Zavallı Kılıçdaroğlu!
Kemal Kılıçdaroğlu ketenpereye geldi, hükümetin uygulamasına "destek" vermek zorunda kaldı...
ADNAN BERK OKAN
Medyanın günlük hayatımızı nasıl da esir aldığının farkındasınız
değil mi?..
Neredeyse yaşamımızın her anına nüfuz ediyor…
Haber programlarına bakıyorum; neleri ve nasıl tartışmamız
gerektiğine bile medya karar veriyor.
Makro, mikro tüm olaylara hangi pencereden bakmamız gerektiğini
medya belirliyor.
Öyle bir güç ki medya; bize “bilgi” diye, bilmemiz
istenilenleri veriyor…
Dilediğini sevdiriyor; dilediğinden nefret ettiriyor…
Dilediğini “Vatansever” olarak kakalıyor bize,
dilediğini “Hain” diye yutturuyor…
Dilediğini “dürüst” belletiyor; dilediğini
“Hırsız”…
Ve…
Bütün bu süreçte kendini nasıl da “Melek” olarak
tanımlıyor…
“Vatannn!.. Milletttt!.. Caaarrrttt!... Kaba
kâââttt!”
Sözü, İsrail saldırısına getireceğim…
* * *
Mavi Marmara yolcu gemisinin başına gelenleri
ve medyadaki yorumları gördünüz…
Ama bir şeyi görmediniz, görmeyeceksiniz:
Vahşet, medyanın umurunda bile değil…
Medya işin, “karşılıklı kaşıma ve kışkırtma”
bölümüyle ilgili…
Hemen ikiye ayrılıverdiler…
Bir bölümü saldırıyı “Cinayet” olarak
tanımlıyor…
Bir diğeri ise “İsrail'in hassasiyetlerine de saygı
göstermeliyiz” diyerek İsrail’in yanında
yer alıyor.
* * *
Öncelikle belirteyim ki; İsrail’in bu
saldırısının savunulur yanı yok…
Ancak!..
“İsrail'in hassasiyetlerine de saygı
göstermeliyiz” diyenler de tamamen
“haksız” değil…
Çünkü…
“Devlet” demek; “Çıkar, çıkar,
çıkar” demektir…
17. Yüzyılda Fransa Başbakanı Kardinal Richelieu,
“Raison d’etat” demişti…
Bunu, “Devletin âli menfaatleri” diye de tercüme
edebilirsiniz…
Ve o günden bu güne hiçbir şey değişmedi…
Yönetim biçimi ister Demokrasi olsun, ister
Monarşi, ister Faşizm…
İster Liberal Kapitalizm uygulansın, ister
karma ekonomi, ister sosyal
demokrasi…
Devletin hedefi hiç değişmez:
“Çıkarlarıma halel gelmesin!”
* * *
İsrail günlerdir; “denizden gelmeyin, gelirseniz
vururum” diye bas bas bağırıyor…
Neden?..
Çünkü yolcu gemisi de olsa öylesine büyük bir geminin kendi
karasularına girmesi, İsrail Devleti’nin çıkarlarına ters
düşüyor…
O gemiyi ve denizi kontrol edemeyeceğini biliyor…
Her ne kadar “insani yardım gemisi” ise de
İsrail karasularına girdiği andan itibaren
“Mayın” döşeyebileceğini başka girişimlerde
bulunabileceğini düşünüyor…
Siz istediğiniz kadar “Ama insani yardım
götürüyoruz” deyin, anlatamazsınız…
Çünkü adamların dilleri, midelerine kadar yanık…
Ve daha da önemlisi, gemide çok sayıda Hizbullah
sempatizanı
var…
Ve…
* * *
İsrail “blöf” yapan bir devlet anlayışıyla
yönetilmiyor…
“Şehitlerimizin kanları yerde kalmayacak, çok sert karşılık
vereceğiz” deyip kapı arkasında
“uzlaşalım” diye haber gönderen zihniyetinde ise
hiç değil…
“Vururum!” dedi mi
“vuruyor!”…
Biz Apo’yu besleyen, koruyan
Suriye’ye yıllarca “Öcalan’ı bize teslim
et, teslim etmezsen vuracağız” diyemedik…
Aynı dönemde İsrail, Suriye’ye bir konuda 24 saat
süre verdi.
“24 saat sonunda askerlerini bölgeden çekmezsen
vururum” dedi…
Suriye asker çekmedi…
24 saati 1 dakika geçe İsrail jetleri, Suriye’yi perişan etti…
Hafız Esad, geri çekilmek zorunda kaldı…
Biz ise aynı süreçte; “Kov şu Öcalan’ı, kovmazsan
vuracağız” demeye devam ediyorduk…
Peki vurabildik mi?..
Hayır, vuramadık…
Sonunda ve çok da konjonktürel bir zamanda (bir seçim öncesi) gizli
bir el Apo’yu Suriye’den çıkarıp
ülke, ülke dolaştırdıktan sonra tam da seçime giderken bize teslim
etti…
Şimdi de lütfen dikkat!..
Olayın zamanlaması ilginç...
* * *
Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP
yükselişte...
PKK terörü tırmanıyor…
Başbakan Erdoğan, olaydan bir gün önce bu kez de
ve hem de Atatürk adına Arjantin
Devletine, “One minute” çekti ve o ülkeye yapacağı
geziyi iptal etti…
Ve…
Euro çöküyor…
Şimdi bir de olası gelişmelere bakalım:
Erdoğan’ın yıldızı yeniden mi parlatılacak, yoksa oyun dışı
mı bırkılacak?…
Kılıçdaroğlu bir süreliğine kenara itilecek mi, yoksa birkaç gün
sonra yeniden cilâlanacak mı?.
Ama net olarak bilinen
bir şey var:
İsrail iyice yalnızlaşacak…
Ve…
En önemlisi:
Orta vadede bölgede sınırlar yeniden
çizilecek…
Değişecek bu sınırlara; İsrail, İran,
Irak, Suriye, Ermenistan, Azarbeycan, Gürcistan ve (ne
yazık ki) Türkiye dâhil…
* * *
Şimdi yine medya ile bitireyim…
Gelin şu son saldırı olayına bir de bu pencereden bakın…
Yani egemen güçler (Amerika, Rusya, Çin, AB) testileri taş atıp
kırmaktansa, birbirlerine vurdurup kırdıracak…
“Büyük Ülke” iddiasındaki bir ülkenin medyası bunu
da göremiyorsa neyi görecek?..
“Güzel kadın göbeklerini” mi?..
* * *
Pardon, pardon...
Kemal Kılıçdaroğlu'na niçin
"Zavallı" dediğimi açıklamaya unuttum...
Ketenpereye geldi, hükümetin uygulamasına
"destek" vermek zorunda kaldı...
Oyunu görüp, "İnatlaşmayın. İnsani yardımlar denizden
değil, karadan gönderilsin, kimsenin hayatını tehlikeye
atmayın" deseydi bugün yaşanan bu vahşet karşısında çıkıp,
"Vizyonu olan lider" rolünü kapabilirdi.
Ama oyunu göremedi...
Farkılık sergileyemedi...
Ve yıldızı parlamaya devam edecekti...
Şİmdi ise tek işlevi "Hükümete destek vermek olan genel
başkan" olmaktan öte gidemeyecek...