Bugün yazı yazmayı düşünmüyordum. Ama çok bilmiş okur dürtüyor:
"Bir de iletişim, medya hocası olacaksın, siyasi iletişimde
düzeysizliğin dibine vurduk, bir sözcük yazmadın!"
Şimdi ben ne diyeyim?
Hayatta çok daha önemli konular varken böylesi bir yapay
gündemin içine çekilmek istemem desem.
Bu anlayış, anlaşılır mı emin değilim.
Nihayetinde, "kim kime nasıl geçirecek" ortamın
derdi bu.
Şimdi ben, Türkiye'ye zorla iade edilmek istenen Yunanistan'daki
Suriyeli adamın "Bizi bir cehennemden diğer cehenneme
yollamayın" yalvarmasını, "önüne yatmak"
fiilinden daha önemli buluyorum desem, beni kim anlayacak?
Lütfen biriniz buna cevap verin.
Siz bu güzel ve de gerçekten yalnız ülkemi, hem de bir
Suriyelinin "cehennem" olarak tanımlamasının,
nihayetinde düzeysizliğin dibini bulmuş siyasi şovlardan daha
önemsiz buluyorsanız, ben ne yazarsam anlamsız.
Evet, bir iletişim ve medya hocası olarak bu konuda
susmamız bile bir şey anlatıyor olmalı desem. Kim bu
tavrımızı anlayacak?
Benzer örnek, her konferansta sorarlar "Sosyal medyada
yoksunuz, bir de iletişim hocası olacaksınız, neden
yoksunuz?"
Yanıtım çok basit olur hep: "İletişim hocasıyım da
ondan!"
Madem dürtüyor okur. Yazayım öyleyse.
Geçenlerde. Bir yazıda, "gazetecilik çene ishali demek
değil" yazmıştım da üzerine alınan biri telefona sarılıp,
"sizin gibi birine ishal mishal lafları hiç yakışıyor
mu?" diye çemkirivermişti.
Kendisine, "Bu sözü o kadar çok kullanıyorum ki, içinde
bulunduğumuz sorunların çoğu bu bulaşıcı ishal vakasından haberiniz
var mı?" demiştim.
Ne kadar anladı, emin değilim.
Bakınız Türkiye'nin yaşadığı uluslararası sorunlara.
Bu ülke, birçok ülkenin göze alamadığı mülteci meselesi gibi
meselelere gönüllü oluyor. İyi iş yapıyor.
Ne var ki, her ağzına geleni söyleme hastalığından, yaptığımız
her iyi iş dönüp ayağımıza dolanıyor.
Hatırlarsınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a en çok
eleştirimiz elinde kağıt olmadan konuşmasınaydı.
Sonra. Gittiği her yere promter'ları götürür oldu.
Kılıçdaroğlu da çıkıp eleştirdi, "camdan okuma, candan
oku" dedi.
Daha geçen hafta.
Başbakan Davutoğlu, aday öğretmenlere öyle güzel bir
konuşma yaptı ki, kendi asistanlarıma dinlemeleri önerisinde
bulundum.
Ancak. Başbakanı dinlerken irticalen konuşuyor olmasından çok
rahatsız oldum.
Siyaset adamı olmak başka, hoca olmak başka. İrticalen konuşma
hocaya yakışır, sorumlu devlet adamına yakışmaz.
"Konuşma yazarlığı" dersi veriyorum,
"irticalen"in risklerini anlatıyorum.
Genelde. Bir sorun çıkmadan irticalen konuşmalar bitmez.
Öyle de oldu. "Müsamere Başbakanı" gafı
patlayıverdi.
Tam, "ne güzel yazarım bu konuda" diyordum
ki.
Kılıçdaroğlu çıktı, çocukların istismar edilmesinde kıyametleri
koparması gerekirken kıyametleri koparmayan, üstelik
"aileden sorumlu" Bakanı, "birilerinin
önüne yatmak"la suçladı.
Bakanın tavrı kabul edilemezdi. Ancak. Kemal Beyin
ifadesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
Niyetinin çirkin olmadığı kesin. Ama bu, ifadeyi
haklılaştıramaz.
İfadedeki sokak ağzını, düzeysizliği, düşüncesizliği
açıklayamaz.
Kaldı ki anında özür dilemesi gerekirken, daha da uzağa
düşmesini anlamam hiç mümkün değil.
Sonuçta.
İkili ilişkilerimizden, ulusal ve uluslararası siyasetimize,
entelektüelimize, sözde aydınlarımıza, medyamıza kadar ileri
derecede sirayet etmiş olan "çene ishali" için
yazacak bir şeyim yok, durum ortada.
Aziz Nesin'i anmayayım da ne yapayım. Onun
"Ağzıma geleni değil, aklıma geleni söylerim"
lafını anlamadan nereye kadar gidebiliriz?
Her zaman şunu söylerim, siz de bir kenara yazsanız iyi olur:
Aklın olmadığı yerde, ağız başroldedir...
AKLIMDA KALAN
Biz böyle insanlar değildik, susmak
erdemdi bizim insanlarımız için düşüncesi: Daha
birkaç gün önce bir peçeteye çiziktirdiğim, masamda duran iki söz
var. İkisi de Şems-i Tebrizi'nin. Biri "Eğer susarsan,
konuşman daha aydınlık olur. Çünkü sükunette hem sessizliğin ışığı,
hem de konuşmanın faydası gizlidir" sözü. Diğeri de,
"Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor.
Anladım ki, susan her şey derin ve heybetli." Bir de
aklımda tuttuğum Çin atasözü var: "İki kulağımız ve bir
ağzımız varsa bunun bir nedeni olmalı." Ve. Çene ishalini
en güzel anlatan, benim de en sevdiğim söz: "İnsanoğlu
tuluma benzer, ağzını açarsa söner..."