Zaman yazarından Ali Kırca'ya çağrı
Zaman yazarı Mehmet Kamış, Fethullah Gülen kasetleri konusunda Ali Kırca'yı bekleyen görevi yazdı.
Zaman yazarı Mehmet Kamış, Fethullah Gülen kasetleri
konusunda Ali Kırca'yı bekleyen görevi yazdı. Mahmut Övür'ün
yazdıkları doğru mu? Mehmet Kamış, Kırca'dan bu konuyla ilgili
açıklama bekliyor...
***
Mahmut Övür'ün yazısının üzerinden dört gün geçmiş olmasına
rağmen Ali Kırca'dan tık yok. Bu yazı yayınlandıktan sonra da bir
cevap verir mi bilmiyorum ama kafayı kuma gömünce yeryüzündeki
gerçeklerin değişmediğini bilmesinde yarar var.
Ali Kırca'nın çıkıp bir açıklama yapmasını, Mahmut Övür'e
'yazdıkların doğru değil' diyebilmesini bekliyoruz. Bütün kamuoyu
Kırca'nın, "Benim ne Ergenekoncularla, ne iftiracılarla, ne
de devletin içine sızmış çetecilerle işim yok. Ben kimsenin
kullanacağı adam değilim." demesini bekliyor.
Mahmut Övür, 22 Mart tarihli Sabah gazetesinde yazdığı yazıda, '17
Haziran 1999 tarihinde Fethullah Gülen ile ilgili kampanyayı
başlatan kasetleri, bugün Ergenekon'dan sanık olarak içeride olan
Ergun Poyraz'ın Ali Kırca'ya getirdiğini' belirtti. Övür konuyla
ilgili şu bilgileri verdi: ''atv Haber'in başında Ali Kırca vardı.
Ben de henüz atv Haber'deki odamı terk etmemiştim. İşte o günlerde
haber merkezine ilginç bir adamın elinde çantalarla sık sık gelip
gittiğini görüyordum. Sima olarak tanımadığım bu adamı merak edip
sordum. Adının Ergun Poyraz olduğunu söylediler. Poyraz, tarikatlar
ve Refah Partisi ile ilgili yazılar yazan, kitaplar yayınlayan biri
olarak biliniyordu. Ama atv Haber'de herkes ona "derin devlet"in
adamı gözüyle bakıyordu. Onun geliş gidişlerinden sonra işte o
meşhur kaset olayı patladı. Bu çok net biçimde bir 28 Şubat
operasyonuydu. Yayınlanmasını da onlar sağladı."
Ali Kırca çok ilginç bir isim. 1969'da İlhan Selçuk gibi darbe
hevesi kursağında kaldıktan sonra teğmen olarak ordudan atılmış, o
da kapağı TRT'ye atmıştı. TRT Haber Dairesi başkanlığı bile yaptı.
Haberleri sunarken duygu yüklemesi yapmayı çok sever. Dinlerken
yalanın, riyakârlığın, sahtekârlığın hiç uğramayacağı bir ağız
olduğunu düşünürsünüz.
Geçen gün Ahmet Kaya'nın arkasından da bir program yaptı. Bütün
duygusallığını üzerine giyip bir Ergenekon operasyonuyla ülkeyi
terk etmek mecburiyetinde bırakılan Ahmet Kaya'nın ardından bir
sürü laf etti. Ne kadar sırma saçlı olduğundan, ne kadar badem
gözlü olduğundan bahsetti de bahsetti. İyi reyting yaptığını
sanıyorum. Bu ülkede öyle insanlar var ki kılıcı şiir gibi
batırıyor. Öldürdüğü insanların ardından bir şair gibi ağıt
yakıyor. Öylesine hüzün şarkıları söylüyor ki, insan 'iyi de bunu
sen öldürmedin mi?' diye soramıyor bile. Bunlar gerçeği arayan adam
urbası giyseler de gün geliyor birisi bunların façasını öyle bir
bozuyor ki, gerçekler bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıkıyor.
Ali Kırca'nın 28 Şubatçılarla işbirliği yaparak, onların getirdiği
yalan yanlış haberlerle kampanyanın düğmesine basmasından sonra
davalar açıldı, ancak hiçbir suç unsuru bulunamadı. Bütün
mahkemeler, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin suçsuzluğunu kanıtladı.
Ama düğmecilerin hiç ama hiç yüzü kızarmadı. Her gün
televizyonların karşısına geçip haber sunmaya devam ettiler.
Ali Kırca'nın çıkıp bu kasetleri Ergun Poyraz'dan, yani Ergenekon
çetesinden almadığını açıklamasını bekliyoruz. Yoksa bu millet
sesinin yettiği her yere onun sadece bir düğmeci değil aynı zamanda
tetikçi olduğunu da anlatır. Gerçekler bunu yapmasına müsaade
etmiyorsa o halde kamuoyundan özür dilemesi beklenir. Çünkü
hakikate özür borcu var. Ama maşeri vicdan bu özrü kabul eder mi
onu bilemem.