Yılmaz Özdil Süleyman Özışık'ı şaşırtmadı! Tam da dediğini yaptı

Türkiye yazarı Süleyman Özışık, ABD'deki kritik ziyaret sonrası muhalif yazarların durumuna değindi bugünkü köşesinde... Süleyman Özışık, 'Ne demiştik ne oldu' dedi ve bomba bir soru ile yazısını noktaladı

ABD'deki kritik ziyaretin yansımaları konuşulmaya devam ediyor. Türkiye yazarı Süleyman Özışık da geçtiğimiz gün kaleme aldığı yazısında değindi bu konuya ve Sözcü yazarı Yılmaz Özdil'in tam da kendi söylediği gibi bu kritik ziyareti yenilgi gibi sunduğunu belirtti.

Peki diğer muhalif yazarlar için Özışık'ın yorumu ne oldu dersiniz? Özışık sırf ziyareti yorumlamamak için birbirinden farklı konulara değinildiğini belirtti.

Mektup meselesinin de es geçilmediğini söyleyen yazar yapılan yorumlar için "Hastasınız yeminle...Tımarhaneliksiniz!" ifadelerini kullandı ve sordu:

Peki aylardır PKK'nın ve HDP'nin size yazdığı tehdit mektupları? Ekran önündeki posta koymaları? "Geçen seçimde bizden destek istediniz verdik ama bizi sattınız. Bir daha destek için kapımıza gelmeyin" demeleri?
Siz de bunlara bir cevap verseniz artık ha ne dersiniz?

Ne demiştik ne oldu?

Cuma günü kaleme aldığım, "Erdoğan'ın Amerika hüsranı!" başlıklı yazıyı nasıl bitirdiğimi hatırlıyorsunuz değil mi?
İzin verirseniz küçük bir bölümünü tekrar aktaracağım:
"İşin özü şudur kardeşim.
Türkiye ve Amerika bir ay öncesine göre pozisyonlarını olduğu şekliyle koruyor. S-400 konusunda geri adım atmışlığımız yok. Sınırlarımızı koruma konusunda kararlılığımız devam ediyor. Yaptırım falan da olmayacak. Aksine ticaret hacmi artacak. 
"Peki bu ziyaretten ne elde ettik?" diye soracak olursanız...
Erdoğan bütün dünya medyasının takip ettiği toplantıda başta Amerikan kamuoyu olmak üzere tüm dünya insanlarına, "Amerika'nın ve sizin hükûmetleriniz teröristlerle iş birliği yapıyor. Binlerce kişiyi öldüren katillerle muhatap oluyor" diye seslendi.
Yetmedi...
Gazeteci Hilal Kaplan, "Teröristlerle iş birliği yapmaya devam edecek misiniz?" diye soru soran bir Türk gazeteci olarak Trump'ı Amerikan kamuoyu önünde köşeye sıkıştırdı. Algının kralıdır, şahıdır bu!" demiştim.
Ve yazının sonunu şöyle bağlamıştım:
"Ama siz bana ya da Hilal Kaplan'a falan inanmayın, aldanmayın birader. Ne de olsa biz yandaş yalaka yazarlarız!..
Yılmaz'ı okuyun siz, Yılmaz'ı...
O, nasılsa meseleyi 1920'den alır, İzmir Kordon'dan döndürür, 'varlığıyla onur duyduğu Ahmet Necdet Sezer'e bağlar ve en sonunda Atatürk ile bitirip sizi bir kez daha morfinler..."
                 ***
Aslında Yılmaz Özdil'in şahsında muhalif isimlerin kendini gülünç hâllere düşürerek bu görüşmeyi yenilgi gibi sunacağını söylemiştim.
Yahu bu kadar olur!
Açtım ertesi gün Tüccar Yazar Yılmaz Özdil'in köşe yazısını bir de ne göreyim. Harfi harfine benim dediğimi yapmış iyi mi!
İktidarı son dönemlerde yaşanan siyanürlü toplu intihar haberleri üzerinden kötülemiş.
Ama çok uzun değil, birkaç satırcık kötülemiş.
Sonra tam da benim dediğim gibi meseleyi Atatürk'e bağlayarak, "Biliyonuz mu benim yazdığım Atatürk kitabı Müjdat Gezen Tiyatrosu'nda sahneye kondu" diye uzun uzadıya bir yazı döşenmiş.
Çankaya, Çanakkale, Selanik, Anıtkabir diye saydırıp gitmiş.
Gala yapılacak illeri tek tek saymış ama artık utanmış olacak ki yazının sonunda "Bak ben hiç para kazanmıyorum, buradan gelen parayı da bilmem nereye bağışlıyorum" diye eklemiş.
Diğer muhalif yazarlar da onun kuyruğu...
Her biri Amerika'daki zirveyi yorulmamak için başka bir konu seçmiş kendine. Allah sizi inandırsın, köşesini fıkralarla, özlü sözlerle, tekerlemelerle dolduranları bile gördüm.
"Yazın yediğin hurmalar, kışın bir yerlerini muhakkak tırmalar" özlü sözünü göremedim özlü sözler arasında. Zira Erdoğan Trump Zirvesi öncesi yazdıkları yazılar kendilerine tırım tırım tırmalamış olacak ki konuya girmeyi doğru bulmamışlar.
Ama haklarını yemeyelim.
Birkaç tanesi konuya değinmiş ama eleştirecek konu bulamayınca, "Efendim karşılama çok soğuktu. Erdoğan âdeta istenmeyen ama mecburen davet edilen adam gibi karşılandı" demiş.
Gerçi dünya medyası böyle demiyor ama ben yine de bunların soğuk karşılama, sıcak uğurlama anlayışını merak ediyorum.
Sizin karşılamaya "Sıcak" diyebilmeniz için ne yapsalardı canım? Halaylarla horonlarla falan mı karşılasalardı? Köpük partisi mi yapsalardı? Yoksa gazeteci Metin Özkan'ın dediği gibi sıra gecesi mi düzenleselerdi?
Ha bir de mektup meselesi var tabii...
Erdoğan'ın mektubu nasıl verdiğini merak etmiş muhteremler. Takdim mi etmiş yoksa iade mi etmiş? Masanın üstüne mi bırakmış yoksa suratına mı fırlatmış?
Yok canım, ıslak çorabın içine koyup pervane gibi döndüre döndüre ağzının ortasına çarparak iade etmiş!
Hastasınız yeminle...
Tımarhaneliksiniz!
Yahu Erdoğan en azından mektubu öyle ya da böyle iade etti veya geri verdi veya sizin deyiminizle takdim etti...
Bu işi kapattı.
Peki aylardır PKK'nın ve HDP'nin size yazdığı tehdit mektupları? Ekran önündeki posta koymaları? "Geçen seçimde bizden destek istediniz verdik ama bizi sattınız. Bir daha destek için kapımıza gelmeyin" demeleri?
Siz de bunlara bir cevap verseniz artık ha ne dersiniz?