Abdullah Güle yapılan azgın saldırılar!

Abdullah Gül'e karşı duvar diplerinde yapılan saygısızlıklar, fazlasıyla yaralayıcı.

Hadi Özışık hadi.ozisik@internethaber.com

Türkiye'ye yıllarca deliler gibi hizmet etmiş, Tayyip Erdoğan'ın "dava" ve "yol" arkadaşı  Abdullah Gül, şu sıralar azgınlık derecesinde saldırı altında. 

Kafasında anlam veremediğim bir şaşkınlık yeşeren, ufak bir kesim var ki, beyinsiz goril soğukluğu içinde, kör olası yalanlarıyla Abdullah Bey'e FETÖ'nün kirini sıçratmaya çalışıyor.

Ayıptır!

Türkiye'ye hizmetin kutsiyetti içinde, bu ülke için çırpınmış, didinmiş, azı çok etmek yolunda durmadan koşmuş ve koşturmuş olan Abdullah Gül'e karşı duvar diplerinde yapılan saygısızlıklar, fazlasıyla yaralayıcı.

Atılan iftiralar, yapılan alçaklıklar, ucuz ve adi yalanlar, herkesin vicdanını kanatıyor. FETÖ'ye beynini ve bedenini kiralayan kirli kişilerin (Emre Uslu, Bülent Keneş, Ahmet Memiş) yaptıklarının bir benzeri yapılıyor çünkü.

Haksızlığın böylesi karşısında isyan ile dolup taşmamak mümkün değil. Fazilet yoksunu bu kişilerin yaptıkları karşısındaki sessizlik âdeta delirtiyor. Yapılanları, yazılanları, söylenenleri, duyan, okuyan ne kadar tanıdığım eş dost, arkadaşım varsa, hepsinin kalbi buruk, vicdanlar paramparça.

Büyük çatlaklar açılmak üzere.

Dost olanlar düşman olmak üzere. 

Ülkemizin üzeri kara bulutlarla kaplı. 

Dışlamanın, ayrıştırmanın, uzaklaştırmanın vakti mi şimdi?

Bu kadar iltimas niye? 

Madem bir olmak istiyoruz, madem birlikte Türkiye olmak istiyoruz, bu azgınlığın birliğimizi, birlikteliğimizi bozmasına neden hâlâ izin veriliyor? 

Niçin kimsenin sesi çıkmıyor, (birkaç kişi hariç) onca kepazeliğe bir tek kelime edilmeyişinin sebebi nedir?

Dışlayan ve ayrıştıran bu saldırıların zararı,  bilinmeli ki AK Parti'nin hanesine yazılıyor. Kayba tahammül edilecekse, buyurun herkes sussun!

"Hep birlikte Türkiye" ise gaye, o zaman birileri bu azgınlığı sustursun!

Yetti artık!

ÇİLLER'İN KOLTUĞUNA AĞAR OTURDU

3 Kasım 2002 seçimlerinden önce, Tansu Çiller'in DYP'sinde, bugünAbdullah Gül'e yapılanların aynısı Mehmet Ağar'a yapılıyordu. 

Tayyip Erdoğan geliyordu, yanındaki Abdullah Gül'le, Bülent Arınç'la, Binali Yıldırım'la... beraber. Bir fikrin, bir iddianın, bir gayenin sahibi olanTayyip Erdoğan, bir olduğu, birlikte olduğu arkadaşlarıyla milletin teveccühüne mazhar olmak için yola çıkmıştı. 

DYP'deki tereddütlü havayı o günlerde  ne Çiller gördü ne de etrafındakiler. Ağar'a yapılan saldırılara seyirci kalmakla yetinmediler, seçim vakti gelip çattığında, listelere Mehmet Bey'in adını yazmadılar. 

Ağar'ı, Bucak'ı, Duyan'ı (Mahmut) Cevheri'yi (Necmettin Cevheri ve oğlu) ve kendi bölgesinde etkili bir çok ismi, dışlayıp, DYP'den kopardılar. Bu isimlerin dışlanması yüzünden 3 Kasım 2002 seçimleri Çiller için hezimet oldu. Ağar ise Elazığ'dan bağımsız milletvekili seçildi ve Çiller'in bırakmak zorunda kaldığı koltuğuna kuruldu...

Ağır oldu, dışlama ve ayrıştırmanın bedeli!

Benimkisi...

Kıssadan hisse.

BAYKAL CHP'NİN BAŞKAN ADAYI OLABİLECEK Mİ?

"Maç bitmedi" demekle, şimdiden 2019'un provasını yapıyor Deniz Bey... İlerleyen yaşına rağmen, CHP'deki herkesten daha çok koşan ve çalışan Deniz Baykal, maçın ikinci yarısında ipi göğüsleme niyetinde. 

Peki bu mümkün mü?

I ıh... 

Baykal'a umut bağlayan arkadaşlar, ne yazık ki beyhude bir bekleyiş içinde. Zira, kabul etmek gerekir ki, bir iki gafı ve "kontrollü darbe"saçmalığı dışında Kemal Kılıçdaroğlu iyi bir kampanya yürüttü. "Hayır"ın lideri olarak Kemal Bey iyi sükse yaptı 16 Nisan referandumunda... 

Kemal Bey'in "hayır" pastasını Deniz Baykal'a yedirmesi gördüğüm kadarıyla pek mümkün görünmüyor. CHP lideri, 2019'a doğru yol alırken, eskisi gibi sertleşecek mi, yoksa 16 Nisan'daki yumuşak üslubunu sürdürecek mi?

Bu sorunun karşılığını aldığımızda, Kemal Bey'in "hayır" pastasını kime yedireceğini daha net bir şekilde görmüş olacağız.

Kendi yer belki de... 

Kim bilir!