Yılmaz Özdil
Başbakan'ın ağlamalarıyla kafa buluyor, alay ediyor; insani duygularının “samimiyetsiz” olduğunu ima ediyor...
Dün, "Günün Kazananı" Yılmaz
Özdil'di...
Neden?..
Çünkü yazdıklarının içinde bir tek "yanlış" ya da
"yalan" yoktu...
O nedenledir ki şöyle diyordum:
"Allah aşkınıza sösler misiniz?.. O yazdıklarının herhangi
birisine 'yalan' diyecek olanınız çıkar mı?.. Türkiye'de Özdil'in
yazdıkları olmadı da 'yalan' mı yazıyor yani?.."
Tabii ki yazdıklarının hepsi doğru olduğu için
kazanıyor ya...
Ama...
Dün, yukarıda "Günün Kazananı" ilân ettiğim
Yılmaz Özdil için bu köşede bugün
"Kaybetti" diyeceğim...
Neden?..
Yalanı mı var?..
Yoksa yanlışı mı?..
Aksine...
Yazdıklarının hepsi doğru…
Başbakan onun söylediği o tarihlerde ve olaylar
karşısında ağladı...
İyi ama Özdil "Durum Tespiti" yapıp bırakmıyor
ki...
Başbakan'ın ağlamalarıyla kafa buluyor, alay
ediyor; insani duygularının “samimiyetsiz”
olduğunu ima ediyor...
İşte "ayıp" olan bu...
İlkesizliği de o noktada başlıyor
Özdil’in…
Ağlıyor, ağlayabiliyorsa "ayıp" mıdır?..
Ya da niçin ayıptır?..
Amerikan yer altı dünyasının ünlülerinden Çifte Tabancalı Crowley; öldürdüğü maktulün başına çöküp "seni öldürmeyi hiç istemezdim ama beni öyle tahrik ettin ki" diyerek ağlardı...
Ve işlediği cinayetlerden sonra da kaçıp gitmezdi...
O azılı katilin bile ölüm karşısındaki ağlamalarının "samimi" olduğunu açıklamıştı otoriteler...
Başbakan Erdoğan ise yakın çevresinin anlattığına göre son derecede duygusal, rikkat-i kalp, merhametli...
Unutmayın ki; "öfkeli" olmak o kişinin acımasız olduğunun karinesi değildir...
Ecevit merhum da çok öfkeliydi ama yakınları nasıl da merhametli ve duygusal olduğunu anlatırlardı...
Demek istemem o ki...
Başbakan Erdoğan'ın eleştirilecek o kadar çok siyasi yanlışı varken; insani bir zaafıyla alay etmek, alay edeni insanlıktan çıkarır...
Haliyle...
Bir gün önce "haklı" eleştiri ve durum tespitleriyle "Kazanan" Yılmaz Özdil, bugünkü "İnsanlıktan nasibini alamamış, taş kalpli" makalesiyle kaybetti…