Akit gazetesi tarzı siyaseti rehin alacak mı?

Akit gazetesi tarzı siyaseti rehin alacak mı?

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Akit gazetesinin meseleleri ele alırken kullandığı sığ dini söylem dindar kesimde de her zaman rahatsızlık yaratmıştır.

Akit’in kavgacı, çatışmacı ve ötekileştirici tarzı,  entelektüel kesimi de Akit gazetesine mesafeli olmaya sevk etti.

Gazetenin bu üslubu gerilimli dönemlerde tiraj alsa da, genel olarak itibarsızlaşmayı beraberinde getirdi.

Önce muhafazakar entelektüeller, aydınlar gazete ile aralarına mesafe koydular. Zaman ilerledikçe siyasiler, bürokratlar da Akit gazetesi ile bir arada anılmaktan imtina eder oldular.

Gazete yöneticiler yüksek tiraj mı, yoksa itibar mı ikilemine düştüler. Neyi tercih edeceklerine bir türlü karar veremiyorlardı.

Çünkü sert, kavgacı, ötekileştirici üslubu terk ettiklerinde tiraj kaybına uğruyorlardı. Üslubu sertleştirip koyu dini söyleme ağırlık verdiklerinde ise tiraj alıyorlardı ama etkili, değerli, önemli çevreler tarafından ‘vebalı’ gazete muamelesi görüyorlardı.

Gazete bir kesimi "öteki" yapınca, kendisi de dindar kesimin sözcülüğünü üstlenmiş oluyordu. Ayrıca sadece ‘damardan’ din sosu yüksek manşetlerle okurun duygusuna hitap ederek varlığını sürdürmek kolaydı.

Bu durum okurun gerçek gazete, gerçek işlev, gerçek habercilik beklentisine girmesinin de önüne geçiyordu.

Gerçek gazete yapmak hem zor, hem de pahalı bir işti.

Üstelik,  gerçek gazete yapacak ehliyet de insanlar da yoktu.

Evet, dediğim gibi, bir süre sonra bu itibar kaybı gazetenin sahiplerini, yazarlarını da rahatsız etmeye başladı.

Fakat durum geri dönülecek gibi değildi.

Ya gazeteyi kapatıp farklı bir üslupla yeni gazete çıkarılacaktı ya da düşük tirajla,  zarar eden bir gazeteye razı olunacaktı.

İkinci seçeneği yürürlüğe koymak zor ve pahalıydı. 

Gazeteyi hazırlayanlar istemeden de olsa eski tarza bağlı kalma kararı aldılar.

Bugün içine düştükleri durumun sıkıntısını duyduklarına eminim.  Gittikleri yolun yol olmadığının; kavgacılığın, ötekileştiriciliğin, koyu dini söylemin aslında yapmak istediklerine ne kadar zarar verdiğinin farkına vardılar.

Kimsenin işine yaramayacak bir durumdalar. Saygınlıkları yok. Bir gazetenin misyonundan uzak bir şekilde varlıklarını sürdürüyorlar.

Yolun sonuna doğru geldiler. İstedikleri itibar da yok tiraj da

Akit'in macerasını bugün özetleme ihtiyacı duydum çünkü benzer bir sürecin siyasette de yaşanmaya başladığını  düşünüyorum.

Son dönemde siyasetin dilinin, üslubunun, meseleleri ele alma biçiminin Akit gazetesinin tarzına yenik düştüğünü üzülerek görüyorum.

Başbakan Erdoğan’ın özellikle tercih ettiği bu tarz giderek bütün AK Partili yöneticileri de etkisi altına almaya başladı.

Meseleler artık kavgacı, yasakçı, ötekileştirici bir üslupla masaya yatırılıyor.

Her tartışma sonunda dini bir sosa bulanıyor, tabanın hoşuna gidecek hale getiriliyor.

Mesela dizilerden mi rahatsızlık duyuluyor? En kaba şekilde ele alınıp dini sosa bandırılıyor.

Tiyatrolarla ilgili yeni bir tasarruf mu var? Konunun sağlıklı şekilde tartışılmasının önüne geçiliyor, en çatışmacı yaklaşım neyse bulunup sergileniyor. Kimin haklı olduğu değil, gücün kimde olduğu öne çıkıyor.

Eğitim sistemi mi tartışılacak? Getirilmek istenenin yanlışlığına, yetersizliğine, gereksizliğine dikkat çekenlerin karşısına dini bir set çekme operasyonu başlıyor. 

Çözülmesi gereken onlarca sorun var ama bu sorunlar daha konuşulmaya başlanmadan, toplum bu söylemle kamplara bölünüyor, ardından da kaba kuvvet çözümmüş gibi ortaya sürülüyor.

Dindar kesimin yıllarca mesafeli durduğu sığ dini söylem bugün maalesef tüm siyaseti sarmak üzere.

Eskiden bu tutum sadece Akit gazetesini bağlıyordu, şimdi bütün dindarları bağlıyor.

Bu durumun en önce AK Parti’ye zarar vereceğini düşünüyorum. Çünkü bu tarzın siyasette yaygınlık kazanması birçok AK Parti taraftarını da rahatsız edecektir. Zamanla, “Ben AK Parti’liyim” demekten imtina eder hale geleceklerdir.

Başbakan Erdoğan’ın bu ülkenin dindarlarını, muhafazakarlarını, kendisine sempati duyan herkesi itibarsızlaştıran, mahcup eden, değersizleştiren bu söylemden vazgeçmesi gerektiğini düşünüyorum.

Daha müşfik, daha derin, daha olgun, daha sakin, daha birleştirici, daha sevecen bir tarza dönmesi gerektiğine inanıyorum.

Bu tarz, bu üslup siyaseten bugün işinize yarayabilir, size çok oy getirebilir, her konuşmanızla tabanınızı bugün için mest edebilirsiniz ama ya sonra?

Siyasiler kalıcı itibarı, günlük başarıya feda etmemeliler.

Unutmayın bu ülkenin dindarları AK Parti’den sonra da bu ülkede yaşayacaklar. Bırakın da toplumun yüzüne bakacak halleri kalsın.

Sahi gerçek dindarları ‘profesyonel dindarlığın’ etkisinden kim kurtaracak? twitter.com/acikcenk