Yılmaz Özdil’i tartışmanın dayanılmaz konforu
Özdil, zaten varolan popülaritesini bu mağduriyetle iyice perçinlerken, Hürriyet de Özdil’i feda etmiş olmanın karşılığını muhakkak alacaktır.
GAZETECİLER.COM -Hürriyet'in Yılmaz Özdil'in yazısını yayımlamaması ile aynı gün Radikal muhabiri Fatih Yağmur'un işten çıkartılmasını bir arada değerlendiren BirGün gazetesinin medya yazarı Ümit Alan, köşesinde “Hürriyet mi kaybetti, Özdil mi?” diye sor ve yürü. Tıkı var, ratingi var, RT’si var, en olmadı fav’ı var" dedi ve şöyle devam etti:
ÖZDİL
POPÜLARİTASİNİ PERÇİNLER, HÜRRİYET KARŞILIĞINI
ALIR
"Sol cenahtaysan Özdil’in nefret söylemi içeren yazılarını hatırlatır bir “oh olsun” patlatırsın. AKP’liysen bir kale daha düşürdük diye zafer naraları atarsın. Ahalinin zaten Hürriyet’in ensesine dayanmış Sözcü’ye savrulacağı ve Hürriyet’in de zamanla Sabah gibi kullanışsız (iktidar için) bir yere döneceğini de hesaba katmazsın ama olsun, psikolojik bir zaferdir. Sonuçta ne AKP, ne Hürriyet, ne Yılmaz Özdil kaybeder. Özdil, zaten varolan popülaritesini bu mağduriyetle iyice perçinlerken, Hürriyet de Özdil’i feda etmiş olmanın karşılığını muhakkak alacaktır.
Bu “aldım, verdim oyununda” kaybeden kim olur
diye sorarsanız? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda bunun cevabını vermeye
çalışacağım. Neden mi? Aynı gün işinden olan başka bir Doğan Grubu
iştirakı Radikal’in Muhabiri Fatih Yağmur’u, kimse
Özdil gibi tartışmadığı için.
ÇÜNKÜ 17 ARALIK
LANETLENDİ
Açık konuşmak gerekirse -hepimiz biliyoruz ki- 17 Aralık bir
operasyondu. Servis edilen tapelerin hazırlanış, bekletiliş ve
sunuş biçimi bunu açıkça ortaya koydu. Seçimle birlikte çat diye
kesilmesi de bu algıyı perçinledi. Operasyondu ve eğer ulaşılmak
istenen sonuç, hükümet devirmekse, başarısız oldu. Bunun bir
operasyon olduğunu kabul ettikten sonra, operasyon sonucu ortaya
çıkanları görmezden gelecek değiliz. Tümü adil yargı önünde
yargılanmaya muhtaç ve tümünün haber değeri var. Fatih Yağmur da
bir muhabir olarak üstüne gitti.
FATİH YAĞMUR NE
YAPTI?
Fatih Yağmur’un 17 Aralık operasyonu sırasındaki bence en önemli
haberi Suriye’ye giden İHH’ya ait yardım tırlarında askeri mühimmat
bulunduğu iddiasına ilişkin haberdi. Savcılar tırlarda arama yapmak
istemiş ve devlet sırrı diye engellenmişti. Bu engelleme iddiaların
gerçekliğini güçlendirdi. Adana Büyükşehir Belediyesi’ndeki
yolsuzluk haberi ve 17 Aralık’la ortaya çıkan birçok gazeteci
işçiliğine muhtaç iddia, Yağmur’un konusuydu. Bu da iktidarın
hedefi olmasını sağladı.
ÖNCE HIRSIZ
DEDİLER
Fatih Yağmur’la ilgili iktidar çevrelerinin ilk iddiası onun
hırsızlıktan aranan ve bu yüzden şantajla haber yaptırılan biri
olduğu şeklindeydi. Yağmur bunu belgeleriyle yalanladı. Öğrenciliği
sırasında –kimliğini kaybeden pek çoğumuzun başına gelebileceği
gibi- üzerine çıkarılan sahte telefon hatlarıyla ilgili bir davaydı
ve Yağmur’un davalardaki mağduriyeti çoktan ortaya çıkmıştı. Bu
konuda duvara toslayınca başka iddialarla devam ettiler.
PARALELCİ
DEDİLER
AKP’li olmayan herkesi koyabilecekleri torba olan “Paralelci”
torbasına onu da koymaları uzun sürmedi. Yağmur’u, bir zamanlar el
üstünde tuttukları ama sonra külahları değişip lanetledikleri
Mehmet Baransu gibi biri olarak göstermek istediler. Sonuçta
Yağmur’un her muhabir gibi haber kaynakları vardı ve kaynaklarıyla
gazetecilik ilişkisini “suç” olarak sabitlediler. Ahmet Şık’ın bu
konuyla ilgili bir twitinde sorduğu “Bir gazetecinin haber kaynağı
olan polis şefleriyle ilişkisi olması mı yoksa bu medya düzeninde
hükümet karşıtı haber yapmak mı suçtur?” sorusu önemli. Bence
cevabı ikinci seçenek.
KAYBEDEN
KİM?
Sonuçta, bir muhabir kovuldu, birçokları daha önce kovulmuştu.
Kuşku yok ki, hâlâ içeride olup mücadele etmek isteyenler de
engelleniyor, ama kamuoyu konuyu sadece Yılmaz Özdil üzerinden
tartışıyor. Daha önce de başka star gazeteciler üzerinden
tartışmıştı. Çünkü böylesi daha konforlu. Starsan “muhaliflikte” de
ekmek var, ama muhabirlikte ekmek yok. Hele ki, haber yapmaya
kalkarsan hiç yok. Gazetecilik bitti diyenleri meseleyi sadece
Yılmaz Özdil üzerinden tartışmaları gazeteciliği biraz daha
bitiriyor haberleri yok. Ancak bilinsin ki, son gelişmede de
kaybeden ne Yılmaz Özdil, ne Hürriyet… Kaybeden bir kez daha
muhabirdir, gazeteciliktir.