Akit gazetesinin meseleleri ele alırken kullandığı sığ dini
söylem dindar kesimde de her zaman rahatsızlık yaratmıştır.
Akit’in kavgacı, çatışmacı ve ötekileştirici tarzı,
entelektüel kesimi de Akit gazetesine mesafeli olmaya sevk
etti.
Gazetenin bu üslubu gerilimli dönemlerde tiraj alsa da, genel
olarak itibarsızlaşmayı beraberinde getirdi.
Önce muhafazakar entelektüeller, aydınlar gazete ile aralarına
mesafe koydular. Zaman ilerledikçe siyasiler, bürokratlar da Akit
gazetesi ile bir arada anılmaktan imtina eder oldular.
Gazete yöneticiler yüksek tiraj mı, yoksa itibar mı ikilemine
düştüler. Neyi tercih edeceklerine bir türlü karar
veremiyorlardı.
Çünkü sert, kavgacı, ötekileştirici üslubu terk ettiklerinde
tiraj kaybına uğruyorlardı. Üslubu sertleştirip koyu dini söyleme
ağırlık verdiklerinde ise tiraj alıyorlardı ama etkili, değerli,
önemli çevreler tarafından ‘vebalı’ gazete
muamelesi görüyorlardı.
Gazete bir kesimi "öteki" yapınca, kendisi de
dindar kesimin sözcülüğünü üstlenmiş oluyordu. Ayrıca sadece
‘damardan’ din sosu yüksek manşetlerle okurun
duygusuna hitap ederek varlığını sürdürmek kolaydı.
Bu durum okurun gerçek gazete, gerçek işlev, gerçek habercilik
beklentisine girmesinin de önüne geçiyordu.
Gerçek gazete yapmak hem zor, hem de pahalı bir işti.
Üstelik, gerçek gazete yapacak ehliyet de insanlar da
yoktu.
Evet, dediğim gibi, bir süre sonra bu itibar kaybı gazetenin
sahiplerini, yazarlarını da rahatsız etmeye başladı.
Fakat durum geri dönülecek gibi değildi.
Ya gazeteyi kapatıp farklı bir üslupla yeni gazete çıkarılacaktı
ya da düşük tirajla, zarar eden bir gazeteye razı
olunacaktı.
İkinci seçeneği yürürlüğe koymak zor ve pahalıydı.
Gazeteyi hazırlayanlar istemeden de olsa eski tarza bağlı kalma
kararı aldılar.
Bugün içine düştükleri durumun sıkıntısını duyduklarına
eminim. Gittikleri yolun yol olmadığının; kavgacılığın,
ötekileştiriciliğin, koyu dini söylemin aslında yapmak
istediklerine ne kadar zarar verdiğinin farkına vardılar.
Kimsenin işine yaramayacak bir durumdalar. Saygınlıkları yok.
Bir gazetenin misyonundan uzak bir şekilde varlıklarını
sürdürüyorlar.
Yolun sonuna doğru geldiler. İstedikleri itibar da yok tiraj
da
Akit'in macerasını bugün özetleme ihtiyacı duydum çünkü benzer
bir sürecin siyasette de yaşanmaya başladığını
düşünüyorum.
Son dönemde siyasetin dilinin, üslubunun, meseleleri ele alma
biçiminin Akit gazetesinin tarzına yenik düştüğünü üzülerek
görüyorum.
Başbakan Erdoğan’ın özellikle tercih ettiği bu tarz giderek
bütün AK Partili yöneticileri de etkisi altına almaya başladı.
Meseleler artık kavgacı, yasakçı, ötekileştirici bir üslupla
masaya yatırılıyor.
Her tartışma sonunda dini bir sosa bulanıyor, tabanın hoşuna
gidecek hale getiriliyor.
Mesela dizilerden mi rahatsızlık duyuluyor? En kaba şekilde ele
alınıp dini sosa bandırılıyor.
Tiyatrolarla ilgili yeni bir tasarruf mu var? Konunun sağlıklı
şekilde tartışılmasının önüne geçiliyor, en çatışmacı yaklaşım
neyse bulunup sergileniyor. Kimin haklı olduğu değil, gücün kimde
olduğu öne çıkıyor.
Eğitim sistemi mi tartışılacak? Getirilmek istenenin
yanlışlığına, yetersizliğine, gereksizliğine dikkat çekenlerin
karşısına dini bir set çekme operasyonu başlıyor.
Çözülmesi gereken onlarca sorun var ama bu sorunlar daha
konuşulmaya başlanmadan, toplum bu söylemle kamplara bölünüyor,
ardından da kaba kuvvet çözümmüş gibi ortaya sürülüyor.
Dindar kesimin yıllarca mesafeli durduğu sığ dini söylem bugün
maalesef tüm siyaseti sarmak üzere.
Eskiden bu tutum sadece Akit gazetesini bağlıyordu, şimdi bütün
dindarları bağlıyor.
Bu durumun en önce AK Parti’ye zarar vereceğini düşünüyorum.
Çünkü bu tarzın siyasette yaygınlık kazanması birçok AK Parti
taraftarını da rahatsız edecektir. Zamanla, “Ben AK
Parti’liyim” demekten imtina eder hale geleceklerdir.
Başbakan Erdoğan’ın bu ülkenin dindarlarını, muhafazakarlarını,
kendisine sempati duyan herkesi itibarsızlaştıran, mahcup eden,
değersizleştiren bu söylemden vazgeçmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Daha müşfik, daha derin, daha olgun, daha sakin, daha
birleştirici, daha sevecen bir tarza dönmesi gerektiğine
inanıyorum.
Bu tarz, bu üslup siyaseten bugün işinize yarayabilir, size çok
oy getirebilir, her konuşmanızla tabanınızı bugün için mest
edebilirsiniz ama ya sonra?
Siyasiler kalıcı itibarı, günlük başarıya feda etmemeliler.
Unutmayın bu ülkenin dindarları AK Parti’den sonra da bu ülkede
yaşayacaklar. Bırakın da toplumun yüzüne bakacak halleri
kalsın.
Sahi gerçek dindarları
‘profesyonel dindarlığın’
etkisinden kim kurtaracak?
twitter.com/acikcenk