28 Şubatçılar AK Parti'ye teşekkür eder mi?

28 Şubatçılar AK Parti'ye teşekkür eder mi?

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

28 Şubat sürecinin en vahim sonuçlarından biri hiç kuşkusuz, oluşturulan ‘dindar Müslüman’ tiplemesi ve bunun getirdiği zorluklardı.

28 Şubat'ın aktörleri TV’lere çıkardıkları tuhaf insanlar aracılığıyla Müslüman imajını tiksinti verici bir hale getirmişti. Toplum neredeyse ortadan ikiye ayrılmıştı. Başörtülüler, dindarlar, kendilerini toplumun etkin olan bir kesiminin yanında hep yabancı gibi hissediyordu. Toplumun ‘ötekisi’ haline getirimişlerdi.

Türkiye’de estirilen psikolojik rüzgar yüzünden dönemin dindar siyasetçileri statlarda maç izlemeye gidemez, kültürel bir etkinliğe katılmaya cesaret edemezlerdi.

Bir ‘kem göz psikolojisi’ ülkenin her tarafına yayılmıştı. Öyle ki ortalama Anadolu dindarı bir başörtülü aile bile bazı ortamlarda üzerine çevrilen kem gözlerden kendini kurtaramıyordu.

Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz gibi medyatik figürler, neredeyse bütün dindarların kimliğini temsil ediyor gibi görülmeye başlanmıştı.

Şimdi benzer bir sürecin AK Parti iktidarı döneminde de yaşandığını düşünüyorum.

Hem AK Partili siyasetçilerin hem de AK Parti iktidarı ile popüler olan yazar, çizer, aydın, gazeteci, bilumum medyatik figürlerin diline hakim olan bayağılık, kibir ve nezaketsizlik toplumda benzer bir etki yaratıyor.

Bu söylem ve üslup, dindar, mütedeyyin insanların imajına en az Ali Kalkancı ve Fadime Şahin kadar zarar veriyor. Dindar kesimi en az 28 Şubat dönemindeki kadar toplumun bir parçasına karşı ötekileştiriyor.

Üzülerek söyleyebilirim ki Türkiye’nin birliğinden, bütünlüğünden, kardeşliğinden sorumlu olan AK Parti ve  destekçisi gazeteci ve yazarlar benimsedikleri üslupla, yaptıkları siyasetle toplumun bütünlüğüne büyük bir darbe vuruyorlar.

Toplumun yarısını ‘öteki’ yapmakta bir beis görmüyorlar.

Kendisi toplumun bir yarısını ‘öteki’ yaparken, toplumun diğer yarsının karşısında da kendisine oy veren mütedeyyin insanların  ‘öteki’ olarak algılandığını görmüyorlar.

Bir ülkede huzuru kardeşliği, birliği, bütünlüğü, nezaketi, şefkati ancak benimseyeceği hakşinas bir üslupla iktidar getirebilir.

Muhalefet iktidara rağmen gerginliği azaltamaz. Muhalefet iktidara rağmen toplumu bölemez. Muhalefet iktidara rağmen ‘öteki’  oluşturamaz.

Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu ‘tımarhanelik tablo’da en büyük pay hiç kuşkusuz gücü elinde tutanların iktidar şımarıklığında ve kullandıkları pespaye üsluptadır.

Bu tablodan en büyük zararı AK parti ve ona destek verenler görecektir.

Çünkü siyasi kürsüden verilen mesajlar günlük hayatta çok daha sert bir etki doğuruyor. Açılışa gidersin, mitingde konuşursun, grup toplantılarında esip gürlersin fakat tenis maçını izlemeye gidemezsin. Bir futbol maçını izlemek için bir stada gittiğinde ‘öteki’nin kem gözlerini ruhunda her zaman hissedersin.

Resepsiyonlara gidersin ama o ‘kahrolası kem göz’  senin peşini bırakmaz.

Üstelik bunu sadece kendin yaşamakla kalmaz, temsiline soyunduğun toplumu da benzer bir psikolojinin kurbanı edersin.

Bu psikolojinin büyümesi sonucunda da önce kendini, sonra da bu imajın kurbanı olan mütedeyyin insanları kendi gettolarına, mahallelerine, salonlarına, zamanla evlerine mahkum edersin.

İktidarın kibirli üslubunu her alana yaydığınızda başörtülü bir kadın TV stüdyolarında ‘özgürce’ konuşabilir fakat bir bilet alıp tiyatroya giderek kem gözlere takılmadan ağız tadı ile bir oyun seyredemez.

Bu durum giderek daha da kalıcı hale geliyor. Bunu görmüyor musunuz?

Diyeceğim odur ki bu ötekileştirci, nezaketten uzak, toplumun dengelerini hesaba katmayan, ‘karşı tarafın’ düşüncelerine ve değerlerine saygı içermeyen, "ben yaptım oldu" tarzında kibir dolu bir tutum ve siyasetle, gazetecilikle bu topluma ve özellikle de dindar kesimine büyük kötülük yapıyorsunuz.

Güçle, kabalıkla, kabadayılıkla, kibirle kalıcı olunsaydı, 28 Şubatçılar kalıcı  olurdu, bunu görmüyor musunuz?

TV ekranlarında bu ülkede milyonlarca insanın benimsediği, saygı duyduğu değerlere, şahsiyetlere hakaret ederek popülarite kazanan simalara bir bakın bakalım, Ali Kalkancı veyahut Fadime Şahin’den ne farkları var Allah aşkına?
Birkaç oy daha fazla  almak bu tür kamplaşmalardan medet ummak.. Deger mi? twitter.com/acikcenk

Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın