Ahmet Altan'ın bu görüşü ne kadar doğru?

Ahmet Altan'ın bu görüşü ne kadar doğru?

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Geçtiğimiz günlerde Ahmet Altan bir yazısında “köşe yazarlığının çok kolay bir meslek olduğunu” ileri sürdü.

Köşe yazarlığı gerçekten de Ahmet Altan’ın dediği kadar çok kolay mı? Veyahut derdini, düşüncelerini yazıya dökmekte zorlanmayan herkesin rahatça yapabileceği bir meslek mi?

Eğer meseleye salt düşünceleri bir kağıda dökme olarak bakarsak bu soruya “evet” cevabını verebiliriz.

Çünkü günümüzde herhangi bir konuda herhangi biri internet üzerinde yapacağı küçük bir araştırma sonunda esaslı bir yazı çıkarabilir.

Günceli yorumlayan yazılar için zaten bir araştırmaya, bilgiye de gerek yok.

Fakat mesele sadece yazmak mıdır? Köşe yazarlığı demek kelimeleri güzel şekilde yan yana dizip herkesin “vay be” diyeceği cümleler ortaya çıkarmak mıdır? Yazıyı yazınca, köşe yazarının sorumluluğu da bitiyor mu?

Eskiden köşe yazarları aynı zamanda birer kanaat önderiydiler.  Hatırlıyorsunuz değil mi?

İnsanlar köşe yazarlarını okuyarak kendilerine bir istikamet, bir düşünce sistematiği belirliyorlardı.

Son dönemde kanaat önderliği niteliği taşıyan bir köşe yazarlığı kaldı mı Türkiye’de?

Köşe yazarlığının içinden ‘kanaat önderliği’ni çekip aldığınızda geriye kahvehane muhabbetinden başka ne kalıyor ki?

Bence mesele burada. Köşe yazarlığının zor veya kolay olması insanlara istikamet vermesiyle bir anlam kazanıyor. Yoksa birkaç cümleyi alt alta sıralamak iş değil.

Kabul etmek gerekir ki köşe yazarları artık bir kanaat önderi olarak kabul edilmiyor. Çünkü artık 'herkes her şeyi' biliyor. Okurların da görüşlerini değiştirmeye niyeti yok. Hal böyle olunca da herkes kendi inandığı doğruları onaylayan, meselelere kendi baktığı pencereden bakan köşe yazarlarını okuyor. Yeni bir yön bulmak, bir mesele hakkında ufuk açıcı sözler duymak, o meselenin farklı bir boyutunu öğrenmek için köşe yazısı okuyan neredeyse yok denecek kadar az. Okuduğu yazılarda kendi düşüncelerini, kendi doğrularını bulmak insanlara yetiyor.

Böyle olduğu için mesela AK Parti’yi övdüğü dönemlerde bütün AK Partililerin gözdesi, AK Parti muhaliflerinin hedefi olan Ahmet Altan; bugün AK Parti’nin politikalarını eleştirdiği için bütün AK Partililerin öfkesini, AK Parti muhaliflerinin de takdirini topluyor.

Bu durum sadece Ahmet Altan için geçerli değil. Köşe yazarlarını büyük çoğunluğu benzer bir açmaz içerisinde.

Mesela Yılmaz Özdil çok okunan bir yazar öyle değil mi? Yılmaz Özdil’i kimlerin okuduğunu hepimiz az çok tahmin edebiliyoruz.  Yılmaz Özdil’i okuyanlar o yazılarda kendi doğrularını bulduğu için ve o doğruları en şık şekliyle Özdil’in dile getirdiğini düşündüğü için büyük bir heyecanla okuyorlar. Bir düşünün bakalım etrafınızda “Yılmaz Özdil şu meselede haklı” diyen bir AK Parti’li görüyor musunuz? 

Bu listeye bugün köşe yazarlığı yapan birçok kişiyi dahil edebiliriz.

Mesela Mehmet Barlas’ın, Engin Ardıç’ın Fehmi Koru’nun, Bekir Coşkun’unun, Ali Bulaç’ın, Ahmet Taşgetiren’in, Hasan Cemal’in, Hüseyin Gülerce’nin, Cengiz Çandar’ın, bir kanaat önderliği yaptığını söyleyebilir miyiz? Sizce bu yazarları okuyanlar bir kanaat edinmek için mi yoksa kendi kanaatlerini onaylatmak için mi okuyorlar?

Toplum giderek daha çok kamplaşıyor. Giderek ‘karşı’ tarafın dertlerine, sorunlarına, düşüncelerine daha da ilgisiz hale geliyor. Kendi doğrularını herkesin duyması, okuması için büyük bir çaba sarfediyor.

Bunu sosyal medyada da rahatça görebiliyoruz. Her düşünceden insan kendi doğrusunu bulduğu yazarın yazısını takipçileri ile paylaşıyor. 

Peki bu niçin böyle? Niçin köşe yazarlığı kanaat önderliği gibi önemli bir misyondan uzaklaşıp, kanaat tasdik eden bir pozisyona geriledi? Üstelik düştüğü durumdan şikayetçi görünen köşe yazarı da neredeyse yok.
Sanırım köşe yazarları ahlaki hassasiyeti, dürüstlüğü, cesareti, aydın sorumluluğunu köşelerini korumak için feda ettiler. 

Sanki köşe yazarları da yazılarını sadece o okurlar için yazıyorlar. Onların da derdi insanların düşüncelerinde az da olsa bir değişiklik yapmak değil, mevcut okurlarının doğrularını onaylamak.

Tabloya buradan baktığınızda Türkiye’de gerçek bir köşe yazarlığı yapılıyor diyebilir miyiz?

Köşe yazarlığı zor olduğu için, sağlam bir ahlaki yeterliliğe, cesarete ve bağımsızlığa ihtiyaç duyduğu için öldü. Bugün yapılan köşe yazarlığı değil, kahvehane muhabbeti.

Ahmet Altan’ın “Kolay” dediği köşe yazarlığı değil, gazetecilerin müdavimi olduğu kahvehanede laf yarıştırmaktır.

O kahvehaneye girmek için çok okumaya, çok bilmeye gerek yok. Ağzın birazcık laf yapsın yeter. twitter.com/acikcenk

Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın