Yılmaz Murat Bilican,
T24
Yılmaz Murat Bilican, T24’te “Bir yıl ne kadar sürer?” başlığı altında yayımlanan makalesinde; mealen, “bırakın başkalarının bir yılı geçirdiklerini e siz kendiniz nasıl geçirdiniz onun hesabını yapın” diyor…
Ve…
Kendimize şu soruları sormamızı tavsiye ediyor:
“Son bir yılı nasıl yaşadım?
Ben neler yaptım?
Neler yapamadım?”
Sonra da…
“Zaman” üzerine yapılmış felsefelerden örnekler veriyor…
Zamanın aslında tanım” olarak nasıl de değişken bir şey olduğunu anlatıyor…
Einstein de zaten zamanın “İzafi” olduğunu söylememiş miydi?..
“Gelecek” ama kime göre gelecek…”
Ya da “geçmiş” kimin, kimlerin geçmişi?..
Meselâ biz geçmişte mi yaşıyoruz?..
Yoksa gelecekte mi?..
Yoksa “anı” mı yaşıyoruz?..
Veya…
“Rüyalar” ne?..
Kesinlikle “An” olmadıklarına göre:
Gelecek mi?..
Geçmiş mi?..
Ve…
Eğer zaman; eskilerin dediği gibi “her şeyin ilâcı” ise; peki acılara neden ilâç olmuyor?..
Neden geçirmiyor acıları?..
Ya da niye izlerini silmiyor?..
Hem ilâç…
Hem hiçbir işe yaramıyor…
Neden yaramıyor?..
Yarasaydı, Murat’ın şu sorularına ne gerek olurdu?..
100. yılına geldiğimiz Ermeni
Soykırımının acısı ne kadar sürede
geçer?
Roboski’de, 3 yıl önce,
F16’larla bombalanan Kürt
çocuklarının acısı ne kadar sürede
geçer?
Geçer mi?
Ali
İsmail’in, Berkin’in,
Ethem’in polis kurşunuyla öldürülen
gençlerin,
Dayak yiyen, coplanan, tutuklanan,
gelecekleri çalınan çocukların,
Üç yaşında cesedi
babasının sırtında çuvalla taşınan
Muharrem’in
Soma’da
kara toprağa karışan madencilerin,
Başbakan
danışmanından yenen tekmenin,
AVM
inşaatında öldürülen
işçilerin,
Yoksulluklarımızın,
mutsuzluklarımızın,
Kurutulan derelerin,
kesilen ağaçların, yok edilen doğamızın,
Bütün bu
yaşadıklarımızın acısı ne kadar sürede geçer?
Geçer
mi?
Sahi…
Geçer mi?..
Evet…
Yeni yılın ilk “Günün Köşe Yazarı” Yılmaz Murat Bilican