'Yönetimi dindar bir Türkiye arzu etmiyorum'
İlahiyatçı Yazar Dr. Hidayet Şefkatli Tuksal, CNN TÜRK’te Enver Aysever’in Aykırı Sorular programına konuk oldu.
BAŞÖRTÜLÜ VEKİL
Başörtülü adayı kim gösterirse ona oy
verecektim
"Başörtülü milletvekili talep ettiğimiz zaman geçen seçimlerde biz "Başörtülü aday yoksa oy da yok" diye bütün partilere yönelik bir çağrı yaptık. Aslında Ak Parti'nin böyle bir çağrıyı fırsat kabul etmesi gerekirdi. Ama fırsat kabul etmek yerine bunu bir düşmanlık gibi algıladılar ve Başbakan çok yakışıksız bulduğunu belirten bir açıklama yaptı bizim kampanyamız hakkında. Ben de o söz üzerine "Evet, görüyorsunuz biz Başbakan'a rağmen başörtülüyüz" dedim. Gerçekten de seçimlerde kim başörtülü aday gösterirse ona oy verecektim."
DİNDAR NESİL TARTIŞMASI
Yönetimi dindar olan bir Türkiye arzu etmiyorum
"Mesela Başbakan "Dindar nesil yetiştireceğiz" dedi. Bu bence bir Başbakan'a yakışacak bir söz değil. Yani kimin dindarını yetiştireceksiniz, hangi kesimin dindarını yetiştireceksiniz? Türkiye'de devletin dinlere olumlu anlamda eşit mesafede durması lazım. Yani geçmiş dönemde bütün dini anlayışları, dini grupları inkâr eden bir tutum vardı laiklik adına, bu doğru değildi. Ama bugün bazılarını görüp yine bazılarını görmeyen, bazılarının taleplerini görmeyen bir tutum var, bu da yanlış bir şey. Dolayısıyla ben yönetimi dindar olan bir Türkiye arzu etmiyorum. Ben bütün dindarların kendisini güvencede hissettiği, kendisine saygı duyulduğunu düşündüğü bir Türkiye istiyorum."
KADIN ERKEK EŞİT Mİ?
Kişisel ve biyolojik eşitlikten değil hukuktan
bahsediyoruz
"Eşit olmalı diye düşünüyorum. Eşitlik derken biyolojik eşitlikten bahsetmediğimizi artık herkesin bilmesi lazım, çünkü öyle anlaşılıyor. Kişisel ve biyolojik eşitlikten bahsetmiyoruz ama vatandaş olarak hukuk önünde eşit olmak, eşit olacak hale gelmekten bahsediyoruz. Yani ben güçlü kadınlardan insanların niye korktuğunu gerçekten anlayamıyorum. Erkek çocuklarımızı güçlü, kendisine yeten, ailesini idare eden bireyler olarak yetişmeleri için herkese ittifak var."
Türkiye'de iyi yetişmemiş erkek sorunu olduğunu düşünüyorum
"Anne olmak çocuklarınıza karşı size bir hiyerarşi getiriyorsa da evinizde o anneliğe atfedilen saygınlığa, kutsallığa ne kadar sahip kadınlar, bu muameleyi ne kadar görebiliyorlar eşlerinden? Türkiye'deki şiddet ortamına baktığınızda böyle bir şeyin olmadığını görüyorsunuz ve ben artık Türkiye'de bir kadın sorunu değil, Türkiye'de bir erkek sorunu olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de gerçekten iyi yetişmemiş, terbiye edilmemiş, kötü alışkanlıkları olan, ortalıkta "erkeğim" diye gezen ama ailesine bakma sorumluluğu olmayan, borçlanan, kumar oynayan, her gün içen, bir sürü kötü alışkanlığı olan erkek tipleri o kadar yaygın ki. Kadınlar hem bu kocalarla uğraşıyorlar hem çocuklarını yetiştirmeye çalışıyorlar, hem aile birliğini sağlamaya çalışıyorlar. Ama mesela öyle hikâyeler biliyoruz ki sırf çocukları babalarını öldürmesin diye kocasını öldüren kadınlar var."
İLAHİYAT CAMİASI...
Köy imamı yetiştirir gibi ilahiyatçı yetiştirmek
istiyorlar
"İlahiyat camiası geçmiş dönemde çok daha çoğulcu düşüncelere, yeni düşüncelere, yeni tartışmalara açık bir camiaydı. Şimdi geleneksel ve dar bir dini bakış açısını ilahiyatlara hâkim kılma eğilimi var. Siyasal tercihle örtüşen bir ideolojik tercih diyelim. Yani şöyle bir şey vardır Türkiye'de "Müslüman dediğin adam, insan dindar, etliye sütlüye karışmayan, beş vakit namazını kılsın, bir grubun içinde bulunsun, onlarla beraber yatsın, kalksın, konuşsun, böyle zararsız yani düşünceyle ilişkisi yok. Biz nerede yaşıyoruz, hangi ortamdayız, ne oluyor, ne bitiyor?" Dünyaya karşı sorumluluğu olan bir Müslüman birey imajı yok kafalarında birçok ilahiyatçının. Köy imamı yetiştirir gibi ilahiyatçı yetiştirmek istiyorlar."
CEMAATLER...
İnsanları daha iyi yönetmek için dini bilgiyi tekelinde
tutuyorlar
"Cemaatler sosyolojik bir olgu, inkâr edilemez bir şey, insanlar bunlara ihtiyaç duyuyor, yardımlaşma gibi birçok olumlu sosyolojik şeyi barındırıyorlar. Bu anlamda bir şey demiyorum. Fakat cemaatler insanları daha kolay yönetebilmek için dini bilgi tekelini ellerinde tutuyorlar. Yani her cemaatte, her dini konu, bir bilen tarafından ya da bir bilen grubu tarafından cevaplandırılıyor ve insanlar kendilerini o görüşe uymak mecburiyetinde hissediyorlar. Böyle bir yapı var. O yüzden her cemaatin kendi hocası vardır, kendi büyüğü vardır, yani başka bir cemaatten görüş alınmaz. Dolayısıyla bu dini bilginin buralarda insanları o cemaate bağlamak ve o cemaat tarafından yönetilir hale getirilmek için kullanılmasını yanlış buluyorum."
CEMAATLER...
Bir cemaate üye değilim
"Cemaatler arasında kavgayı duymadım ama rekabet var. Bu cemaatlerin hemen hemen hepsinin bir sempatizan kitleleri var, genellikle esnaf, parası olan insanlar. Gerçi parası olmayan insanlardan da oluşan bir kitleleri var. Bu insanların hepsinden ya öğrenci bursu alıyorlar, ya kadınlar mantı yapıp satıyorlar; onun parasını alıyorlar, ya birilerinin evine gidip hizmet üretiyorlar, yani sürekli o cemaati besleyecek bir şey üretiyor bu kitle".
"Ben bir cemaate üye değilim. Tabi ki bu bir eksiklik değil. Cemaat hiyerarşisi içine girmek kolay bir şey değildir."
Türkiye'de Gülen cemaati daha güçlü gibi gözüküyor
"Sanki Allah-u Teâlâ dile gelmiş, konuşuyormuş gibi davranan bir sürü ilahiyatçı var ve buradan büyük bir nüfuz devşiriyorlar, büyük hoca efendiler oluyorlar vesaire. Dolayısıyla sadece ilahiyatçı değil, birçok cemaat liderinin de böyle davrandığını görüyoruz. Özel bir çalışmam yok bilmiyorum ama Gülen cemaati daha güçlü gibi gözüküyor. Dini varlığının, etkisinin ve nüfuzunun daha güçlü olduğunu düşünüyorum."
4+4+4 SİSTEMİ
Kapalı kapılar ardında pişirilen şeylerden
hoşlanmıyorum
"Şunu eleştiriyorum; bu sistem nasıl oluşturuldu, kimlerin katkısı var, hangi eğitim teorileri baz alındı, çocuklarımız ne ile karşılaşacak? Bunların hiçbirisini ne ben veli olarak biliyorum, ne eski bir öğretmen olarak biliyorum, hiçbir şey olarak bilmiyorum. Ben bu kapalı kapılar ardında pişirilen şeylerden hoşlanmıyorum, bir vatandaş olarak hoşlanmıyorum. Çok iyi bir sistem de olabilir ama ben bilmiyorum. Yani kim, hangi teoriler, hangi eğitimcilerin teorilerine göre bunlar belirlendi? Bunların hiçbirini bilmiyoruz, bu konuda bir açıklama yok. Dolayısıyla öyle bir kapalılık olduğu için rahatsızım."