Yüksek yerlere gammazlayan gazeteciler
Ergenekon davası mutlaka ve mutlaka her iki tarafın önyargılarının, kıskançlıklarının, ihtirasların, kin ve intikam duygularının
GAZETECİLER.COM
Ertuğrul Özkök çok duygusal takılmış bugün yine...
Abdi İpekçi’nin ve Çetin Emeç’in
öldürülüşünden sonra yayımlanan fotoğraflardaki benzerliği
anlatıyor…
Ve bir de; o cinayetlerden sonra gazetelerin aldığı ortak
tavrı…
Yazısının bir yerinde; “O gün bizi birleştiren cinayetin
failleri bile bizi bugün bölüyor” diyor…
Bir başka yerinde ise geçmişte yaptıklarını sıralıyor farkında
olmadan:
“En acısı da, bazı gazeteciler, meslektaşlarını işten
attırmak için ‘yüksek mercilere’ gammazlıyorlar. Ülkede herkes
savcı, herkes yargıç, herkes, daha davadan bile önce infaz memuru.
İşte bu yüzden haykırıyorum.”
Nasıl mı haykırıyor?..
Sevgili Ertuğrul; Bugünkü yazının altına imzamı atarım çünkü mükemmel…Ama… Bu yazıyı yazan sen olmamalıydın… Çünkü bugün istediğin o “normalleşmeyi” zamanında sen bozdun… Kavgayı sen çıkardın… Medyayı sen böldün… İlk kurşunu sen sıktın… Sen, gazeteciliği ticaretin ve patronun silâhı yaptın?.. Şimdi sana kim inanır?.. Senin yaptığın (kaba olacak ama lütfen kırılma) Zurnik’in bir mektup yazıp, “Bundan sonra karı satmayalım” demesi gibi bir şey!.. Şimdi senin "normalleşelim" çağrına nasıl inanacağız?.. Hayatı boyunca insanları vaatlerle kandırmış ve hiçbir sözünü tutmamış; yayın politikalarını ülke gerçekleri değil, kişisel çıkarları belirlemiş birine nasıl inanalım Ertuğrul?.. Adnan Berk Okan |
Buyurun okuyun lütfen…
…….. Seçkin ertesi gün, Günaydın’ın o günkü birinci
sayfasını da getirdi.
Unutmuşum, o fotoğrafın altında çok önemli bir haber daha
varmış.
“Türk basınının ortak açıklaması” başlıklı haber, gazetelerin ve
basın kuruluşlarının bu cinayete karşı ortak tepkisini dile
getiriyordu.
Altındaki imzalara baktım:
“ANKA, Barometre, Bugün, Cumhuriyet, Dünya, Ekonomik Bülten,
Fotospor, Günaydın, Güneş, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Tan,
Tercüman, Yeni Asır, Zaman, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye
Gazeteciler Sendikası, Türkiye Gazete Sahipleri Sendikası, İzmir,
Afyon, Akdeniz, Aksaray, Antalya, Balıkesir, Bolu, Burdur, Bursa,
Çankırı, Çorum, Çukurova, Denizli, Doğu Anadolu, Edirne, Eskişehir,
Giresun, Güneydoğu, Kastamonu, Kırıkkale, Kocaeli, Konya, Kütahya,
Nevşehir, Ordu, 19 Mayıs, Sinop, Trabzon, Uşak, Yozgat, Zonguldak
gazeteciler cemiyetleri”.
Bu cinayet, o gün, sağdan sola, dinciden laiğe, Kürt’ten Türk’e,
Doğu’dan Batı’ya, kuzeyden güneye, Türkiye’nin bütün gazetelerini,
gazetecilerini, meslek kuruluşlarını birleştirmiş.
Aradan tam 20 yıl geçti.
O gün bizi birleştiren cinayetin failleri bile bizi bugün
bölüyor.
Bir kısmımız Çetin Emeç’i dinci bir terör örgütü öldürdü, diğer
kısmımız ise neredeyse Ergenekon öldürttü diyoruz.
Onu bırakın, Sarıkamış gibi, tarihimizin en trajik bölgesindeki bir
tatbikat bile bizi darmadağın ediyor.
En acısı da, bazı gazeteciler, meslektaşlarını işten attırmak için
“yüksek mercilere” gammazlıyorlar.
Ülkede herkes savcı, herkes yargıç, herkes, daha davadan bile önce
infaz memuru.
İşte bu yüzden haykırıyorum.
Ergenekon davası mutlaka ve mutlaka her iki tarafın önyargılarının,
kıskançlıklarının, ihtirasların, kin ve intikam duygularının
istibdadından kurtarılmalıdır.
Yoksa kimse beni “normalleştiğimize” inandıramaz.
Özkök’ün yazısının tamamını okumak için