Rahmetli Cevher Özden (Banker Kastelli)
medya dünyasını en iyi tanıyan işadamlarından
biriydi.
Hele bir de zirveyi görüp de en dibe düştükten
sonra kimin ne mal olduğunu uluorta söyler, bağıra çağıra küfürler
savururdu.
Onlardan biri bugün
SÖZCÜ'nün gerçek sahibi Ertuğrul
Akbay...
Bir diğeri ise aynı gazetenin
yazarlarından Mehmet
Tüker'di.
Ertuğrul Akbay o
zamanlar seyrek de olsa Kastelli'ye telefon
eder şakalaşırlardı...
Ama daha sık Cevher
Özden arardı onu…
Çünkü…
Ertuğrul
Akbay o günlerde A 4
büyüklüğünde bir dosya kâğıdına kimi işadamlarının özel hayatlarına
ilişkin hiçbir yerde yayımlanmamış fotoğrafların yer aldığı bir
günlük(!) gazete çıkarırdı...
Gazetenin en büyük
özelliği, hazırlanan nüshaların yayımlanmadan önce, gazetede(!)
fotoğrafı ve aleyhinde haberler yer alan işadamlarına faks ile
gönderilmesiydi...
Aleyhinde fotoğraf ve haber
yapılanlardan biri de Cevher Özden olurdu sık
sık...
Ve Kastelli hemen telefona
sarılır (cep telefonu kullanımı bugünkü kadar yaygın değildi),
Akbay'ın işyeri telefonunu
arardı...
Önce kocaman bir kahkahası kaplardı salonun
içini...
Sonra da "Gölge Adam" demek yerine, "Ulan
utanmaz adam!" der bir kocaman kahkaha daha
atardı...
Sonra da haberi umursamadığını ama eski
günlerin hatırına da olsa yayımlamazsa memnun olacağını
söylerdi...
Ertuğrul'un neler
söylediğini işitmem için ise telefonun vericisini kulağından
uzaklaştırır bana doğru
tutardı...
Ertuğrul’un telefonda
Özden’den neler istediklerini burada yazamam tabii
ki...
İlerleyen yıllarda Ertuğrul'la
yakın arkadaş olduk...
Bunları ona da anlatır
gülerdik...
Cevher Özden için iyi
şeyler söyler ama kendisinin mesleğinin de gazetecilik olduğunu
hatırlatır, "elime özel haber geçirmişsem istese anam
olsun, babam olsun hiç dinlemem yayımlarım"
derdi...
Ama nedense bazı işadamlarını anasından
babasından daha çok seviyor olmalı ki; Kastelli
ile dost olanlarından kimilerine de gönderilen ön nüshadaki haber
asıl nüshada yayımlanmazdı...
Mehmet Türker'e
gelince...
Kastelli'nin aleyhinde en ağır konuştuğu
gazeteciydi.
Meydan'da (Doğan Gurubu) yazıyordu o
zamanlar...
Ondan lâf açıldığında ise "Turizmci/Tüccar
Gazeteci" der; İstanbul/Şile'de sahibi
olduğu oteli nasıl inşa ettiğini anlatırdı.
Ve tabii ki kendi katkılarını da söylerdi...
Nereden mi geldi aklıma?..
Köşesini okumadığım ya da ancak bir okur veya dostun hatırlatması,
"bir göz atsan" demesi üzerine "göz attığım"
yazarlardan biridir Mehmet Türker…
Bugün
de...
Ahmet Kekeç'in yazısından
sonra göz attım...
Sadece bugün “İmralı’ya
başkanlık sarayı!..” başlığı altında yazdığına değil, daha
önceki üç-dört yazısına da göz attım…
Mehmet
Ocaktan nasıl ki her makalesinde
Edoğan’a övgüler düzüyorsa Mehmet
Türker de her makalesinde Başbakan’a
“ağır hakaretler”
ediyor…
Tamam
kabul…
Ocaktan’ın
yaptığı gazetecilik yanlış…
Ama
Ocaktan muhalif siyasetçilere küfür ve hakaret
etmiyor…
Yani muhalif siyasetçi ve gazetecilere karşı
son derecede nazik…
Oysa Sözcü ve
yazarları (ki Çölaşan ile Türker bilhassa)
Başbakan ve iktidara destek veren yazarlara karşı
hem çok saygısız davranıyor hem de çok hakaret
ediyorlar…
Türker’in
yazdıklarını okuyunca; Cevher Özden’in yazmam için
hayatını anlatırken teybime kaydettiğim sırada Mehmet
Bey için kullandığı sıfatlar ve kurduğu cümleler
yankılandı kulaklarımda…
Ve ses
tonu…
Vay
beeee!..
Yayınladıkları değil yapıp da
yayınlamadıkları haber ve yorumlarıyla büyük servet
sahibi olan bu tip adamlar gazeteciyse eğer,
aybaşını zor getiren, yaptıkları haberler yüzünden başları belâya
giren ve genellikle de kovulan namuslu meslektaşlarıma ne demeliyim
acaba?..