Yılmaz Özdil’den Türk erkeği tahlili!

Meğer Türk erkekleri “palavradan” ibaret birer “et yığını” imiş ama haberimiz yokmuş…

Yılmaz Özdil bugün Türk erkeklerinin e kadar “erkek” olduğunu anlatmış…İnsan gayri ihtiyari “breh, breh” diyor…
Meğer Türk erkekleri “palavradan” ibaret birer “et yığını” imiş ama haberimiz yokmuş…
İnanmadınız mı?..
Okuyun o zaman…

Helikoptere bi atladım...

Yahu Yılmaz, ne "hınzır" adamsın sen öyle...
"Türk erkekleri aslında "soğan erkeğidir" diyeceksin ama o  kadarını da okurlara bırakmışsın...
Bir de şeyi unutmuşsun...
Şeyi canım hani askere giderken düğün bayram edip, birliğe teslim olduğu ilk günün ertesi sabah şapkayı yere vurup "gel tezkere gel!" diye ağlamaya başladığını...

A.B.O.

 Evli kadınlarımız iyi bilir.
Adam bi sene askerlik yapar.
Elli sene anlatır.
*
“Her sabah tam teçhizatlı 20 kilometre koşardık, kaplumbağa yedim, Foça’dan atladım yüze yüze Gölcük’e geldim, denizaltıya mayın yapıştırdım, komutanın kızı bana hastaydı” filan...
*
Hiç kimse askerde patates soyduğunu anlatmaz mesela... Kenef nöbeti tutarken hatırası olanı duyamazsın. Ağaca bile tekmil verdi halbuki... Evde yapmaz, orda ha bire yatak düzeltti.
*
Hatırlarsınız, tiyatrocu çıktı, “Kıbrıs’ta Rum askerini alnından vurdum, sonra 9 Yunan askerini öldürdüm, et yiyemiyorum hâlâ, aklıma kokmuş cesetler geliyor” dedi. O sırada kantinde olduğu ortaya çıkmasa, “Beşparmak Dağları’nı tek başıma aldım” da diyebilirdi... Veya, “Makarios’un rahibelerini yatağa attım” falan.
*
(Böyleyiz biz... Subaylarımızı, astsubaylarımızı, onların emri altında harbi harbi vuruşan kahramanlarımızı tenzih ediyorum. Onlar anlatmaz zaten... Gerisi palavradır.)

Özdil'in yazısının