Geçtiğimiz hafta bir gazetede BDP milletvekili Aysel Tuğluk’un
çok pahalı bir çanta kullandığını ortaya çıkaran bir haber
vardı.
Gazeteye göre Aysel Tuğluk Louis Vuitton marka, lüks bir çanta
kullanıyordu. Bu da, ‘mazlum Kürt halkı'nın
sözcülüğü’ misyonu ile 'çelişen' bir
durumdu.
İnsanların harcama alışkanlıları ile eleştirilmesi, vitrine
çekilmesi, böyle basit zaaflardan büyük yargılara ulaşılması beni
hep rahatsız eder.
Önemli olan o harcamanın kaynağının temiz olmasıdır.
Kimin parasını nerede hangi düzeyde harcayacağına başkalarının
ne diyeceği değil, insanların kendi kültürü, vicdanı, sorumluluk
duygusu, yapmak istediklerine verdiği ehemmiyet belirler.
Derken, BDP milletvekili Aysel Tuğluk’tan bir açıklama geldi:
“Çanta gerçek değil, sahte.”
Önce gözlerime inanamadım. İdeolojik tutumunu siyasi geleceğine
zemin yapan bir vekilinin ‘ayıplı mal’ kullanıyor
olmasına çok şaşırdım.
İdeolojik bilincinin yüksekliği ile topluma yön vermeyi hak
ettiğini düşünen birinden böyle bir davranışın sadır olması beni
hayrete düşürdü.
Biliyorum, birçoklarına göre imitasyon ürün kullanmak gayet
normal. İdeolojik tartışmalardan, siyasi kavgalardan, ahlaki
konuları derinlemesine kavramaya yönelik konuşmaları ihmal ediyoruz
çünkü.
Dolayısıyla, medyada Aysel Tuğluk’un çakma çanta kullanması
Taraf yazarı Yıldıray Oğur’a yazdığı mektupta kullandığı
“Devlet, Batı Kürdistan’daki Kürtlerin kazanımlarına saygı
göstermeli ve özerk yönetimi/statüyü Türkiye dâhil olmak üzere
kabul etmelidir” sözleri kadar önemsenmedi.
Birçoklarına göre Aysel Tuğluk’un bu büyük, derinlikten yoksun
ve dışarı ağzı ile söylenmiş cümleleri, sahte çanta kullandığının
ortaya çıkmasından daha önemliydi
Bana göre ise tam tersi.
Elindeki imitasyon çantadaki Louis Vuitton etiketinden cazibe,
karizme devşiren, sahtelikle kurduğu bağın kanıtını kolunda taşıyan
birinin sözleri, davranışları, ilişkileri, duyguları, gözyaşları ne
kadar gerçek olabilir?
Sözlerini de, eylemlerini de, üzüntülerini de, öfkesini de o
çanta gibi topluma gerçek diye yutturmaya çalışmadığına nasıl emin
olacağız?
Böyle küçük bir çanta karşısında karakter zaafiyeti gösteren
insanlardan 'Kürt sorunu' gibi cok onemli
bır probleme yüksek stratejik çözümler nasıl
bekleyeceğiz?
Çünkü bir insan düşünün: Sahte çanta kullandığını açıklarken
bile mahcubiyet duymuyor.
Korsan kitap, imitasyon kot giyen; sahte saat, sahte çanta takan
ve yabancı dizilerden uyarlanmış çalıntı senaryoları film yapan bir
toplumdan orijinal, sahici insanlar ne yazık ki çıkmıyor.
Tom Peters’in güzel bir sözü vardır: ‘Dürüstlükten küçük
bir sapma’ diye bir şey yoktur.
Aysel Tuğluk meselesine ben buradan bakıyorum.
Sahte bir mamulü gerçek gibi göstermeye çalışmanın ve buradan
bir itibar devşirmenin neye tekabül ettiğini bilemeyen,
açıkladıktan sonra da bunun getirdiği utanç duygusunu dahi
hissetmeyen kimse, topluma gerçek ne söyleyebilir Allah aşkına?
Nereden bakarsanız bakın tuhaf bir durum var ortada. Verdiği
pozdaki sefaletin farkında olmadan ‘sözcülük’
etmek istediği topluma yüksek bilinçle kurtarıcılık yapmaya
kalkışmak başka nedir?
Aysel Tuğluk’ta dürüstlüğün zerresi kalmış olsaydı fiyakalı
pozlar vermek için sahte çanta kullanamaz, kullandıktan sonra
“çakma çanta kullanıyorum” açıklamasını yapamaz,
hadi diyelim boş bulundu açıkladı, açıkladıktan sonra da bu
toplumun yüzüne bakacak ve öyle büyük laflar edecek rahatlığı
kendinde bulamazdı.
Bu ülkenin bir vatandaşı olduğum için bu tablodan elbette üzüntü
duyuyorum. Ama kimliğimi etnik kökenim Kürtlüğüm ile tanımlıyor
olanlardan olsaydım, Aysel Tuğluk’tan sonra başım biraz daha önüme
eğilmiş olurdu.
Çünkü Aysel Tuğluk’un bu defosunun aynı zamanda onu öncü kabul
edenleri, ona değer atfedenleri de defolu duruma sokacağı bir
gerçek.
Ne demişti Mevlana: Dürüstlük öylesine pahalı bir değer ki ucuz
insanlarda bulunmuyor. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın