Ayşenur Arslan çimen, ben yağmur olayım...

Ayşenur Arslan çimen, ben yağmur olayım...

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com

Ayşenur Arslan sevdiğim, değer verdiğim gazetecilik bilgisini, birikimini takdir ettiğim bir meslektaşım.
Eleştirirken kantarın topuzunu kaçırmamaya özen gösterdiğim ancak aynı zamanda da Mevlâna’nın dediği gibi;
“Yağmur damlaları da çimenleri döver ama onları daha bereketli kılar... Çimenler için asıl tehlike ve fenalık, yağmur damlalarının onları dövmeyişidir”… (Mesnevi’nin 1. cildinin 104. sayfa)
Bugün de yağmur damlalarının çimeni dövüşü gibi birkaç fiske vuracağım değerli meslektaşıma…
Hepimize hakaret ettiğinin farkında olup olmadığını soracağım önce…
“Medyanın Başbakan'dan korkusundan yılın bilançosunu bile çıkartamadığını” iddia edişinin somut kanıtının n olduğunu göstermesini rica edeceğim…
Zira bizim gurup (İnternethaber Gurubunun bütün kurumları) Başbakan’ı eleştirirken de desteklerken de tek kıstasa göre hareket eder: Kamu Yararı…
Eğer Başbakan kamu yararı gözetmişse bir uygulamasında veya söyleminde destek veririz…
Yok eğer kamu zararı varsa; Başbakan’ı ya da bakanlarını eleştirirken gözümüz hiçbir şeyi görmez, kulaklarımız bütün itirazlara kapalıdır…
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin yargı despotizmine ve yürütme organının icraatlarına pranga olduğuna ilişkin şikâyetinde yanında yer aldım Başbakan’ın…
Ama…
Ekonomik verilerin iyiye doğru gidişi sırasında bile işsizlik oranındaki artışın görmezden gelinişine, hatta vurdumduymazlığa itirazım oldu halen var…
21. yüzyıldaki piyasa ekonomisi ne 20. yüzyılın başındaki uygulamalara benzemeli ne de 19. yüz yıla…

O dönemlerde demokrasi olmadığı gibi henüz temel insan hak ve özgürlükleri de garanti altına alınmamıştı…
Dünya küçücüktü…
Piyasa ekonomisi sadece yönetenlerin pencerelerinden görüldüğü şekliyle ve acımasızca uygulanabilirdi…
Ama 2012’de bu mümkün değil…
Sadece Erdoğan değil ondan sonra gelecek olan başbakanlar da işsiz insanların acılarını dikkate almadan yönetemezler ülkeyi…
Sürekli bedava kömür, yağ, bulgur vererek de susturamazlar…
Öylesi mümkün olsaydı S.S.C.B. isimli komünist imparatorluk çökmezdi…
Bunları da Başbakan ve hükümetine yazıp söyleyen biziz…

Bu kadar giriş yeter…
Yine Ayşenur Arslan kardeşime döneyim…
Uykusuz dergisinde yayınlanan bir karikatürü yayın sırasında izleyicileri ile paylaştıktan sonra Akif Beki ile girdiği polemikte haksızlık yaptı.
Başbakan Erdoğan'ın kızacağı korkusu ile Medyanın "Yılın Bilançosu"nu bile çıkarmaktan çekindiğini ileri sürmesi ise haksızlıktan öte; bizler gibi, gördüğü her şeyi korkusuzca yazan meslektaşlarına hakaretti…
Ne demekmiş o; “medyanın Başbakan'dan korkusundan ne yapacağını bilemediği” iddiası…
Hangi medya Ayşenur kardeş, hani medya?..
Eğer Başbakan’a kayıtsız şartsız destek veren; yanlışına bile “doğru” diyen Star Gazetesi tipi medyaysa söylemek istediğin, korkma isim ver…
İsim ver ki bizleri de aynı kefeye koyma…
Bir TV dizisinde daha önce yüzlerce örtünmüş halde Hürrem olduğu halde sadece başbakan’ın kişisel şikâyetlerini söyledikten sonra senaryo gereği örtünen Hürrem’i örnek verme…
Daha önce de defalarca ibadet halinde görüntülenen Hürrem’i sadece son bölümde namaz kılıyormuş gibi aktarma…
Önce “Medya rüştünü ispat etmiş durumda” deyip de sonradan “Başbakan’dan korkuyor” demendeki alâkasızlığı unutma…
Medyanın rüştünü ispat ettiği doğruysa, Başbakan’dan korktuğunu söylemen yanlış değil mi Ayşenur kardeş?..

Yani; Başbakan’ı eleştir…
Yani, medyayı da eleştir…
Ama be kardeşim;
at izi ile it izini birbirine karıştırma…
Kuruların yanına yaşları da koyup yakma…

adnanberkokan@gmail.com