Ahmet Hakan yanılıyor, Yiğit Bulut haklı

Ahmet Hakan yanılıyor, Yiğit Bulut haklı

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Yiğit Bulut 'a yöneltilen "eskiden sert eleştirdiği AK Parti'yi, şimdi yere göğe sığdıramıyor" eleştirilerine Yiğit Bulut Akşam gazetesindeki röportajında cevap vermiş.

Yiğit Bulut'un: "Ben aynı yerimde duruyorum. AK Parti değişti, benim savunduğum çizgiye geldi." açıklaması Ahmet Hakan'ı bir hayli keyiflendirmiş.

Yiğit Bulut'un Başbakan Erdoğan'la kurduğu ilişkinin biçimini doğru bulmadığımı, özellikle de Başbakan Erdoğan açısından tuhaf karşıladığımı burada defalarca yazdım. Bu yakınlaşmanın, aynı politikaları seslendiriyor olmaktan çok, karşılıklı fayda temeline oturduğunu düşündüğümün  altını çizdim. Fakat bu sefer durum farklı.

Evet, Yiğit Bulut haklı. Ahmet Hakan'ın Yiğit Bulut'un verdiği cevap karşısında takındığı müstehzi tavır ise bence haksız. Bence Ahmet Hakan'ınki iyi düşünülmemiş, önyargıya dayanan bir değerlendirme.

Yiğit Bulut'a katılıyorum: Bence de AK Parti 2007 öncesindeki AK Parti değil.

2007'den önce daha AB'ci bir istikamet tutturan Ak Parti, e-muhtıra ve 2007 seçimlerinden sonra, özellikle dış politikada ve ekonomi politikalarında ciddi bir değişikliğe gitti. İçeride güç elde etmek için batıyla kurduğu tavizkar politikaları terk ederek güç dengelerini seçim yoluyla içeride oluşturmaya başladı.

Hatırlıyorsunuz değil mi, siyaset arenasında 2007 öncesi yer alan AK Partili figürleri? Mesela dış politikada etkili olan bir Cüneyt Zapsu figürü vardı. ABD'de kırdığı potlar hala hafızamızda.

Ya ekonomi politikalarındaki IMF kaynaklı reçeteler? 2007 seçimlerinden önce ekonomide söz sahibi IMF iken, 2007 sonrası tedricen de olsa bu durum terk edildi.

Dış politika Zapsu çizgisinden alınıp Ahmet Davutoğlu'na teslim edildi. 2007 öncesinde Amerika'daki Yahudi kuruluşları Başbakan Erdoğan'a ödül verirken, 2007 sonrasında 'Davos ruhu' devreye girdi.

İçeride 2007 'den önce ipler "derin güçlerin" elindeyken, 2007'den sonra muhtırayla beraber "yeter artık!" diyen AK Parti'nin eline geçti.

Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olması ile AK Parti kendini daha güvende hisseder duruma geldi. Gerek içte, gerekse dışta uyguladığı politikalarda alttan alma dönemini kapadı. Türkiye'de ve dünyada olup bitene karşı sesini daha gür çıkarmaya başladı.

2007 seçimleriyle yakaladığı rekor oy oranının verdiği güçle içerideki 'derin odaklara' karşı mücadele sürecini başlattı. İçeride güç kazandıkça da, dışarıda oynadığı "uysal müttefik" rolünü terk etmeye başladı. 2007 öncesi BOP eşbaşkanlığı gibi tuhaf tanımlamaları bile isteyerek taşırken, 2007 sonrasında bu tanımlamalara meydan okumaya başladı.

Bunlarla da yetinmedi. Daha önce adının bakanlık için geçmesine müsaade edilmeyen birçok ismi içeren yeni bir bakanlar kurulu oluşturuldu. Ekonomide IMF tamamen devre dışı kaldı. Ekomomi iç dinamiklerle yönetilmeye başlandı.

Hiç kuşkusuz iki dönem arasındaki tarz, politika, istikamet değişikliğine daha birçok örnek verebiliriz.

Yukarıda saydıklarım Yiğit Bulut'un AK Partili olması için geçerli ve yeterli sebepler midir? Bu sorunun cevabını elbette ben veremem. Ama eğer bu tür eleştiriye muhatap olan kişi "Evet, bu politika değişikliği tam da benim söylediklerime karşılık geliyor. Bu nedenle hükümeti destekliyorum" tezini ileri sürüyorsa, buna diyecek bir sözümüz olamaz. Çünkü gerçekten de ortada AK Parti açısından ciddi farklar içeren iki dönem var.

Peki bu durum, başbakanla Yiğit Bulut tarzı bir ilişki kurmayı da haklı kılar mı? Elbette ki hayır. Böyle bir ilişki biçimi ne gazeteci ,ne de başbakan için şık ve sağlıklı değildir.

Yiğit Bulut'un yapıp ettiklerinde eleştirilmesi gereken AK Parti'nin politikalarını beğenir duruma gelmesi değil, bu beğenisini tuhaf ve anlaşılmaz durumlara düşme pahasına gösterme çabasıdır.

Gelelim Ahmet Hakan'a.  Benim de onunla ilgili bir merakım var.  Ben de Ahmet Hakan'da bir çizgi değişikliği gözlemledim. 2007'ye kadar AK Parti'yi destekleyen Ahmet Hakan, ne oldu da 2007'den sonra AK Parti muhaliflerinin oluşturduğu cephede yerini aldı? Yanılıyor muyum?

Peki sizce durum ne? Ahmet Hakan mı Ak Parti karşısındaki pozisyonunu değiştirdi, yoksa Ak Parti mi Ahmet Hakan'ın yer aldığı konum karşısında yerini yeniden belirledi?

Muhafazakar medyanın büyük(!) başarısı

Bilmem sizin de dikkatinizi çekiyor mu , ortada gerçekten tuhaf bir durum var. Hanefi Avcı meselesi bizim mahallenin kişiliğine bir ayna oldu. Şaşırmış durumdayım. Demek ki içinde büyüdüğüm bu mahalleyi hiç tanımamışım.

Farkında mısınız 28 Şubat’ın en azılı figürleri, en coşkulu taraftarlarının her biri bugün muhafazakar medyanın eliyle mağdur ilan ediliyor. Hanefi Avcı’yı suçlu çıkarmak için Çevik Bir’i bile mağdur ilan ettiler! Nasıl bir stratejidir, nasıl bir anlayıştır, doğrusu çözebilmiş değilim... Meğer o günlerde binlerce masum insanın hayatını zindana çeviren bu zevatın kendisi de mağdurmuş, hem de 13 yıl sonra öğreniyorlar!

Gerçekten tuhaf ve anlaşılmaz bir süreçten geçiyoruz. Allah hepimizin sonunu hayır etsin.

Bakalım Veli Küçük ve Doğu Perinçek gibi isimler, ne zaman ve kim tarafından mağdur ilan edilecek? Hep beraber yaşayıp göreceğiz.