Yok artık!.. Daha neler!..
Ertuğrul Özkök seçim sistemini eleştirdiği bugünkü makalesine “Herkesin iki oy hakkı olmalı” diye başlamış.
GAZETECİLER.COM
Ertuğrul
Özkök seçim sistemini eleştirdiği bugünkü
makalesine “Herkesin iki oy hakkı olmalı” diye
başlamış.
Aslında ilk bakışta “siyaset”
yazısı gibi görünüyor ama öyle değil…
Neden mi?..
O halde okuyun
lütfen…
PAZAR sabahı eşim Tansu ile çok
ilginç bir sabah sohbeti yapıyoruz.
“Bir dahaki seçimde oyumu Türkiye
Komünist Partisi’ne vereceğim” diyor.
Yüzümdeki hayret ifadesini görünce
devam ediyor:
“Hiç TKP’nin genel başkanının
fotoğrafını gördün mü? İnsana güven veriyor. Ayrıca söyledikleri de
öyle.”
Aman Allahım, “TE KA
PE”...
Birden 1970’li yıllara
dönüyorum.
O partilerin yıkılan duvarın
altında kaldığını sanıyordum.
Yıllar sonra eşimin oy tercihi
olarak hortluyor ve karşıma çıkıyor.
Ama hemen arkasından klasik tavra
dönüyor:
“Öyle diyorum ama, sandık başına
gittiğimde eminim yine elim CHP’ye gider” diyor.
Eşimin ailesi CHP’li.
Babası 5 dönem CHP milletvekilliği
yaptı.
Yani ailecek hep CHP’ye oy
verirler.
Ancak bu sözler aramızda çok
ilginç bir tartışmayı başlattı.
Acaba öyle bir seçim sistemi
kurulsa ve herkesin iki oy hakkı olsa ne olurdu?
Bir oyu aklına, bir oyu da gönlüne
göre kullansa ve partilerin aldığı oy, bu iki oyun toplamının
ortalaması olsa?
Acaba Türkiye’nin siyasal
yelpazesi ne olurdu?
Tamam, tamam…
Buraya kadar “siyaset” kokuyor ama
bir de devamını okuyun lütfen…
Ertuğrul bugün de yine “farklı”
konumlandırmış kendisini…
Diğer meslektaşlarının düşünseler
bile “absürt” olur korkusuyla yazamadıklarını yazmış…
Ve “İKİ OY HAKKI HARİÇ, altına
imzamı atarım” dediğim bir analiz yapmış
İyi ama…
Doğan Gurubu medyası ve ille de
Doğan’ın desteğinde çıkan Sözcü Gazetesi’nin aldıkları tavra ne
diyelim?..
Neredeyse biten maçın sonucunu
bile tuttuğu futbol takımına göre verecek duruma gelmedi
mi?..
Sevgili Ertuğrul doğru söylemekle,
doğru yapmak galiba eş değer olmuyor…
Ben sana “yazarlarına karış”
demiyorum ama birinci sayfanın kararını sen
veriyorsun…
Hürriyet’in birinci sayfasının
“objektif” olduğundan emin misin, bir düşün bakalım!..
Adnan Berk Okan
|
Kutuplaşmış ülkelerde, insanların
oy verme kimyaları da bozuluyor.
Son 25 yılda, seçmenin çoğu,
iktidara gelmesini istediği gerçek partiye ve lidere değil, kızdığı
parti ve lideri iktidardan indirecek kişi veya partilere oy
verdi.
Yani çoğu kimsenin kafasında
“Ülkeyi en iyi kim yönetir” sorusu bir anlam taşımadı.
Önümüzdeki tabloya bir
bakın.
Tokat’ta kalleş bir terörist
saldırısı oluyor.
Bu saldırıya bile herkes kendi
kampından bakıyor.
Bir taraf “Kürt açılımı dediniz,
bakın ne oldu” diye bakıyor.
Başka bir taraf ise işi neredeyse
“Bunu da Ergenekoncular yapmıştır” noktasına
getiriyor.
İzmir’de DTP konvoyu
taşlanıyor.
Bir taraf şehri, “faşist İzmir”
olarak suçlamaya kadar götürüyor.
Ama üç gün sonra İdil’de PKK
yanlıları öğretmenevini basıyor.
İnsanlar sabaha kadar ölüm
korkusuyla yaşıyor.
İzmir’e faşist diyenlerden o
tarafa tek kelime yok.
Bir ülke böyle olaylar üzerinde
bile anlaşma noktası bulamıyorsa durum vahim demektir.
Ne dersiniz?..
“Haksız”
mı?
O halde devam!..
Kutuplaşma, siyasi partileri ve
liderleri de tembelliğe itiyor.
Mücadele zemini, “Ülkeyi daha iyi
yönetme” ekseninden, karşı tarafa en yüksek sesle, en etkileyici
belagatle yüklenmeye kayınca, bu toksik hava, oy verme
davranışlarını da zehirliyor.
İşte o yüzden böyle bir hayal
kuruyorum.
Keşke hepimizin iki oy hakkı
olsa.
Bir oyu, “harcamamaya özen
göstererek”, kızdığımız insanları ve partileri en iyi dengeleyecek
şekilde bir partide toplarız.
İkinci oyumuzu ise gönlümüzde yer
etmiş bir lidere veya partiye.
Yani, “aslında ülkeyi en iyi
yöneteceğine” inandığımız bir lidere veririz.
Bu oylara, “harcanmayacak oy” ve
rahatlıkla “harcanacak oy” da diyebiliriz.
* * *
Şöyle kendi kendinizi
yoklayın.
Son 2, 3, 4 seçimde sandık başında
oy kullanırken içinizdeki en büyük kaygı neydi?
“Aman oyum boşuna gitmesin” değil
mi?
Hadi itiraf edelim.
Bir lidere çok kızdığınız halde,
“Elim kırılsaydı da vermeseydim” diye diye oy verdiğiniz hiç mi
olmadı?
İşte yıllardır böyle yapa yapa,
“harcanmamış oylar çöplüğü” üzerinde “harcanmış bir ülke”
yarattık.
Önceki gün kalkan cenazeler ve
binalara asılan Türk bayrakları, işte bu harcanmış ülkeye yakılmış
ağıttır.