Zaman'a kayyım ve başörtülü bacılar meselesi

Zaman Gazetesi'ne kayyım atanınca AK Parti tarafında ve cemaat tarafında ortaya çıkan manzara nasıldı?

Zaman Gazetesi'ne kayyım atanınca AK Parti tarafında ortaya çıkan manzara:

- Son yıllarda herhangi bir AK Partili ya da AK Parti binasının kıyısından köşesinden geçmeyen Zaman Gazetesi 3 gündür AK Partililerin elinde. Fonda Tayyip Erdoğan, önde  Zaman Gazetesi fotoğrafları gırla gidiyor sosyal medyada.

- "Hacı sana 3 abonelik yazıyorum" geyikleri dönmeye başladı. 

- Zaman Gazetesi'ni hiç bu kadar benimsememişlerdi. 

- Bugün gazetesine kayyım atandığı zamanki gibi "şimdi görün Zaman nasıl yönetilirmiş" nidaları da gelmiyor değil. Umarız sonu Bugün Gazetesi'ne dönmez. 

- Eğer kayyım Zaman Gazetesi'ni de yönetemeyip kapatırsa devletin "yap, işlet, devret" modeli yerini "devret, işleteme, kapat" modeli alacak. 

 
Zaman Gazetesi'ne kayyım atanınca cemaat tarafında ortaya çıkan manzara:

- Moraller bozuk olsa da "kayyım kayyım büyüyen bir zafer vardır" nidaları da yükselmiyor değil.

- Cemaat, Zaman Gazetesi önünde yaşananları hem sosyal medyada hem de yurt dışı basın aracılığıyla köpürtmekte oldukça başarılı oldu. 

- Hemen "çay koy keçeli" moduna geçerek, B planını devreye soktu ve gün sektirmeden yeni gazetesi "Yarına Bakış"ı çıkardı.  

- Açıktan beddua edeni görmedim ama içlerinden geçeni tahmin etmek güç değil. 
 
BAŞÖRTÜLÜ BACILAR MESELESİ
 
Bu "başörtülü bacılar" söylemi fazlasıyla klişe oldu. İddiaya girerim bu klişeden benim gibi sıkılan ve hazzetmeyen binlerce başörtülü bulabilirim. 
Ve fakat biz sıkılsak da ortada bir realite var. 

 
Dün Ahmet Hakan yazmış, bu başörtülü bacılar mevzusunu mübalağa etmemek lazım çünkü bu bizi başörtülü bacıların dokunulmazlığına, başı açık bacılara yapılan zulmü normal kabul etmeye savurur demiş. 

 
Toplumda kadınları "başörtülü bacılar/ başörtüsüz kadınlar" diye ikiye bölmenin bir 28 Şubat marifeti olduğunu unutmamak lazım. Haa, aslına bakarsanız bu mevzu modernleşme ekseninde Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar gider, orası ayrı. 

 
Ve fakat sırf başındaki o başörtü dolayısıyla eğitim hakkı, çalışma hakkı ellerinden alınan ve zulme uğrayan ötekileştirilmiş kadınlar, AK Parti iktidarında sahiplenilmiş bacılara dönüşünce bu söylem çok farklı anlamlar ihtiva etmeye başladı.

Üstüne bir de Kabataş olayından sonra Sayın Erdoğan'ın "benim başörtülü bacılarım" sözleri üzerine Erdoğan karşıtlarınca kinayeli kullanımı açıkcası "başörtülü bacılar" söyleminin içini boşalttıkça boşalttı.

Bu ifade artık özünden çıkmış, bir siyasi dokundurma aracına evrilmiştir. 
Bu arada tavrımızı net bir şekilde koyalım: Bu toplumda kadınların başörtülü ya da başörtüsüz diye ayrıştırılması yanlıştır, haksızdır. Başörtüsü ne bir siyasi argüman ne de iktidara bir dokundurma aracı değil, kadınların inancı gereği başını örtmek için kullandıkları bir örtüdür.

Olan bu olmasa da olması gereken budur. 

ZAMAN GAZETESİ ÖNÜNDEKİ BAŞÖRTÜLÜ BACILAR İÇİN NE DİYECEKSİN?
 
Diyorlar ki; "Zaman Gazetesi'ne kayyım atanmasını protesto etmek için gazetenin önüne giden kadınlara gaz bombası atıldı, başörtülü kadınlar gaza boğuldu, içlerinde kaçarken düşenler, başları kanayanlar oldu. Sen de bir başörtülü yazarsın, hiç mi söyleyecek sözün yok bu manzaraya?"
 
Var elbette ama başörtülü olduğum için değil. 
Her ne sebeple olursa olsun ortaya çıkan o görüntüleri hiçbir vicdan kabul etmez.
Bir gazeteci olarak, Birgün'den Yeni Akit'e, Aydınlık'tan Ortadoğu'ya hangi cebahtan olursa olsun ifade ve basın özgürlüğü esastır. Yine basın etik kuralları çerçevesinde yapılan yayınlar eleştirilebilir, kınanabilir, yaptırımlar uygulanabilir.
Gazetelere el konulması, kapatılması, yayın yasakları devletlerin zaman zaman uyguladıkları yöntemlerden. Tarihe baktığımızda benzer örnekleri görmek mümkün.

Fakat tarih bize yine gösteriyor ki, şayet bir kitlesi, karşılığı varsa mutlaka bir yolunu bulup yeniden kendini ifade edecek bir mecra bulmuştur.