Zaman'dan Erdoğan için ağır yazı!
Zaman gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan'dan AKP'ye ve Başbakan Erdoğan'a şike yasası için topa tuttuğu yazısında "ustalık devri denilen demek bu imiş!" diyor.
Yazıyı kaleme alan kişi Ahmet Turan Alkan olsa da hükümet ile cemaat arasındaki dengeler gözönüne alınacak olursa bu yazının arkası boş değil.
Yani sadece yazarından ibaret bir yazı olarak algılanmamalı...
Özellikle de şu cümle çok dikkat çekici... Diyor ki Alkan;
"Başbakan, küçük bir hatır meselesi için daha büyük bir hâtırı kaale almamaya karar verdi."
Ardından da yeni anayasayı hatırlatıyor ve o yeni anayasa çıkmaz ise
"'Bir başbakan vardı' deyip üzüleceğiz" diyor...
İşte Zaman'daki o çarpıcı satırlar
Başbakan rahatsızken çok garip işler oldu; "Başbakan hastalandı da böyle oldu" dedirtecek işler değil doğrusu; aksine Başbakan'ın karar ve direktifiyle böyle oldu. Duyduğumuza göre Başbakan, partisinde kanunun inatla aynen geçmesine karşı çıkan isimleri arayıp "Aynen" konusunun altını çizmiş, ardından konuşma yasağı koymuş. Parti yöneticileri de gruba, "Değişikliğin altındaki imza Başbakan'ın imzası demektir, ona göre ha!" diye sert çıkmış. Bunun üzerine vekiller, genel kurul oylamasına girerek Başbakan'a "görünmek" gerektiğine hükmetmişler.
Başbakan'a görünmek?..
Ne için, ne uğruna? Çıkarılan kanun, 70 milyonun hukukuyla ilgili kapsamlı bir düzenleme değil ki, neticede birkaç yüz futbol yöneticisini, daha özel planda üç-beş ismi rahatlatmayı amaçlıyor.
"Şikecileri göstere göstere affettiler" dedirtmeye değer mi
bilmem.
BU AZİZ O KADAR MUAZZEZ
MİDİR?
Bana çok anlamsız, hatta saçma-sapan görünüyor fakat Başbakan'ın
konuya farklı bir mânâ verdiği anlaşılıyor. Böyle hâllerde, "Vardır
büyüklerimizin bir bildiği zâhir!" der geçerdik: "Şey"lerin içini
açıp bakmayı öğreneliberi artık geçmiyoruz. Vardır bir hikmeti
değil, "Nedir yahu hikmeti?" diye taaccüp ediyor, "Bu aziz o kadar
muazzez midir?" diye hayretlere gark oluyoruz.
BARONLARDAN YANA TAVIR
KOYDU
Doğrusunu söyleyeyim mi, haddizâtında Başbakan'ın fındıkkabuğu
kadar cirmi olmayan bir mesele için amme efkârından değil de futbol
baronlarından yana tavır koymasına hem çok şaşırdım, üzüldüm ve
kırıldım; bana öyle göründü ki şu dört yıllık ustalık döneminde
Başbakan, kendi kariyer çizgisini milletin hukukundan daha fazla
ciddiye alabilir pekâlâ.
BU METANET DEĞİL BÜKÜLÜŞ
EMARESİ
Şike kanununda gösterdiği sert kararlılık ve direnç, metânetin değil aslında bükülüşün emâresidir.
Şikecilerin cezasında indirim yapılıp yapılmayacağı, ilk
duruşmada salıverileceklerine dair gûft u gûların artık hiç bir
kıymet-i harbiyesi yok: Şikecilerin cezasından "Yüksek ve ince
siyâsetle" tenzil olunan cezâlar, yarın kamuoyu tarafından karara
imza koyanların hesabına ilâve ediliverir. İmza koyanlar derken
elbette diğer iki muhalefet partisini kasdediyor değilim; onlar ki
birisi doğrudan AK Parti'yi kapattırmak için devrin yüksek
yargısıyla kaş-göz imâlarına girişmiş, diğeri ise başörtüsünde
iktidarı "Fak"a bastırıp kapattırılması ihtimâlini "Çalgı-çengi"
refakatinde gülerek seyretmişti. Ne güzel kader arkadaşlarıdır
bunlar AK Parti için!
USTALIK DEVRİ DEMEK BU
İMİŞ
Durmayınız efendim, yola devam; ustalık devri denilen demek bu imiş!
Sayın Başbakan, küçük bir hatır meselesi için daha büyük bir hâtırı kaale almamaya karar verdi. Bir şartla anlar ve affederim kendi nâmıma: Eğer hâlâ vazgeçilmedi ise yeni anayasa çalışmalarında, şike kanununda sizi can-baş ile destekleyen CHP ve MHP'yi ortak çalışmaya ikna edip, vaadiniz üzre yeni anayasayı yaparsanız ferâsetinize şapka çıkartacağım...
Aksi takdirde, "Bir başbakan vardı" deyip üzüleceğiz.
Yazının tamamı için