“28 Şubat Süreci” denilen
“hatasız kulun olmadığı” dönemi hatırlıyor ve
bugüne bakıyorum da midem bulanıyor…
Neden mi?..
İğrenç insan yüzleri görüyorum da
ondan…
Bilinsin
istedim...
Kimisi de Aydın Doğan'ı
içeri tıktırmak için yeraltı faaliyeti yapıyor adeta!..
O dönemin diktacı sivil - asker ortak hükümetine
kafa tutmayı başaran tek patron Aydın
Doğan değil miydi?..
Mehmet – Canan Barlas, Yalçın
Özer ve Memduh
Bayraktaroğlu’nu kovdurmayı başaran dönemin
başbakanı,Yavuz Gökmen'i neden
kovduramadı?.. Çünkü yukarıda adlarını verdiğim dört
yazarın patronları askerden de hükümetten de
korkuyorlardı...
Korktukları için yazarlarını
koruyamadılar...
Aydın Doğan'ın ise onların
güçleri umrunda bile olmadı...
Zira "ben sizden daha
güçlüyüm" özgüvenine sahipti...
O gücü ve sağlam
karakteriyle; "sarışın güzel
kadın" diyerek hem Çiller'i
koruyan ve hem de RefahYol'a destek verirken
28 Şubatın sivil darbecilerinin ağızlarına tüküren
yazarı Yavuz Gökmen'i kovmadı...
Kovmadığı gibi kuşkuyla çalışmasın diye maaşına
zam bile yaptı...
Yani;
o günün dirençli patronu (kendisini sevmiyor olmam gerçekleri
yazmama engel değil) Aydın Doğan'dı...
Direnemeyenler ise; Bilgin,
Karamehmet ve Ören'di...
Bilinsin istedim... |
O günlerde gazetelerinde, köşelerinde
Genelkurmay’ın verdiği brifinglere davet
edilmedikleri (akredite oamadıkları) için sitem edenler (kafa
tutmak kolay mıydı?) bugün nasıl da kahraman kesildiler
başımıza…
O gün askerlerin davetlisi olabilmek, dönemin hükümetine
karşı nasıl davranacakları konusunda bilgilendirilmek için can
atanlar; bugün o genelkurmay brifinglerine katılanların (neredeyse)
asılmalarını isteyecek kadar kendilerinden geçmiş, gözleri
dönmüş…
“Bütün askerler tutuklansın” demek
kesmiyor ikiyüzlü, sahte, kokuşmuş, çürümüş
kahramanları…
O günün, genelkurmay brifinglerine katılmış bütün
gazetecilerin de tutuklanmalarını arzuluyorlar…
İşte bu ikiyüzlülükleri midemi bulandırıyor ya…
Ulan o gün genelkurmay sizi de davet etseydi o brifinglerde
başköşelere oturup ertesi gün de gazetedeki köşenizde
“genelkurmay tarafından adam yerine konan adam”
havası atmayacak mıydınız?..
Ulan birçoğunuz o günlerde bilhassa
Çiller’e yapılanlara “alkış”
tutmuyor muydunuz?..
Beni de Çiller’e yapılanlara karşı durduğum
için yerden yere vurmuyor ya da yerden yere vurulmama çanak
tutmuyor muydunuz?..
Şimdi ne oldu da birden demokrasi havarisi kesildiniz
anlayamıyorum…
Gözleriniz dönmüş, ağızlarınızın yanından salyalar akıtarak,
cadı avına çıkmış, McCarthy Amerika’sının
“Komünist ihbarcıları” gibi “28 Şubatçı
Gazeteci” ihbarı yapıyorsunuz…
Kaçınız içeri atıldı, çalıştığınız gazeteden kovuldu, medya
patronları tarafından kara listeye alındınız?..
Kaçınız fiziki veya ruhi işkence gördünüz?…
Ha, söyler misiniz?..
Mehmet – Canan Barlas, Yalçın Özer
ve Memduh Bayraktaroğlu’ndan başka 28
Şubat Hükümeti’nin kovdurduğu kim var aranızda?..
Kim var söyleyin, yazın da öğreneyim…
Nazlı Ilıcak mı?..
Güldürmeyin beni…
RefahYol Hükümeti 1997 Haziran ayında düşürüldü;
Nazlı 1998’in sonlarına doğru kovuldu
gazetesinden…
M. Ali Birand ve Cengiz Çandar mı?..
İşinize bakın…
Sandıktan çıkmış hükümete destek verdikleri için değil; post
modern darbenin amacına ulaşmasından çok sonra terör örgütüne
yataklık ettikleri yalanıyla gönderildiler gazetelerinden…
Ama yukarıda isimlerini andığım dört yazar, 28 Şubat
darbecilerine kafa tuttukları, seçilmiş hükümete yapılan baskılara
karşı çıktıkları için hükümetin düşürülmesinden hemen sonra
kovuldular…
Ve asıl acıları onlar çektiler…
Yalçın Özer vefat etti, Bayraktaroğlu 13 yıl işsiz
kaldı…
Siz ise hem işinize devam ettiniz hem de
“genelkurmay bizi akredite etmiyor!” diye
ağlanmayı sürdürdünüz…
Bugün kalkmış sanki o günün darbecilere destek veren gazete
yöneticilerinden, köşe yazarlarından farkınız varmış gibi demokrasi
kahramanı kesiliyorsunuz başımıza…
Utanın ulan utanın be…
Yuh size!..
adnanberkokan@gmail.com