Zaman yazarından dershane çıkışı
Zaman yazarının kaleme aldığı bu yazı 'cemaatin fikrini" öğrenmek açısından önem taşıyor...
Öztürk, köşesinde Başbakan'ın açıklamasını "Yine mimarisi olmayan, 'bir gece ansızın gelebilirim' türünden bir açıklama. Yasal ve teknik altyapısı oluşturulmadan, varlık sebebi ortadan kaldırılmadan, zararı faydasından çok daha derin olacak bir hamle daha." diye yorumladı ve şöyle devam etti:
"Devlet inatla, refleksle ve tepkisellik ile
yönetilemez. Oysa bu duruş, son dönemde başlı başına bir yönetme
iradesi olarak belirginleşiyor. Bu manasız çıkışın başarısız bir
gündem saptırma olarak kalmasını dilerim. (...)
Türkiye'de 5 bine yakın dershanede 50 bin kişiden fazla öğretmen, 20 binden fazla personel çalışıyor. Dolaylı istihdamı da sayarsak, toplamda 100 bin civarından kişi buradan ekmek yiyor. Şimdi siz bir yandan kamu parasıyla suni yollardan memur sayısını artırarak sözde istihdam oluşturacağım derken, öte yandan küresel krizin ortasında kalkıp 2 milyar dolarlık bir sektörü 'kapatıyorum' deyip 100 bin kişiyi 'başınızın çaresine bakın' diye kapının önüne koyacaksınız. Olacak şey mi?
'Özel okula dönsünler, biz de hizmet alalım' sözünün de yasal ve teknik zemini yoktur. Hem bunlar özel okula dönünce halen zaten bir okulu olan öğrenciler buralara gelmeyeceğine göre, atıl kapasite ile bunlar nasıl ayakta kalacak? 'Devlette sınıf mevcudu 25 kişiyi geçemez' diye de bir yasa çıkaracak mısınız?
Öte yandan 'kapatıyoruz' buyurgan lafı da nereden çıktı? Hani Türkiye'de bir serbest piyasa ekonomisi, girişimcilik özgürlüğü vardı! Birileri şartlarına uyarak 'isteyene bilgi satmak' istiyorsa, birileri de gelip bu hizmeti satın almak istiyorsa, buna engel olmaya kalkmak neyin nesi? Buna göre 'Halk Ekmek'e rakip oluyor diye fırınlar, TOKİ'ye rakip diye inşaat firmaları da kapatılsın. Öyle mi? Hâlbuki tam tersi olmalı, TOKİ de Halk Ekmek de rekabet etmeli. Haksız devlet destekleriyle özel sektörün üzerine binip ezmemeli.
Yoksa girişimcilik özgürlüğü sadece küresel sermayeye mi var? ABD'liler gelip Türkiye'de Bilgi Üniversitesi'ni ve diğerlerini, kolejleri satın alıyor. 'Sermayenin dini, rengi olmaz' diye izin veriliyor. (...)
Arkasında devletin hiçbir desteği ve teşviki olmadan ayakta kalan bu kurumlar aslında işini kötü yapan devletin eksiklerini giderdiğinden ödülü hak ediyor. Dershaneler, 'eğitim sektörünü kapatan' devlete, halkın ve piyasa dinamiklerinin verdiği gerçekçi, çözüm ve girişimci odaklı bir tepkidir.
Eğitim sistemi böyle adaletsiz ve kalitesiz olduğu sürece de
piyasayı yok edemezsiniz. Karaborsa ve kayıt dışılık
hortlar. Zaten bu memlekette kayıt dışılık; akıl dışı zorlamalarla,
altın yumurtlayan tavuğu bir kerede kesip tüm yumurtaları almak
için vergi üstüne vergi koyan devletin kendi oluşturduğu ahmakça
bir olgudur. Buna göre sen sistemi düzelttiğinde
dershanelerin pazarı kalmaz. Ancak talep karşılanmadan arzı
baskılanırsa ancak o hizmetin tüketicisine haksızlık edilmiş olur.
Bu da haksız ranta sebebiyet, hatta sosyal adaletsizlik anlamına
gelir. Gerçekten de her sene 2 milyona yakın öğrenci sınava
giriyor. Pıtrak gibi yerden biten gecekondu tipi kamu
üniversitelerine, 'denize nazır diploman hazır' kıvamında özel
soygun üniversite balonlarına, ikili öğretim kurnazlıklarına rağmen
daha yarısını bile yerleştiremiyorsunuz.