Ahmet Kaya'ya ağlarken aslında kendimize ağlamak...

Ahmet Kaya'ya ağlarken aslında kendimize ağlamak...

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com

2003 yılından beri Floransa’da yaşayan kızım hafta başında bir gün akşamüzeri telefon edip karnının ağrıdığını söyledi.
“Biz vize işlemleriyle uğraşmaktansa sen gel” dedik.
O geldi…
Ve hemen de hastaneye gittik…
Kavacık’taki Medistate hastanesinde yapılan kontrollerinde 7.5 santimlik bir kist olduğu tespit edildi.
Acilen operasyon yapıldı ve kist alındı…
Operasyondan sonraki iki geceyi hastanede geçirdik…

Perşembe gecesi Beyaz TV’de yayımlanan “Adalet Masası” isimli programın yapımcısı ve sunucusu Rasim Ozan Kütahyalı, Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya’nın yapımcılığını üstlendiği, Ümit Kıvanç’ın yönettiği “Ahmet Kaya” belgeselinden bölümler izletti…
İki gündür duygu yüklenmiştim…
Ama…
Kızım üzülmesin diye bir türlü ağlayamıyordum…
Ahmet Kaya’nın çektiklerini, Büyük Usta’nın eserleri eşliğinde dinlerken doyasıya ağladım…

Eski bir müzisyen olarak Ahmet Kaya’yı en iyi anlayanlardan biri olduğumu sanıyorum…
Müthiş bir ses rengi, mükemmel bir armoni vardır onun eserlerinde…
Türkiye’nin özgün müzikte onun benzerini bile bir daha asla yaratamayacağına inanıyorum.
Çünkü öyle bir ses ve müzik kalitesi bundan sonra çok zor…

Ahmet Kaya
’nın zaman zaman Zülfü Livaneli ile kıyaslanması ise merhum’a yapılan en büyük haksızlıktır.
Ahmet Kaya, sesi ile, sazı ile, sözü ile bir müzik dehası idi…
Zülfü Livaneli ise iyi bir müzisyendir, o kadar…

Dedim ya, görüntüleri izlerken gözyaşlarımı tutamadım…
Ah be medyam ah!..
Neler çektirdin benim güzel Ahmet Kaya’ma…
Ne haksızlıklar içinde boğdun;
ne çileler, ne acılar içinde yoğurdun onun temiz ve cesur yüreğini…
Hakkını teslim edeceğine, hakkına tecavüz ettin…
30 milyon satan kasetleriyle Türkiye’nin “en zengin sanatçısı” olabilecek bir dâhiyi, canı kadar sevdiği ülkesinden kaçırttın…

Ey yüreği insan ve sanat sevgisiyle dolu gerçek sanatseverler!..
35 metrekarelik bir gecekonduda, beş kardeş ve anne – baba 7 kişilik bir ailenin içinden çıktı Ahmet Kaya
İlerleyen yıllarda yoksul, ezilmiş, kaybetmiş, ellerinden hakları gasp edilmiş milyonların sesi oldu…
Gelişmiş demokrasilerde özel uçakların, milyonlarca Dolarlık yalıların sahibi olabilecekken;
az gelişmiş bir ülkenin az gelişmiş, hatta geri kalmış demokrasisinde kıskançlık denizinde boğulmak istendi
Onu o kıskançlık denizinde boğmayı beceremeyenler bu defa da Kütahyalı’nın dediği gibi “ağır çekim cinayetle” katlettiler…

Çocukluğunda sigorta tellerinden yaptığı sazıyla kümeslerde çaldığı şarkılarını tavuklar anladı da Ahmet Kaya'yı;
o tavuklar gibi iki ayaklı olan ve onlardan farklı olarak konuşmasını, giyinmesini bilen ama dinlemesini bilmeyenler tarafından bir türlü anlaşılamadı…

30 milyon adet satan kasetleriyle onlarca otuz milyon dolarlara sahip olabilecekken mütevazı bir cipe bile binemeyen çünkü aleyhinde yapılan yayınlarla ülkesini terk etmek zorunda kalan Ahmet Kaya;
“beni anlayamayan bazı şerefsizler yüzünden çok sevdiğim cipimi bile ülkemde bırakıp da geldim” deyişi;
kıskançlık denizinin canavarları tarafından yönettikleri gazetelerin manşetlerine, “Türk halkına şerefsiz dedi” yalanıyla yansıtılmıştı…

Ve sevgili dostlar…
Bir türlü Türkiye’ye dönmeye ikna edemediğimiz kızımızın bize söylediği en acı söz;
“Dönüp de yaşamamı istediğiniz Türkiye işte bu Türkiye” oldu…
Ne diyebilirdim ki…
Ekranda dönen görüntüler ve Ahmet Kaya her şeyi o kadar güzel anlatıyordu ki…
Ben başka ne söyleyebilir, kendimi ve içinde bulunduğum bu köhnemiş, ırkçı, faşist medyayı nasıl savunabilirdim?..

Ey güzel dostlar!..

Geçmişin despotizmini unutup, bugünün Faşist darbe ve dikta heveslilerini “demokrasi havarisi” gibi göstermeye çalışanlar önce aynaya bakıp geçmişteki barbarlıkları, demokrasi düşmanlıkları için Ahmet Kaya ve daha nice Ahmet Kaya’dan samimiyetle özür dilesinler…
Ondan sonra eğer varsa bir ezilmişlikleri, bir mağduriyetleri bizden destek istesinler…
Geçmişleriyle hesaplaşmadan, geçmiş barbarlıkları için özür dilemeden demokrasinin gülünü koklamak, demokrasinin arınmış suyuyla yıkanmak istiyorlarsa hiç boşuna heveslenmesinler…
Kirleriyle birlikte gömüleceklerdir…

adnanberkokan@gmail.com