Bir hoca için en acı durumlardan birinin tam orta
yerindeyim. Öğrencimi kaybettim. Daha birkaç hafta önce karşımda
oturuyordu. Şimdi yok. Yarın da olmayacak.
Medya haberi şöyle geçti: MHP Genel Başkan Yardımcısı
Oktay Vural eşini kaybetti.
Vural'ın kaybettiği eşi, Prof. Dr. Tuba Vural
benim öğrencimdi.
Çalışkan öğrencim. Zarif öğrencim. İstekli öğrencim. Yaşam dolu
öğrencim. Gülen yüzlü öğrencim. Meslektaşımdı.
19 Aralık 2011'de. Tam üç yıl önce. Onu yazmıştım: "Özel
Bir Kadın." Adını vermeden. Aşağıda okuyacaksınız.
O yazıdan sonra. Gazeteciler kim olduğunu sormuşlardı,
politikacı eşi olduğu için adını koymamıştım yazıya. Kendisini
aradım, izin aldım.
Balçiçek İlter programına konuk etmişti.
Balçiçek "Siz özel bir kadınsınız" dediğinde,
"Bu ifade Nuran hocamın benim için kullandığı bir
ifadedir" demiş ve eklemişti: "O yazıyı yazdığı
gün benim doğum günümdü. Ve bütün doğum günlerimin toplamında
aldığım hediyelerin en güzeliydi, tesadüf olarak."
(ilgilisine video linki)
Ah sevgili Tuba, imrenilesi kadın. Ölümden kaçmak için harcadığın
enerjinin tanığıyım. Yaşasaydın. Da. Ne çok doğum günü
yazıları yazsaydım senin için.
Bugün aklımda çok konu vardı yazacak. Hepsi uçup gitti. Üç yıl
önce yazdığım yazıyla sizleri baş başa bırakıp, bağıra bağıra
ağlamak istiyorum:
ÖZEL BİR KADIN...
Bu ders yılının başı. Girdiğim ilk derste, onu fark
etmiştim. En ön sırada oturuyordu. Fark ettim çünkü yaşı, bir
üniversite öğrencisinin yaşından hayli fazlaydı.
Hitap konusunda epey bocaladım. Adını söylesem benden büyük,
adını söylemesem negatif ayrımcılıktı.
"Tuba Hanım." Öyle dedim.
Derslere düzenli devam ediyor. Saygıda kusur etmiyor.
Tartışmalara katılıyor. Ben ona "Tuba Hanım" diyorum, o
bana "Hocam" diyor.
Zaman içinde hakkında yeni şeyler öğrendim. Öğrendiğim her yeni
şeyle şaşkınlık geçirdim.
Derslerin birinde "Tuba Hanım hakkınızda yeni bir şey
daha öğrendim. Beni şaşırtmanız daha ne kadar sürecek?"
dedim, gülümsedi.
Bir üniversite bitirmiş. Yine de daha önce kayıt yaptırıp devam
etmediği "İletişim"i okumak içinde ukde kalmış. Aftan dönmüş.
Yalnızca "İletişim" okumuyor, Siyasal
Bilgiler'de de yan dal okuyor. Tüm derslerinden notu yüksek, okul
derecesi bile bekleniyor!
Oldukça ciddi bir hastalığın tedavisini görüyor!
Üstelik başka bir üniversitede profesör!
Ve... Çok önemli, çok ünlü bir siyasetçinin, bir siyasi parti
yöneticisinin de eşi!
Sanki bunların hiç biri değilmiş gibi mahcup ve mütevazı bir
tavrı var.
İki hafta önce derse gelmedi. Rahatsızlığını aklıma
getirip öğrencilere Tuba Hanımdan haberleri olup olmadığını sordum.
İşleri yoğunmuş, gelememiş.
Geçen hafta ziyaretime geldi. "Hocam" dedi,
"Beni sormuşsunuz. Yokluğumu fark etmeniz beni çok
duygulandırdı."
"Hasta değilseniz gerisi önemli değil Hocam"
dedim.
"Bir sorun yok ama dersinize katılamadığım için
mazeretimi belirtip özür dilemeye geldim" dedi,
"Derslerinizden keyif alıyordum ama artık kendi fakültemde
idari bir görevim var, dekan yardımcısı oldum, iş yoğunluğundan
gelemiyorum ve üzülüyorum Hocam."
"Bir dekan yardımcısı benden ders mi alıyor
Hocam?" Durumun abzürtlüğüne ikimiz de gülümsedik.
Ayrılırken kendisini yazmama izin verip vermeyeceğini sordum,
"Sizin tarafınızdan yazılmak benim için onur olur"
dedi. Çok özel bir kadının hocası olmak tuhaf bir gurur veriyor,
onu kapıya kadar geçirirken bunu hissettim.