Son günlerde herkes bana AK Parti ile liberaller arasında var
olduğu düşünülen çatışmanın arka planını yazmamı
salık veriyor.
Liberaller ile AK Parti arasında bir çatışma var mı
gerçekten?
Peki bir çatışma varsa bunu bir arka planı var mı?
Nedir AK Parti ile, kendisine bugüne kadar canla başla destek
çıkan liberal yazarların ‘çatışmasının’ asıl nedeni?
Doğrusu ortada ciddi anlamda bir AK Parti- Liberal çatışması
olduğunu düşünenlerden değilim.
Liberal bazı arkadaşlar iktidar sayesinde sürdükleri saltanatın
verdiği sarhoşlukla sağa sola çaka satıyorlar, hepsi bu.
İstiyorlar ki Başbakan Erdoğan her daim onlar gibi düşünsün. He
zaman onların istediklerini yapsın.
Fakat siyasetçinin de bir tabanı var, dolayısıyla işler öyle
liberallerin istediği gibi olmuyor.
Üstelik Altan kardeşler dışında AK Parti’yle ters düşen liberal
var mı? Mesela Hıncal Uluç liberal mi sayılacak? Bu da
ayrıca ilginç bir durum.
Biliyorum, Altan kardeşlerin neden böyle bir yola
girdiklerini merak ediyorsunuz.
Mehmet Altan’ın tutum ve söyleminde, kişisel
beklentilerinin ciddi bir rol oynadığının
şahitlerindenim. Fakat mahrem konulara girecek
değilim.
Aynı şeyi Ahmet Altan için söyleyemem.
Ahmet Altan’ın AK Parti’yle girdiği münakaşanın bir arka
planı olduğunu sanmıyorum.
Neyse benim asıl söylemek istediklerim bunlar değil.
Çıkması muhtemel çatışmada, benim ilginç bulduğum nokta AK Parti
yanlısı medyanın düşeceği durum.
Eğer ileride AK Parti ile liberaller arasında gerçek bir çatışma
çıkacaksa, bundan en büyük zararı AK Parti değil, ona destek veren
medya organları görecek, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Bilmem son günlerdeki tartışmalarda Hıncal Uluç’un içine girdiği
tutum dikkatinizi çekti mi?
Hıncal Uluç bu tartışmalarda herkesten daha açık bir şekilde AK
Parti’yi eleştirdi ve safını belli etti.
Aynı şey Mehmet Altan için de geçerli. Onun da gazetesiyle
ilişkisi sorunlu.
Bununla birlikte, AK Parti yanlısı medyada ne yazık ki
liberal yazarlar büyük ilgi görüyor. Sakın yanlış
anlamayın, okurlar nezdinde değil, yöneticiler
nezdinde.
Bütün yatırımlar onlar üzerine yapılıyor.
Hesaplar onlar üzerine kuruluyor.
Çıkacak muhtemel bir çatışmada en büyük zararı bu medyanın
görmesi kaçınılmaz.
Hatırlar mısınız, Yeni Şafak’ın 28 şubat döneminde bu takımla
girdiği ittifakı?
Ne yapmıştı Yeni Şafak?
İyi niyetle bu arkadaşlara kucak açmış, her birine kalemini geri
vermişti, değil mi?
Irak işgali patlak verdiğinde ne oldu?
İttifak çatırdadı.
Irak işgaline ve 1 Mart tezkeresine karşı çıkan gazete ve
muhafazakar kesim ile bu yazarların arası açıldı. Gazeteden ilk
kopan Cengiz Çandar oldu. Ardından Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas
başka gazetelere geçtiler.
Bu ittifakın çatırdamasından kim zarar gördü?
Hem mahalleye, hem de Yeni Şafak’a ağabeylik etmeye kalkanlar,
ilk görüş ayrılığında nereye gittiler?
Ama bu tecrübelerden kimse pek ders almıyor. Niçin?
Denklem yine aynı . Sanki hiç ihtilaf yaşanmayacakmış gibi
hareket ediliyor.
Kim bilir, belki biz yanılırız. Belki de ittifaklar
düşünce birliğine, yol arkadaşlıklarına dönüşmüştür?
Kim bilir, geçen yazımda dediğim gibi, belki de
içimizden karşı takımın sahasına geçecek gücü bulanlar o takımın
formasını giymiştir? Belki de biz bir ham hayal
içerisindeyiz?
Ama bilmeliler ki, böyle arkadaşlar varsa, formasını
giydikleri takımla beraber küme düşecekler.
Yaşayıp göreceğiz.