Yiğit Bulut: 'Benim verdiğim oya eğer yan bakarsan...'
Hürriyet'in, Mursi'nin idam kararı için attığı manşet ve ardından gazetenin yayımladığı açık mektuba Yiğit Bulut'tan çok sert tepki geldi.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, TRT Haber'de ve A Haber'de canlı yayın konuğu oldu, Doğan Medyası'yla Erdoğan arasındaki gerilime çok sert tepki gösterdi.
Mursi'ye verilen idam cezasını Hürriyet'in "yüzde 52'yle seçilen cumhurbaşkanına idam" şeklinde vermesinin bir tehdit olduğunu ifade eden Bulut, "Bu ne demek biliyor musunuz? İsmini yazmıyor, Mursi'yi yazmıyor. "Yüzde 52'yle seçilmiş cumhurbaşkanı idam yolunda" yazıyor. Demek istiyor ki, "seni asarız". Seçilmiş cumhurbaşkanımızı tehdit ediyor" dedi.
Hürriyet'in dün birinci sayfadan yayınladığı ilana da değinen Yiğit Bulut, "gazetelerinde 'Sayın Cumhurbaşkanı'na sesleniyoruz' diye bir mektup çıktı. 'Sayın Cumhurbaşkanı'na arz ederiz' de değil. Sayın Cumhurbaşkanı'na sesleniyor. Yani yandaki komşuya sesleniyor sanki" şeklinde konuştu.
İşte Yiğit Bulut'un açıklamalarından bir bölüm:
"ARZ EDİYORUZ" DEMİYOR DA, "SESLENİYORUZ" DİYOR! SANKİ YANDAKİ KOMŞUYA SESLENİYOR
Artık kibar söyleyecek noktayı geçtik. Bakın bugün bir medya grubunun gazetelerinde "Sayın Cumhurbaşkanı'na sesleniyoruz" diye bir mektup çıktı. "Sayın Cumhurbaşkanı'na arz ederiz" de değil. Sayın Cumhurbaşkanı'na sesleniyor. Yani yandaki komşuya sesleniyor sanki.
Ve içinde tamamen kendilerinin hayal dünyasında uydurdukları, kendilerinin kurguladıkları, kendilerinin pişirdikleri dönüm noktaları üzerine kurulmuş bir mektup var. Mektubu okumaya değmez, onun için burada mektubu okumuyorum.
Yalnız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin seçilmiş cumhurbaşkanına bir mektupla eğer birileri hakaret ediyorsa, eğer o mektupla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin seçilmiş cumhurbaşkanını o makama getiren halka birileri hakaret ediyorsa, ve daha da ileri giderek tehdit ediyorsa bunun üzerine konuşmamız gerekiyor.
Biz siyasetçi değiliz, siyaset yapmayız ama devletin en tepesindeki isim içeriden birilerinin tehdidi altındaysa, içeriden birileri devletin en tepesindeki isme tehdit, şantaj ve her türlü hakareti içeren söylemlerle yaklaşıyorsa, bunun üzerinde konuşulması gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı'na hiç kimse hakaret edemez. O makamda kim oturursa otursun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı'na hiç kimse hakaret edemez.
O MANŞETLE DEMEK İSTİYOR Kİ: "SENİ ASARIZ"
Bunun bir de evveli var. Bundan bir kaç gün önce aynı gazete şöyle bir manşet attı: Yüzde 52'yle seçilmiş cumhurbaşkanı idam ediliyor... İnternet sitesinde. Son dakika. Kırmızı üzerinde sarı, sarı üzerinde kırmızı renkler yanıp sönüyor.
Bu ne demek biliyor musunuz? İsmini yazmıyor, Mursi'yi yazmıyor. "Yüzde 52'yle seçilmiş cumhurbaşkanı idam yolunda" yazıyor. Demek istiyor ki, "seni asarız". Seçilmiş cumhurbaşkanımızı tehdit ediyor. Bunu herkesin anlaması lazım. "Yüzde 52'yle de seçilsen seni asarız" diyor. Sana oy veren halkın hiçbir anlamı, hiçbir değeri yok diyor. Çünkü onlar "parya" diyor. Onlar bu ülkenin asli unsurları değil diyor. Meydanları doldurmak önemli değil diyor. Seçilmiş cumhurbaşkanı olman, ne söylediğin önemli değil diyor. Biz seni asarız diyor.
BUNU KİMİN ADINA SÖYLÜYOR?
Şimdi, sen bunu kimin adına söylüyorsun? Bunu 4 tane matbaa sahibi bir adam adına söylemiyorsun. Sen bunu, efendilerin adına, gerçek sahiplerin adına söylüyorsun. Bunlar yenilir yutulur, hazmedilir şeyler değil. Ben bunları anlatırken elim ayağım titriyor.
CUMHURBAŞKANI'NI TEHDİT EDEN BU ADAMLAR KİM?
Sen bu ülkede seçilmiş cumhurbaşkanına "seni asarız" tehdidiyle manşet atabiliyorsan, üstüne üstlük Cumhurbaşkanı buna tepki gösterdiği zaman medya organlarının köşelerinden "Cumhurbaşkanı'na sesleniyorum" diye mektup yazıp cevap verebiliyorsan, bu ülkede her vatandaşın şu soruyu sorması lazım: Bu adamlar kim arkadaş? Yüzde 52'yle seçilmiş cumhurbaşkanını halkın önünde asmakla tehdit edebilecek kadar ileri giden bu adamlar kim? 4 tane matbaayla bu güç olmaz. 4 tane gazeteyle bu güç olmaz. Bu adamlar kim?
Bu adamlar kim biliyor musunuz? Benim yıllardır anlattığım yerleşik düzen. Yıllardır her televizyon kanalında bağıra bağıra anlattığım yerleşik düzen bu ülkede Menderes'i astı. Yerleşik düzen bu ülkede 28 Şubat'ı yaptı. Yerleşik düzen bu ülkede 2 buçuk trilyon dolar faizle parayı devletin kasasından kendi cebine transfer etti.
Oturanlar ayağa kalksın, uyuyanlar uyansın. Hep söylüyorum. Uykudakiler uyansın. Bir ülkenin yüzde 52'yle seçilmiş cumhurbaşkanını asmakla, idamla tehdit ediyor ve arkasından mektup yazıyor, "Cumhurbaşkanı'na sesleniyor". Arz da etmiyor, sesleniyor. Kime sesleniyorsun? Komşu teyzeye mi sesleniyorsun? Bu kadar büyük bir terbiyesizlik, bu kadar büyük küstahlık, bu kadar büyük ileri gitmişlik olmaz.
Biz neyiz bu ülkede? Biz bir hiç miyiz bu ülkede vatandaş olarak? "Sen hiçsin arkadaş" diyor. "Senin oyun hiç" diyor. "Ben istersem senin seçtiğin başbakanı asarım. Asmadım mı, astım 1960'ta " diyor. "Senin seçtiğin Cumhurbaşkanı'nı asarım, asmadım mı, astım geçmişte senin sadrazamlarını, başbakanlarını" diyor.
BU TEHDİT, PKK'DAN DAHA BÜYÜK BİR TEHDİT
Bu tehdit PKK'dan daha büyük bir tehdit. Çok açık ve net söylüyorum. Bu tehdit, paralel çeteyle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığına kastedecek kadar büyük noktaya gelmiş bir tehdittir.
Eğer bu ülkenin savcıları varsa, bu ülkede yargı bağımsızsa, bu ülkede adalet varsa, bu ülkenin hakimleri, bu ülkenin kolluk güçleri varsa, ülkenin cumhurbaşkanını asmakla, idam etmekle tehdit ediyorlar gözünün önünde. Anayasa madde 28 basın özgürlüğünü tarif eden madde. Halkı isyana mı teşvik et diyor? Basın özgürlüğü kapsamı altında halkı sokaklara mı çıkar diyor? Basın özgürlüğü kapsamı altında seçilmiş cumhurbaşkanına karşı halkı kışkırt mı diyor? Hayır. Basın özgürlüğünün sınırları bellidir. Basın özgürlüğü halkın iradesini yok saymak demek değildir.
Sayın Cumhurbaşkanı'na diyorlar ki "bizden ne istiyorsun". Sayın Cumhurbaşkanı'nın sizden şahsi hiçbir isteği olmaz. Bir bardak suyunuzu bile içmez.
Ama bu ülkenin insanlarının size sormak istedikleri var. Ben bu ülkenin insanlarının size sormak istediklerini sormak istiyorum:
BU SORULARA CEVAP VERSİNLER
- 1960 darbesinde darbecileri mi destekliyordunuz, yoksa halkın tarafında mıydınız?
- 28 Şubat sürecinde Çevik Bir'le Çamlıca'daki evde ne konuştunuz? Açık açık soruyorum. Türk milleti adına bu soruların cevaplarını istiyorum.
- 1994 krizinde Cumhurbaşkanına "seslendiğiniz" gazetenizi satın almadan önce yüzde 50'yle çıkartılan 90 gün vadeli hazine bonosunun ne kadarını aldınız? Milletin parasıyla aldığınız gazeteyi nasıl finanse ettiniz?
- 28 Şubat sürecinde İngiltere'yle, Almanya'yla ve içerideki yerleşik unsurlarla herhangi bir temasınız oldu mu?
- 28 Şubat sürecinde hayatını kararttığınız insanlardan sonra özür dilediniz mi?
- 28 Şubat sürecinde gazetenizin manşetinden Fethullah Gülen, Refah-Yol hükümetine ne diyor? "Beceremediniz artık bırakın" diyor.
- 28 Şubat sürecinde gazetenizin manşetinde bir askeri yetkili hükümeti düşürmek için "gerekirse silah bile kullanırız" demedi mi?
- 28 Şubat sürecinde gazetenizin manşetinden Amokachi'ye "hükümet bir an önce gitsin" diye açıklama yaptırmadınız mı? Amokachi kim? Futbolcu!
- 28 Şubat sürecinde tank yürüdü diye seçilmiş başbakanın koltuğunun sallandığını iddia edip, bunu manşet yapmadınız mı? Neydi o manşet? "Sincan manevrası, iktidarı sarstı..."
- 28 Şubat sürecinde dönemin seçilmiş başbakanına edilen küfrü gazetenin manşetine çıkarmadınız mı? Manşet ne? "Bundan daha ağır sözler de gelecek..."
ÖZAL'A "SEN BİR MAHLUKATSIN" DEDİLER
Aynı şeyler daha önce oldu. O yüzde 50, doksan gün vadeli hazine bonosu çıkmadan önce bu gazetenin sahibi başkasıydı. O kişi, rahmetli Özal'a bir mektup yazdı. Ve mektubunda şöyle diyordu: Sen ... bir ... Küfür var orada. Çok ağır bir hakaret var. Rahmetli cumhurbaşkanı için ben bunu burada tekrar etmek istemiyorum. Çok basit haliyle söyleyeyim, "sen bir mahlukatsın" diyor mektupta cumhurbaşkanına. Dönemin gazetesinin sahibi bu.
Ve mektup şöyle bitiyor: Sen yolcusun, ben hancıyım.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı'na "sen bir mahlukatsın, sen yolcusun, ben hancıyım" diyor.
Bu gazete o gün 1 buçuk milyon basıldı, sürmanşette bu mektup çıktı. Ve Türkiye'de 1 buçuk milyon dağıtıldı.
Şimdi bakın! Dört tane matbaası olan bir adamın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin cumhurbaşkanına ettiği hakarete bakın.
Çünkü bu ülkede yerleşik düzenin yavrusudur medya. Yerleşik düzenin yavrusu olarak palazlandırılmıştır 1936'dan itibaren. 1946 devalüasyonuyla tam olarak rayına oturur. Yani 1945'te dünyadaki sistemin kurulmasıyla Türkiye küresel emperyal sistemin tam olarak istediği noktaya getirilir.
MENDERES'İ ASAN DA TSK DEĞİLDİ
İçeride montaj sanayisi üzerinden bir burjuvazi şekillendirilir. Üretmeme sözü verdikleri için. Montaj burjuvazisinin palazlandırdığı medya ortaya çıkar ve Türkiye montaj sanayisinden palazlanan burjuvazi, onun yavrusu medya, onun yavrusu finansal sistem, oligarşik bürokrasi dörtlüsü tarafından yönlendirilir. Ne zamana kadar? 2003'e kadar. Kim buna karşı çıkarsa bu dörtlü hepsini yok eder.
Örneğin Menderes. Menderes'i asan Türk Silahlı Kuvvetleri değildir. Menderes'i asan bu dörtlüdür. TSK sadece ipi tutan eldir. 28 Şubat'ta her zaman şunu söyledim: Askeri karargaha değil, sivil karargaha bakın. Bu dörtlünün kuyusunun içinde başbakanlar, bakanlar ve bu ülkeye hizmet etmek isteyen bürokratlar boğulur, yok edilir. Yedikule Zindanları gibidir bu dörtlünün orta yeri. Kim ki, vatandaşın lehine, yerleşik düzenin aleyhine bir adım atmak ister, yok edilir.
Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu şiir yüzünden hapse atılmasının ardından ertesi gün gazeteler hangi manşetle çıktı? "Artık muhtar bile olamaz! Tayyip'e şok ceza! Siyasi hayatı bitebilir!". Niye? Yerleşik düzene biat etmiyor.
Hakim, savcı, yargılamayı yapan, kararı veren, milletin iradesi adına oy kullanan... "Muhtar bile olamaz" diyor. İnfaz da ediyor. Gelecek 20-30 yıl için karar verdi. Artık muhtar bile olamaz.
YERLEŞİK DÜZEN PARTİ KURMUŞTU, ALDIĞI OY YÜZDE 0,40
Daha önce bu yerleşik düzenin unsurları bir araya geldiler, TÜSİAD öncülüğünde bir parti kurdular. Başına da Cem Boyner'i getirdiler. Seçimde aldıkları oy 0,40'tı. Yüzde 40 filan değil dikkat edin, yüzde 0,40 oy oranı. Yüzde 1 dahi oy alamadı.
PARTİNİN SLOGANI HALKLA RESMEN DALGA GEÇİYOR
Ve o partinin sloganı şuydu: "Sistemden beslenenler, sistemi değiştiremezler..." Halkla bu kadar dalga geçmek, halkın zekasıyla bu kadar eğlenmek, halkın zekasına bu kadar hakaret etmek ancak o sloganla özetlenebilir. Böyle bir dalga geçmeyle halkın karşısına çıkarsan 0.40'la seçimi bitirirsin.
Ben Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a tabi ki çok büyük bir sevgi duyuyorum. Ama söylediklerim, seçilmiş cumhurbaşkanı makamında oturan herkes için geçerlidir. Kim olursa olsun, halkın iradesi kimi oraya oturtursa oturtsun, hiçbir el o koltuğu çekemez. Onu çekmek demek beni yok saymak demektir. O koltuğu çekmek demek, bana saldırmak demektir. O koltuğu çekmek demek benim irademe tecavüz etmek demektir, benim irademi iğdiş etmek demektir. İğdiş edilmiş halklar kesinlikle yola devam edemezler.
Bu ülkenin halkına kimse saygısızlık yapamaz, kimse iradesine tecavüz edemez. Bunun cezası çok ağırdır. Bunun anayasal cezası da çok ağırdır, halkın vereceği ceza da çok ağırdır. Bu milletin tokadı da çok ağırdır. Geçmişte bunları yaptılar.
"ERDOĞAN'I DÜŞÜRELİM BAŞKA BİR OYUN KURALIM DİYORLAR"
Yiğit Bulut, A Haber kanalında ise şunları söyledi:
Bunların tek bir derdi var. Recep Tayyip Erdoğan'ı düşürüp, eski Türkiye'yi kurmak. Ve diyorlar ki, "biz eski Türkiye'yi nasıl kurarız? Recep Tayyip Erdoğan'ı oyundan düşürelim, başka bir oyun kuralım, yolumuza devam edelim. Gerekirse ortadan kaldıralım. İdamla tehdit edelim".
Bu arkadaşlar aralarında şöyle konuşuyorlar: Erdoğan'ın sonu Mursi gibi olacak. Erdoğan'ın sonu Kaddafi gibi olacak.
Bakın, bütün cümleleri bunun üzerine kurulu. Çünkü bir hayal dünyası içindeler. Sanıyorlar ki, sadece ve sadece bir şahıs üzerinden yeni Türkiye'nin yolunu kesecekler. Evet Yeni Türkiye'nin yolunu açan lider Recep Tayyip Erdoğan'dır. Kefenini giyme cesaretini göstererek Yeni Türkiye'yi bu günlere getiren Recep Tayyip Erdoğan'dır.
MİLYONLARCA RECEP TAYYİP ERDOĞAN'DAN KAÇABİLECEĞİNİZ HİÇBİR YER YOK
Ama şunu unutmasınlar. Recep Tayyip Erdoğan'ın bir saç teline zarar geldiği zaman milyonlarca Recep Tayyip Erdoğan yollara dökülecek. Ve o milyonlarca Recep Tayyip Erdoğan'dan kaçabileceğiniz hiçbir yer yok. Sakın ve sakın! Demokrasi dışı, sandık dışı, insanlık dışı bir yöntem aklınızdan dahi geçmesin.
Ben bunu inanarak söylüyorum. Ben inandığım zaman nereye kadar giderim, beni herkes bilir. Benim gibi milyonlarca insan böyle düşünüyor.
VERDİĞİM OYA YAN BAKARSAN, SON BAKIŞIN OLUR! BU SEFER GEÇMİŞTEKİ GİBİ OLMAZ!
Benim verdiğim oya eğer yan bakarsan, son bakışın olur. Çok açık söylüyorum. Benim verdiğim oya sonuna kadar saygı duyacaksın. Sandıkta gel devir. Sandıktan çık, sandıkta göm, sandıkta patlat. Ama demokrasi ve saygı sınırları içerisinde. Sandıkta yen, gel ben de senin elini öpeyim.
Ama sandıkta yenemediğin sürece, başka yöntemlerle, matbaayla, boyayla, palavrayla, propagandayla, yabancılarla işbirliği yaparak, her türlü oyunu kurgulayarak eğer benim irademe tecavüz edersen, bu sefer geçmişteki gibi olmaz.
HALKIN SEÇTİĞİ CUMHURBAŞKANINA KILIÇ ÇEKTİNİZ
Bunların konuşulmasını hiç istemezdim, bunları hiç söylemek istemezdim. Bu kadar açık ve seçik bunların kamuoyu önünde konuşulmasını bir vatandaş olarak istemezdim ama değil mi ki, sen benim seçtiğim cumhurbaşkanına kılıç çektin, benim de kılıcımın güneşte ne kadar parladığını göreceksin. Benim korkusuzluğum, karşımdakilerin korkusudur. Bu ülkenin insanları çok çekti sizden çok. Yeter! Bu 12 yılda "yeter" dendi.