğunu başbakan söylemedi mi?

Tam da Sinop’taki tavrı besleyen İdris Naim Şahin’i yaygın itirazlara rağmen kim içişleri bakanı yaptı?

Bu içişleri bakanı seçim bölgesi olan Karadeniz’e her gittiğinde BDP’liler aleyhine ağza alınmayacak hakaretlerde bulunmadı mı? O konuşmaları dinleyen insanlar, bakanı alkışlamadı mı?

Siz Başbakan Erdoğan’ın son yıllarda tek bir kere bile “BDP’lileri sevmeyebilirsiniz ama saygı duymalısınız” dediğini duydunuz mu?

Hem bunları söyleyip, bu minval üzere siyaset yapıp hem de devletin saçma sapan ihmalleri, tutumu ve yanlışları yüzünden gencecik çocuklarını, kardeşlerini, eşlerini, komşularını teröre kurban veren insanların duygularını aşağılamak, görmezden gelmek, ihanetle suçlamak olacak iş midir?

Bu insanların MHP’li veyahut CHP’li olması Başbakan Erdoğan’ın vicdanını rahatlatıyor mu? Sorumluluktan kurtarıyor mu?

BDP’lileri önce “PKK’nın meclisteki kolu” olarak tanıtıp, benimsetip sonra da toplumdan bunlara saygı duymasını istemek nasıl bir siyasetin ürünüdür?

Toplumun duygularını kabartıp sonra da bu insanlara ‘provokatör’ demek “usta” bir siyasetçiye yakışır mı?

Başbakanın durumu böyle. Ya BDP’lilerin?

Bakar mısınız gösterilen tepkiye verdikleri şımarık, kaba, hesapsız ve anlayışsız cevaba?

BDP bugüne dek Türkiye’de Kürtlerden başka insanların da yaşadığını ne zaman aklına getirdi?

BDP bu ülkenin ortak değerlerine bırakın sahip çıkmayı ne zaman saygı duyduğunu gösterdi?

Bir PKK’lıya gösterdikleri yakınlığın yarısını bir asker öldüğünde gösterdiler mi? Toplumun hassasiyetlerini zerre kadar dikkate aldıkları tek bir gün oldu mu?

Bir BDP’li vekilin kongrede “Türk bayrağına saygı gösterdi” diye gazetelerde haber olması utanılacak bir tablo değil mi? “Saygı duyulacak vekillerin” Türk bayrağına saygı göstermesi niçin haber değeri taşısın?

Başbakan “BDP terörden besleniyor” dediğinde BDP’liler bunun böyle olmadığı gösterecek hangi tutumu takındılar?

Teröre canını, çocuğunu, kardeşini vermiş insanların acısına ne zaman ortak oldular? Bu acıyı anlamak için ne zaman en küçük bir çaba içerisine girdiler?

PKK ile kucaklaşmanın çocuklarını, kardeşlerini kaybeden insanların ruhunda açacağı yarayı tek bir gün hesaba kattılar mı?

Karadeniz halkına zerre kadar saygı duysalardı PKK’lılarla yanak yanağa poz verirler miydi? Saygı duymadıkları halktan saygı beklemek şımarık bir tutum değil midir?

BDP’lilere tepki gösteren insanlar taş mı? Yok mu bunların bir ruhu bir vicdanı, bir canı?

Duygularına hakim olamadılar tepki gösterdiler diye “provokatör” mü demek gerekiyor?

Ayıp değil mi? Siz böyle mi barış getireceksiniz? Karşınızdakinin duygusuna, düşüncesine, acısına saygı göstermeden, onu anlamadan nasıl bir barış ortamı sağlayacaksınız?

Başbakan Erdoğan veya BDP’liler birkaç ay öncesine kadar takındıkları tutumdan dolayı bir özeleştiride bulundular da toplumda bunu görmezden mi geldi?

Peki ya medyaya ne demeli?

Daha düne kadar topluma “balık hafızalı” diyen medyaya bakar mısınız Allah aşkına? Bu sefer de millet daha 3 ay önce söylenenleri unutmadığı için kızıyorlar.

Medya, toplumu galeyana getirenlere ve insanların hassasiyetini görmezden gelenlere birkaç laf söyleyeceğine yalnızca tepkisini aşırı şekilde ortaya koyanları eleştiriyor.

Utanmasalar BDP’lilere tepki gösterenleri linç edecekler.

Ayıptır, günahtır. Medya, topluma yapılanları görmezden gelerek ‘barış’a hizmet edeceğini düşünüyorsa gerçekten yanılıyor.

Tamam ‘barış’ olacak diye daha vakur olalım.

Tamam kan duracak diye acımızı yüreğimize gömerek bu sürece katkı sağlayalım.

Tamam daha fazla eve ateş düşmesin diye toprağa verdiğimiz evlatlarımızın acısını kalbimize gömelim.

Ama bunu unutamayanları bu kadar nobran bir şekilde yerden yere vurmak hangi vicdanın ve ahlakın ürünüdür.

Üstelik ortada Türkiye açısından bir yenilgi var. Dikkat edin Türkler demedim bütün toplum olarak Türkiye dedim.  Çünkü mevcut tablodan sadece ‘Türkler’ değil, bu ülkenin vicdanlı, ahlaklı, dürüst ve  burayı kendisine vatan kabul etmiş, ortak değerlerini benimsemiş Kürtleri de rahatsız.

Yenildiğimiz veyahut bugüne kadarki meydan okumalarımıza rağmen özgürlüğü, insan haklarını esas alıp PKK’nın toplumla bağını kesecek esaslı proje ortaya koyamadığımız için kısacası Türkiye’yi yönetenler işlerini düzgün yapmadığı için şimdi mecburen ‘barış’ yapıyoruz.

Fakat bunu bir zafer havasından sunmak da neyin nesidir?

Yenilgiyle veyahut sorunu çözememeyle gelen mecburi ‘barışı’; güç gösterisine dönüştürmek, sağa sola efelenerek lütuf beklemek ayıptır.

Sağlıklı bir barış ortamına kavuşmamız için önce herkesin samimiyetle bir özeleştiri yapması gerekmez mi?

Siz Başbakan Erdoğan’ınn bugüne kadar uyguladığı ‘milliyetçi’ söyleme ve çatışmaya dayalı politikalarından dolayı bir özeleştiri yaptığını gördünüz mü?

BDP’lilerin teröre destek veren, bu ülkenin değerlerini, hassasiyetlerini hiçe sayan tutumlarından dolayı bir özür veyahut bir özeleştiri en azından bir mahcubiyet gösterdiklerine şahit oldunuz mu?

Her iki taraf da çıkıp topluma “Ey halkım bu ülkede yıllardır süren bir kardeş kavgası var. Bizler ülkemizi işgal eden on binlerce insanımızı öldüren Yunanlılarla, İngilizlerle, Fransızlarla bile barış yaptık artık bir husumet gütmüyoruz.

Bu topraklardaki kardeş kavgasını bitirmek için yeni bir yola çıktık. Biliyorum her birinizin acısı büyük. Duygularınız kabarık. Bizim de hatamız oldu. Artık zaman barışma ve bir birimizi affetme zamandır.

Bu konuda yüksek sabır ve metanetinizle yardımınızı, desteğinizi  bekliyoruz. Yeni acılar yaşanmasın diye bütün gururumuzu, öfkemizi bırakıyoruz.  Lütfen bize yardımcı olun bu kan davasını bitirelim” diyeceklerine toplumu fırçalama yolunu seçiyorlar.

Bir mahcubiyet belirtisi göstermek, acısı olan insanlara biraz anlayışlı olmak bu kadar zor mu Allah aşkına?

Hem müzakere masasına oturup hem de buradan savaş kazanmış komutan havası yaymak gerçekten büyük meziyet. twitter.com/acikcenk

Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın